Sadece sürgün öğretmenlerin gittiği, fırsatını bulduğunda da kaçma yoluna gittiği köylerimiz bizim köylerimiz olsun istiyorsak Dr. Benassis gibi fedakâr ve mücadeleye teşne aydınlarımızı mücadele hattına sürebilmeliyiz.
Honore de Balzac, iyi bir romancı olmanın yanısıra dünya çapında bir mütefekkir olarak da kabul edilir. Realist akımın fikir babası olarak bilinen Balzac'ın en dikkate değer eserlerinden biri Köy Hekimi'dir. Köy Hekimi romantik bir kitle için değil daha çok köy kalkınması için yazılmıştır. Kitabın yazıldığı bin sekiz yüzlerde Fransız köylerinin durumu içler acısı bir hal arz ediyordu. Kitapta yer yer tasvir edilen köylerin sefaleti geri kalmışlığı cahilliği ve buna karşı aydınların neler yapabileceği neler yapması gerektiği konularında realist bir mütefekkirin kaleminden ayrıntılı bir şekilde roman tadında dökülüp gidiyor. Balzac'a göre köy kalkınması şu bakımdan önemlidir: İlk önce köylü kalkındırılmalıdır ki kasaba ve şehirlerde kurulan fabrikalara akın etmesinler, bulundukları yerde refaha kavuşup şehirlere kontrolsüz göç durdurulsun.
Günümüz İstanbul'unda yaşadığımız kontrolsüz göç ve çarpık yapılaşmanın getirdiği sorunların köklerine Balzac bin sekiz yüzlü yıllarda işaret etmektedir. Binlerce yılın biriktirdiği köy sorunları, buna karşı aydınlanmanın köye ulaşmasının gerekliliği Köy Hekimi romanında bir yerine oturtuluyor. Özellikle aydınların köy kalkınmasında oynayacakları pozitif role işaret ederken fedakârca bir mücadele gerektiğinin de altını çiziyor. Üreten, satan kâr eden kâr ettikçe kendini yeniden var eden köyler kuramazsanız huzur ve barış içinde yaşayabileceğiniz medeni şehirler kuramazsınız. Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu'da görev yapan Halk Evleri mensubu idealist öğretmenleri de düşündürüyor bize Köy Hekimi. İdeolojik saplantılarını ayrı bir yere koyacak olursak, o zamanın öğretmenleri her biri bayrak adamlardı denebilir. Köyün kalkınması ve aydınlanması için heyecana ve ilham verici işlere imza attılar ne var ki ideolojik takıntılar bunca emeği bunca değeri heba edip bıraktı diyebiliriz. O günün liselerinden mezun olan pekçok kişinin bu gün üniversite çapında bir bilgi ve donanıma sahip olduğu her yerde ve her fırsatta anlatılıp durulur.
Roman kahramanı Dr. Benassis ile bizdeki Çalıkuşu Feride'yi mukayese edecek olursak hem benzeyen hem benzemeyen yönler var. Dr. Benassis idealist tutumuyla bir köyü bir kasabayı bir baştan bir başa top yekûn değiştirip dönüştürme becerisini gösteriyor. Feride ise kara cahil bir köy imamına yenilmiştir Anadolu köyünde. Şerif Mardin'in kısaca özetlediği gibi öğretmen imama yenilmiştir. Öğretmenin yenilmesi ise bu gün karşımıza iflas etmiş boşalmış anlamını yitirmiş bir Anadolu köyü çıkarmıştır. Bu bir sosyolojik vakıa ki bunun suçlusu cahil imamlar değil köye giden öğretmenlerin toplumun bütün dini/ manevi ve ahlaki değerlerine cepheden savaş açmış olmalarıdır.
Balzac bir gün Napolyon'un heykelinin karşısında ihtiramla durur ve bir kâğıda şu notu yazıp kılıcının kabzasına iliştirir: “Senin kılıcınla yarım bıraktıklarını ben kalemimle tamamlayacağım”. Köy sorununun çözümünde sadece seçimden seçime uğrayan siyasetçileri sorumlu tutup kurtulmak mümkün değil. Siyasetçinin yarım bıraktıklarını yazarlar, öğretmenler, doktorlar, imamlar tamamlamalıdır ki köy aydınlanması gerçekleşebilsin.
Köy Hekimi'nde roman kahramanı Dr. Benassis gittiği köyde acziyet ve sefalet içinde yaşayan köylülere rehberlik eder. Verimli tarım için sulama kanalları açtırır, hayvan ıslahı süt ticareti gibi konularda öncülük eder. İlk iş olarak köyün sepet ihtiyacının karşılanması için bir işçiyi sepet fabrikası kurmaya yönlendirir. Bir başka köylüyü bambu yetiştirmeye, bir diğerini ayakkabıcı, bir diğerini deri işlemeye yönlendirir. Yol yapımı için öncülük ederek kısa bir sürede köyün zenginleşip kalkınmasında gözle görülür bir gelişmenin önünü açar.
Kasabada mucizevî bir gelişme kaydeden Dr. Benassis herkesin sözüne itibar ettiği bir kişilik olup çıkar. Verdiği en basit sözleri bile yerine getirmekte itina gösteren Dr. Benassis herkesin gözünde bir yol gösterici yön tayin edici konumundadır. Kim görürse görsün o geçerken herkesin iç sesiyle fısıldadığı bir cümle vardır onun için: “İşte mayası temiz bir adam”
Sefalet içindeki bir köyü nasıl kalkındırdın sorusuna Dr. Benassis 'Yarattığımız ihtiyaçlarla onları tatmin vasıtaları arasındaki içtimai çekim kanununa göre' der. Ona göre bütün dava yeni ihtiyaçlar ortaya atıp o ihtiyaçlara cevap verecek vasıtaları kurup çalıştırmaktır.
Dr. Benassis insanları kendine inandırarak bir kasabayı dönüştürüyor. Bir ahlaka arkasını yaslayarak yapıyor bunu. Bu ahlak bir yönüyle adanmışlık ahlakıydı. Fedakâr vefakâr bir adamın tek başına neleri değiştirebileceğinin de bir örneğini veriyordu. Basit bir köyden bütün bir ülkeye kadar yayabileceğimiz bir hizmet ahlakı bu ahlak. Daha basit ifadesiyle hizmet edenin hezimete uğramayacağı gerçeğinin altını gizli bir şekilde çiziyor bizim için. Ona göre “Gerçekten dürüst insan olmak yetmez dürüst görünmek de lazımdır. Cemiyet yalnız ahlaki fikirlerle yaşayamaz. Var olmak için bu fikirlere uygun fiillere de ihtiyacı var”.
Balzac bu romanıyla aydınlara köy yolunu işaret ediyor. Ülkemizde ise yıllar yılı 'Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür' şeklinde şiirler okuduk ki komedinin de komedisi bir şeydi bu çünkü gitmediğimiz gidemediğimiz köy bizim değildi olamazdı. Doktorun öğretmenin imamın gitmekten kaçtığı köyler artık elden çıkmış kabul edilmeli. Sadece sürgün öğretmenlerin gittiği fırsatını bulduğunda da kaçma yoluna gittiği köylerimiz bizim köylerimiz olsun istiyorsak Dr. Benassis gibi fedakâr ve mücadeleye teşne aydınlarımızı mücadele hattına sürebilmeliyiz. Aksi takdirde kaybedilmiş bir köy var uzakta ve çok daha uzağa kayıp gidecek…






