Bugün 27 Aralık. Son derece önemli, tarihî bir gündeyiz.

İlk yerli otomobilimizle tanışma günü.

Heyecan dorukta.

Altmış yıl önce yaptığımız ‘Devrim’ isimli otomobili boğmasaydık, şimdiye kadar çok ileri bir noktaya gelmiş olurduk.

Ne yazık ki o tarihte emperyalistlerin baskılarına karşı koyamadık.

Benzini bitti gibi komik ötesi bir gerekçeyle projeyi iptal ettiler.

Rafa bile kaldırılmadı.

Bütünüyle vazgeçildi.

*

Zayıftık, güçlü değildik, baskılara boyun eğmiştik.

Daha evvelinde yaptığımız uçakları da yine aynı sebepler yüzünden toprağa gömmüştük.

Eğer o projeler devam etseydi, bugün dünyanın en ileri markalarına sahip olacaktık.

*

Gecikmeyle de olsa, yerli bir otomobili bu defa iddialı bir şekilde üretmek nasip oldu.

Önce farlarını gördük.

Sonra aynalar ve ön panjurun fotoğrafları sunuldu.

Lale motifleri heyecan verici olduğu kadar anlamlıydı.

En son yan görüntü ve ardından kabin fotoğrafı ile karşılaştık.

Artık bugün araçla tanışacağız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan direksiyona geçerek kullanacak.

Yer, Osman Gazi Köprüsü.

Nefesimizi tuttuk, bekliyoruz.

*

Gurura ve kibre kapılmadan, iftihar edeceğimiz gündeyiz.

En yakınımızda kim varsa tebrik edebiliriz.

Sokağa çıkıp rastladıklarımızla kucaklaşsak yeridir.

Her sene, milyarlarca lirayı yurt dışından aldığımız araçlar için yaban ellere ödemek zorunda kalmayacağız.

Aksine, dünyanın her tarafına satabileceğimiz, yüksek kaliteli, verimli, uygun yakıtlı, iddialı ve son derece şık bir araçla “artık biz de varız” deme vaktidir.

*

Maalesef bu projeye de karşı çıkanlar oldu.

Küçümseyenlerle tanıştık.

Önemsiz bulanlarla tartıştık.

Gereksiz olduğunu düşünenlere şaştık.

Öyle böyle, bugüne geldik.

Bugüne kadar bu konuda defalarca yazı kaleme almış biri olarak, ömür boyunca yabancı araçlara binmek zorunda kalmayışımıza ne kadar şükretsek azdır diye düşünüyorum.

*

Yıllardır hayalini kurduğumuz kendi otomobilimiz karşısında heyecan duymayanlarla selâmı sabahı kesmek gerekir.

Daha iki gece önce, rüyamda gördüm.

Markasının ne olacağını merak ediyordum.

Aksakallı bir dede yoktu ama uzun boylu biri vardı karşımda ve bu otomobil için seçilen ismi fısıltıyla söyledi.

Nedir dedim, “Su” dedi.

Hayırdır inşallah diyerek uyandım.

Herhalde aracın SUV modeli olacağı bilgisinden etkilenen zihnimin bir oyunuydu.

Gerçek adından şu an itibariyle haberdar değiliz.

Mutlaka bütün dünyanın itibar edeceği, kullanışlı ve şık bir isim seçilmiştir.

İsmi her ne olursa olsun, su gibi akıp gitsin yollarda.

*

Eğer Cumhurbaşkanımızın kararlılığı olmasa, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank ve ekibinin gayretleri, bu projeye gönül veren yatırımcıların inancı ve işçilerimizin alın teri olmasaydı, yıllardır kurduğumuz hayal bugün gerçeğe ulaşamazdı.

Emeği geçen her kim varsa ellerinden öperim.

Savunma sanayiinde kat ettiğimiz mesafe, bu otomobil konusunda da ümitlenmemiz için vesiledir.

Yolumuz açık olsun. Şükürler olsun. Hayırlı olsun.