|
15 Temmuz’un arkasındaki 1 Kasım faktörü

Geçtiğimiz Pazar günü Ülke Tv’de, Dr. Murat Yılmaz ve Prof. Dr. Mehmet Şahin’in sunumunu yaptığı Haftanın Raporu programına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatlığını yapan Hüseyin Aydın konuk oldu.

Programda 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ilgili kararların nasıl alındığı, nerelerde hangi planlamaların yapıldığı, darbede kendilerine rol verilenlerin bunu nasıl karşıladığı gibi merak celbeden soruları ‘sakin kafayla’ derli toplu şekilde anlamak isteyenler için çok değerli bilgiler paylaşıldı.

Hüseyin Aydın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı olarak FETÖ davalarının duruşmalarına katılmış bir isim.

Artık, deyim yerindeyse örgütü ‘ciğerine kadar’ tanıyor.

DARBE DİNAMİĞİNİ HAREKETE GEÇİREN 1 KASIM FAKTÖRÜ

Ankara’da 15 Temmuz analizlerine kıymet verdiğim başka bazı isimlerden daha önce dinlediğim bir tezi Hüseyin Aydın da dillendiriyor.

1 Kasım 2015 seçimlerinin FETÖ’nün psikolojisini derinden etkilemesi meselesi.

17/25 Aralık operasyonunun başladığı tarihten itibaren AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘milletin gözünden düşürmeye’ dönük hamleler yaparak hedefine ulaşmaya çalışan örgüt, Mart 2014 yerel seçimlerinde ilk hayal kırıklığını yaşadı.

Yerel seçimlerde AK Parti’nin oyları yüzde 30’ların altına düşecek ve bu, onların yaptığı o operasyon sayesinde mümkün olmuş olacaktı.

Ama hesap tutmadı.

Seçimler işlerine gelecek türden bir sonuç üretmedi.

Ama hesap tutmamış olsa da, ‘Yutkunup’ aynı yöntemle ilerlemeye devam ettiler.

Hüseyin Aydın, “Kendi yapıları içinde riske atmayı en son düşündükleri yapılanma TSK yapılanmasıydı” diyor.

O yüzden o çareye başvurmadan önce diğer imkanları kullanmaya devam ettiler.

Aydın’ın ifadesiyle bu işin ‘yumuşak bir şekilde’ çözülemeyeceğini 1 Kasım seçimlerinden sonra anladılar.

Yazının burasında sözü Aydın’ın ifadelerine bırakalım:

“12 Ağustos Cumhurbaşkanlığı ve 7 Haziran 2015 seçimlerini beklediler. AK Parti siyaseten zayıflarsa FETÖ ile mücadele de zayıflar ve kendilerini kurtaracaklar şeklinde düşünüyorlardı. 7 Haziran’da ümitleri yeşermişti. Erdoğan’ın tasfiye edildiği ve siyasetten çekileceği bir siyasi çözüm beklediler. Ama 1 Kasım seçimlerini hiç beklemiyorlardı. 4 yıl boyunca FETÖ ile mücadelenin güçlü bir şekilde uygulanacağı ortaya çıkınca örgüt bu durumu yumuşak bir şekilde çözemeyeceğini anladı ve geriye tek seçenekleri kaldı:

Silahlı Kuvvetler.”

ÖRGÜT ÜYESİ SUBAYLARA SUNULAN SEÇENEK: OLMAK YA DA OLMAMAK…

15 Temmuz’la ilgili en çok merak celbeden sorulardan bazıları şunlar:

* FETÖ, darbe hazırlıklarını nerelerde, nasıl yürüttü?

* Bu toplantılarda neler konuşuldu?

* O toplantılarda nasıl bir atmosfer vardı?

* FETÖ’cü subayların tereddütleri nasıl giderildi?

4 yılın sonunda yürütülen soruşturmalarda, yapılan yargılamalarda elde edilen veriler, bu soruların büyük çoğunluğu için ikna edici cevaplar üretmiş durumda.

Hüseyin Aydın, 1 Kasım ‘travmasından’ sonra FETÖ’nün, sonu darbe ile bitecek olan ‘yeni arayışlar’ içine girdiğini söylüyor.

“Başka çare kalmadı” duygusu o seçimden sonra hakim duygu haline geliyor.

Bir taraftan milletin Tayyip Erdoğan’dan vazgeçmeyeceğinin anlaşılması, diğer taraftan Erdoğan’ın örgütün ‘inlerine girme’ kararlılığını sürdürmesi, panik havasını artırıyor.

1 Kasım 2015 ile 15 Temmuz 2016 arasında geçen o 8,5 ay, örgüt yönetiminde “Darbe dışında seçenek kalmadı, ya biz, ya onlar, öbür türlü bunlar bizi tasfiye edecek” psikolojisinin hakim psikoloji haline dönüştüğü bir dönem olarak düşünülebilir.

Hüseyin Aydın, bu psikolojiyi “Olmak ya da olmamak” seçeneği olarak tarif ediyor, şunları söylüyor:

“TSK içindeki örgüt mensuplarına iki seçenek sunuyorlar. ‘Ya bu darbeyi yapacağız ve ülkede mutlaka iktidara geçeceğiz. Ya da yapmayacağız ve tasfiye olacağız’. Yani ‘Siz tasfiye olacaksınız’ deniyor. Çünkü 2016 YAŞ’ta 3 bin kişilik bir listenin olduğunu ve atılacaklarını biliyorlardı. Sıkıyönetim emrinde imzası olan Mehmet Partigöç’ün odasında ele geçirilen, eşine hitaben yazdığı el yazısı notta ‘Bu darbeyi yapmasaydık ömür boyu hapiste yatacaktık’ yazdığı görülüyor. Örgüt mensuplarına ‘Olmak ya da olmamak’ seçeneği sunulduğu görülüyor.”

Dün, bu yazıya başlamadan önce Hüseyin Aydın’ı arayıp birkaç soru da ben sordum.

Darbe toplantılarının bazılarının Çayyolu’ndaki villalarda yapıldığı biliniyordu.

Darbeye katılacak subaylara, generallere telkin ve talimatların bu ‘ev toplantılarında’ verildiği de.

Avukat Aydın, sadece bu villalarda değil 1 Kasım’dan sonra çok fazla yerde toplantılar yapıldığını söylüyor.

Hakan Bıyık ve Halil İbrahim Yıldız isimli biri general, diğeri albay iki FETÖ’cünün itiraflarının bu verileri desteklediğini dile getiriyor.

13 Temmuz’da yapılan ve artık darbe için son kararın verildiği toplantıda geçen bir diyalogla yazıyı tamamlayalım.

O toplantıda, “ABD’nin, NATO’nun tavrı ne olacak” sorusu soruluyor.

Oraya katılan bir ‘Özel Kuvvet’çi subay, hükümeti kast ederek, “Bunları içeride de dışarıda da kimse sevmiyor. Hepsi ayarlandı. İçerisi de ayarlandı dışarısı da ayarlandı” cevabını veriyor.

#FETÖ
#ABD
#15 Temmuz
#Darbe
4 yıl önce
15 Temmuz’un arkasındaki 1 Kasım faktörü
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak