|
2023’ten umutlarını kestiler. Olağanüstü arayışlar başladı. İstiklal Savaşı içeride yaşanıyor. 15 Temmuz’dan beter olursunuz!
Asıl
“İstiklal Savaşı”
Türkiye’nin kendi içinde yaşanıyor.
Anadolu’nun kurtuluşu için verilen mücadele,
Türkiye’nin kurtuluşu için bir kez daha
veriliyor. Ama
tehdit
,
Ege’nin karşı yakasında değil, bu sefer içeride.
Saldırı içeriden geliyor.
“İşgal” içeriden yürütülüyor.
Bu; Erdoğan’ı devirmenin çok ötesinde bir hesap. Çok azımız farkındayız belki ama
Türkiye’yi devirmeye
çalışıyorlar. Bu amaçla
Çanakkale’de karşımızda olanlar kadar geniş bir ittifak
kurdular.

Osmanlı çöktü Cumhuriyet’i kurduk. Dünya düzeni çöktü, harekete geçtik. Buna saldırıyorlar.

Osmanlı çöktükten sonra Cumhuriyet’i kurabildik. Şimdi dünya düzeni çöküyor. Biz yeni ve çok daha güçlü bir şey
inşa etmeye çalışıyoruz. İşte onu durdurmaya, yıkmaya çalışıyorlar.
Ona saldırıyorlar.
ABD ve Avrupa’nın, İsrail ve bazı bölge ülkeleri ile birlikte yürüttüğü
“Erdoğan’ı devir, Türkiye’yi durdur”
planlamasının
bütün mevzileri bu amaçla içeride oluşturdu.
Dışarıdan çevreleyenler en şiddetli cepheyi içeride kurdu.
Türkiye’ye karşı savaş içeriden yürütülüyor.
Türkiye’yi Türkiye ile vurmaya
çalışıyorlar.
Silahlarımızı, kurşunlarımızı kendimize, ülkemize, vatanımıza, inançlarımıza, ideallerimize
ve gelecek hesaplarımıza çevirdiler.
Erdoğan’ı devirince, yerine
kontrol edilebilecek birini atayınca,
bu savaşı kazanacaklar. Öyle planlıyorlar. Ama bunu başarırlarsa gerçekten kazanacaklar.

“Bizi gör, bizi seç, biz Türkiye’yi durdururuz” diyen siyasi liderler.

Türkiye’yi bu yoldan çevirecekler. İçeriye sıkıştıracaklar. Kendileri için bir
garnizona
dönüştürecekler.
Uyanan bir milleti bir yüz yıl daha susturup uyutacaklar. Hesapları bu.
Bu role talip o kadar siyasi parti, siyasi lider var ki;
pervasızca, acımasızca, nasıl algılanacağını düşünmeden,
“tarih bizi nasıl yazacak”
demeden Avrupa başkentlerinden, ABD’den destek dileniyor, onlara yardım çağrıları yapıyor.
“Bizi gör, bize görev ver, bizi seç”
diyen o kadar isim dolaşıyor ki ortada.
“Biz Türkiye’yi durdururuz. İçeriden durdururuz. Ege’de, Akdeniz’de, Libya’da, Kafkaslar’da, Suriye ve Irak’ta durdururuz”
sözü veriyorlar. En önemlisi de, “Birinci Dünya Savaşı sonrası mevziye geri çekeriz” diyorlar.

Sadece CHP sanıyorsunuz. İslamcı, milliyetçi, solcu, liberal, ulusalcı hepsi var.

Gönüllü kölelik bir fikir değil, tercih değil, bir karakter zaafı, bir ruhsal hastalıktır.
Siz bunları
CHP ya da klasik muhalefet
sanıyorsunuz. Siz bunları
PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri
yle sınırlı sanıyorsunuz. Siz bunları Batı’nın içerideki
dar kurye ağları
sanıyorsunuz. Siz bunları Osmanlı’dan Cumhuriyet’e aktarılan, bugünlere taşınan
güçlü aileler, “yerli görünen yabancılar”
la sınırlı sanıyorsunuz.
Ama öyle değil.
İslamcı, milliyetçi, solcu, etnik ayrımcı, liberal, ulusalcı
bütün siyasi kimliklerden bir yapı oluşturdular. Bir vesayet cephesi, bir
Türkiye’yi durdurma bloku
inşa ettiler.

Dün Erdoğan’ın yanında olan bugün en çirkin dili kullanıyor.

Daha dün Erdoğan’ın yanında olan,
en kritik görevlerde bulunan isimlerin
bugün en çirkin, en seviyesiz siyasi dili kullandıklarını, en korkunç saldırıları yaptıklarını,
Türkiye’nin tarih yürüyüşüne cephe aldıklarını görüyoruz.
Ülkenin iyiliği için tek söz etmeden, tek bir şey önermeden,
yıkıcı cephelere
yamandıklarını görüyoruz. Hayatları boyunca büyük Türkiye söylemleri ile öne çıkanların bugün ABD ve Avrupa başkentlerinde “bize rol verin” diye yalvardıklarını görüyoruz.

Marmaris’e giden suikastçiler gibi.

CHP’li Engin Altay
’ın
“Umarım Erdoğan’ın sonu da Menderes’e benzemez”
cümlesi
bir siyasi hesabı
açık ediyor. Bunu CHP’den ve unsurlarından defalarca duyduk.
Onlar Erdoğan’ın sadece devrilmesini değil,
idamını bir siyasi hedef haline getirdiler.
15 Temmuz’da
Marmaris’e giden suikastçilerle Engin Altay’ın açık ettiği misyon aynı.
Ancak bu CHP ile sınırlı değil artık. Erdoğan’dan ayrılan Ali Babacan’ın;
“sadece emekliler değil, muvazzaf askerler de böyle bildiriler yayınlayabilir”
anlamına gelen cümleler kullanması bize başka bir şeyi işaret ediyor.

Bir siyasi proje bu: “Erdoğan’a bir son hazırlamak.” Kimler var?

Bu, “Türkiye’yi durdurma”ya ayarlı ABD ve Avrupa projesinin nihai hedefi. Erdoğan’ı devreden çıkarırlarsa Türkiye’yi durdurabileceklerine inandıkları için
bunu bir siyasi proje olarak muhalefet ittifakının önüne koydular.
Hiç birinin itirazı olmadı, hepsi sahiplendi.
Şimdi CHP’den PKK’ya, Ak Parti’den ayrılan
“muhafazakar muhalefet”
partilerinden ittifakın diğer üyelerine hepsi bu misyonla
“Erdoğan’a bir son hazırlamak”
için çalışıyor.
Bu yapılar ve çevreler
“Türkiye Ekseni”
ne,
Türkiye’nin yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkmasına,
kendisinin bir merkeze dönüşmesine, bölgesel ve küresel güç biriktirmesine
karşı silah kuşandı.

2023’den umut kestiler.

ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in,
“Türkiye Uyanışı”
ndan huzursuzluk duyan ülkelerin
silahını sadece Erdoğan’a değil, ülkeye, millete
, yüzlerce yıllık siyasi genetiğe ve hafızaya
doğrulttular
.
2023’den umutlarını kesmişler.
Normal yollardan, siyasi süreç içinde Erdoğan’ı devirebileceklerine dair umutlarını yitirmişler. Sadece onlar değil, “Türkiye’yi devirme”ye çalışan arkadaki güçler de umutlarını kesmiş.
Bu yüzden
darbe, idam, demokrasi dışı araçlarla müdahale
umutlarını yeniden yeşertiyorlar. Özellikle
AK Parti’den ayrılanlarda 15 Temmuz saldırısının başarısız olmasının hayal kırıklığı
çok belirgin.

Yeni bir “olağanüstü durum” arayışı. “Acaba bize bir fırsat daha çıkar mı?”

“Acaba bir fırsat daha çıkar mı”
beklentisi aşikar. Bu amaçla bir tür
“olağanüstü durum arayışı”
çok öne çıkıyor. Kullandıkları siyasi dilin
çirkinliği ve seviyesizliği PKK-FETÖ literatürü
ile birebir aynı.
Yalan ve kurgu
nun böylesine
sistematik hale getirilmesi,
bunun bir siyasi dil olarak pazarlanması tamamen
FETÖ öğretisi
dir. Onlara da bunu
kimlerin öğrettiğini zaten biliyoruz.
Öyleyse birileri birilerini bir şeyler için ikame ediyor demektir.

“15 Temmuz’dan beter ederiz…”

AK Parti’den ayrılan iki siyasi partinin kullandığı dil CHP’den daha kirli.
Onların oluşturduğu
medyanın kullandığı dil Sözcü gazetesinden daha seviyesiz.
Türkiye’yi kendisiyle vurmak. Muhafazakar kimlikli iktidarı muhafazakarlarla bitirmek. Erdoğan’ı kendi (eski) adamları ile devirmek.

Mesele, proje, hesap budur.

CHP’yi Engin Altay’a ve tüm açık ve gizli darbecilere
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
’nun cümlesi ile cevap verelim:
“15 Temmuz’dan beter ederiz…”

Olağanüstü arayışa girenler: Bu sefer yer yerinden oynar.

2023’de amaçlarına ulaşamazlarsa ya da ulaşamayacaklarını anlarlarsa bir
“olağanüstü müdahale”
daha deneyecekler. Bunun en büyük
kanıtı kendi ifadeleri,
duruşları, arayışları, çalışmaları.

Bu sefer “karşı darbe” sadece onlara değil, arkalarındaki bütün güçlere karşı da olacak. İşte o zaman yer yerinden oynar.

Hiçbir güç, hiçbir kukla Türkiye’yi bu büyük yükselişten döndüremez.
Hepsi tarih dışı kalacak. Türkiye, önüne çıkan her engeli kendi gücüyle aşabilecek bir ülkedir.

Artık öyleyiz.

#2023
#İstiklal Savaşı
#15 Temmuz
#Türkiye
#Osmanlı
#ABD
#Avrupa
#CHP
#PKK
#DHKP-C
#Engin Altay
#Darbe
#İsrail
3 yıl önce
2023’ten umutlarını kestiler. Olağanüstü arayışlar başladı. İstiklal Savaşı içeride yaşanıyor. 15 Temmuz’dan beter olursunuz!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler