|
25 milyon arada kaynamasın

Meşhur bir işadamı aynı zamanda eski milletvekili olan filanca ile belediye başkanı falanca arasındaki 25 milyon liralık para tartışması, biraz geri plana düştü gibi.

Zira gündem aşırı yoğundu.

1. Konuşulmadık yeri kalmadı.

2. Kanal İstanbul tartışması büyüdü.

3. Türkiye’nin yerli ve millî otomobili yalnız bizim değil, bütün dünyanın ilgisini çekti.

4. Libya tezkeresi de dünya çapında etki doğurdu.

5. Yeni yıl telâşı her yanı sardı.

Eğer bu saydıklarımız olmasaydı, daha çok konuşurduk o konu hakkında.

İkisinin de aynı partiden olması, konunun en ilgi çekici yanı. Farklı partilerden olsaydılar yahut ikisi de iktidar partisinden olsaydı, çıkacak gürültü ve patırtı, c’dan duyulurdu.

İşadamı filancadan parti tarafından savunma istenince, ihraç edilmesine fırsat vermeden istifa etti.

Aynı partiden oldukları için “içişleridir” denilecek bir durum yok.

Mevzu derin.

Hiç kimsenin ya da herhangi bir partinin içişlerine veya içmeyişlerine karışmayız.

Ancak burada çizgi aşılmış, artık herkesi ilgilendiren bir hâl almış.

Genel kanaat o ki, iki cambazdan biri ipte kalamayacak.

Ya filanca haklı çıkacak, ya falanca.

Okkalı gündem maddeleri arasında kaynayıp gitmez.

*

Yapılan inşaat kanun dışıysa, 25 milyonluk okul yapılsa da durum değişmez. Bir anda kanuna uygun hâle gelmez.

İddia edildiği üzere, o inşaatla aynı durumda olan 90 inşaat da mühürlenip yıkılacak mı?

Yoksa onlar da 25’er milyonluk okul mu yaptırdılar?

Öyleyse o okullar nerede?

25 milyonluk okul, üniversite gibi bir şey olmalı. Ortalama bir okul, üçe beşe biter.

Aynı partiden olan birinden 25 milyon isteniyorsa, başka partiden olanlardan 50 mi talep ediliyor?

Bu değirmenin suyu nereye gidiyor?

Bu türden taleplere, başka belediyelerde ve bürokrasinin başka yerlerinde de rastlanıyor mu?

İnsanın aklına tuhaf tuhaf sorular geliyor.

BIRAKINIZ TEPİNSİNLER

Eski zamanlarda yolculuklar bugünkünden biraz farklı olurmuş. Bazen de epeyce farklı…

Otoyol yok, ahşap arabalar en fazla bir-iki beygir gücünde.

Kimileri binek hayvanıyla yola düşerken, çok kişi de yaya olarak yola çıkar, gideceği tarafa yönelip istikametini belirler, elindeki değnekten yardım alarak, dağ-bayır demeden adımlarmış.

Adamın biri bu şekilde giderken, karşısına büyük bir nehir çıkmış.

Karşıya geçmesi lâzım ama köprü yok, su gürül gürül.

Nehir boyunca yürümüş, belki bir zayıf yer veya köprü bulurum diye.

Epey gittikten sonra karşı tarafta birini görmüş.

Ona seslenmiş.

“Hey hemşerim, sen oraya nasıl geçtin, nereden geçtin?”

“Geçmedim” demiş öteki, “Ben hayatım boyunca hep bu taraftayım.”

*

Köprüler, yollar, hep ilerlemenin, gelişmenin işareti.

Önüne dağ çıkar, tünel açılır. Nehir veya büyük derinlikler gibi engeller çıkar, devasa köprüler inşa edilir.

Artık eskisi gibi dağın etrafından dolanmak, nehir boyunca ilerlemek yok.

O zahmete katlanacak ne vakit var, ne tahammül.

*

Bizde bir tür kafa var, yapılan bütün köprülere karşı çıktı.

Bütün tünellere, bütün geçişlere itiraz etti.

Ellerinden gelse, makinelerin karşısına dikilecek, inşaatı durduracaklar.

Şükür ki o kadarına güçleri yetmiyor.

Oldukları yerde tepinip konuşmaktan öte geçemiyorlar.

İstanbul Boğazı üstündeki ilk köprüye de itiraz etmişlerdi. İkinci köprüye de, üçüncü köprüye de.

Marmaray, Avrasya tüneli de onlardan aynı tepkiyi gördü.

Onlara kalsa, karşımıza çıkan her nehir boyunca ya sağa ya sola yürümek zorunda olacaktık.

Şimdi de Kanal İstanbul için tepiniyorlar. Bırakınız tepinsinler, bırakınız bağırsınlar.

#Marmaray
#Libya tezkeresi
#Fizan
#Kanal İstanbul
4 yıl önce
25 milyon arada kaynamasın
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset