
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin zaman kazanmaya çalıştığına işaret ederek, "Tekrar askeri yollara başvurmak zorunda kalmak istemiyoruz ancak 'SDG', ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır. 10 Mart Anlaşması'na bağlılıklarını yerine getirmeleri gereken bir noktaya gelmeliler" dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT World'de yayınlanan "One on One" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Gazze Şeridi'nde ateşkese ve henüz ikinci aşamaya geçilmemesine ilişkin Fidan, bu ateşkesin Türkiye için çok değerli olduğunu belirterek, Gazze'de son 2 yıldır yaşanan dehşete, insanlık trajedisine ve soykırıma tanıklık ettiklerini hatırlattı.
Fidan, bu ateşkese ulaşmak için çok çaba gösterdiklerine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi eylülde New York'ta ABD Başkanı Donald Trump ile yapılan toplantının ateşkese yönelik bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Fidan, bu durumun Türkiye için "hayal kırıklığı olduğunu" dile getirerek, ateşkes kabul edildiğinden bu yana neredeyse 400 Filistinlinin öldürüldüğünü, Filistinlilerin ise ateşkese riayet etmeyi sürdürdüğünü ifade etti.
Barış Planı çerçevesinde tarafların insanların korunması ve insani yardım konusunda kabul ettiği şartların açık olduğunu ancak şu andaki insani yardım miktarının hiçbir zaman yeterli olmadığını vurgulayan Fidan, bu büyük zorluklara rağmen Müslüman ülkelerin ve uluslararası toplumun ateşkesin ikinci aşamaya ilerlemesini istediğini belirtti.
Fidan, buna yönelik kamuoyuna yansımayan bazı görüşmeler olduğuna, genellikle "Barış Kuruluna", "Uluslararası İstikrar Gücüne", günlük işlerin yürütülmesine ve yürütme komitesine odaklanıldığına işaret ederek, gelecek birkaç hafta içinde bu görüşmelerin bazı sonuçlarını görebileceklerini söyledi.
Türkiye olarak bu müzakereleri yakından takip ettiklerini ve katkıda bulunmaya çalıştıklarını aktaran Fidan, sahadaki ateşkes sürecini de gözlemlediklerini, herhangi bir ihlal veya sorun tespit edildiğinde ilgili muhataplarla görüşerek gerekli adımların atılması için teşvikte bulunduklarını kaydetti.
"Aynı durumu Batı Şeria'da da görebiliriz"
Uluslararası İstikrar Gücüne Türkiye'nin olası katılımı ve İsrail'in buna yaklaşımına ilişkin Fidan, "Türkiye'nin, İsrail'in Filistin'de işlediği suçlara ve on binlerce Filistinliyi katletmesine karşı insanlığın ve uluslararası vicdanın sesi olduğunun" altını çizdi.
Fidan, Filistin'de yaşananların, Türkiye'nin karşı çıkması ve sesini çıkarması gereken bir durum olduğunu ve diplomatik olarak en başından beri bunu yaptığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
"İsrail, Türkiye'nin Uluslararası İstikrar Gücüne katılımına şiddetle karşı çıkıyor"
Türkiye'nin ortaklarıyla beraber bu sonuca ulaşılması için çok önemli bir rol oynadığının altını çizen Fidan, "Bu yüzden İsrail, Türkiye'nin katılımına şiddetle karşı çıkıyor ama burada tek ilgili aktör İsrail değil. Burada başka ilgili aktörler de var, bu yüzden onlarla da görüşüyoruz." ifadelerini kullandı.
Fidan, en başından bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın barış süreci için insani, askeri, güvenlik, teknik, altyapı ve sağlık gibi alanlarda ne gerekliyse Türkiye'nin hazır olduğunu ifade ettiğini hatırlatarak, bu alanların Türkiye'nin üzerinde çok çalıştığı alanlar olduğunu dile getirdi.
Gazze'de belli desteklerin sağlanması konusunda spesifik alanlarda çalışan geniş ve departmanlar arası ekipler olduğuna değinen Fidan, bunun doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı olduğunu ve Dışişleri Bakanlığının da bu çabaları koordine ettiğini anlattı.
Fidan, Türkiye'nin Uluslararası İstikrar Gücüne katılmaya hazır olduğunu, İsraillilerin açıkça itiraz ettiğini ve Ankara'nın da diğer ortaklarla görüştüğünü yineleyerek, Türkiye için önceliğin sahada neyin gerekli olduğunu görmeyi teşkil ettiğini ve bunu kimin yapığının ikincil bir mesele olduğunu söyledi.
"İşbirliği mekanizması ile DEAŞ'la başa çıkılabilir"
Türkiye'nin, son 40 yılda terör örgütü PKK ve diğer terör unsurlarıyla mücadele ettiğine ve terörle mücadele konusunda bölgede çok tecrübeli bir ülke olduğuna işaret eden Fidan, bu tehditle başa çıkmak için kapsamlı beceri ve yetenekler geliştirdiklerini belirtti.
Fidan, geçen yıldan önce, Suriye'deki tehdit ortamı nedeniyle, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin sistemdeki çatlaklardan yararlanarak kendilerine bir yol bulabildiklerini anımsatarak, artık iç savaşın sona erdiğini, halkın Şam'ı yönettiğini ve şu anda sağlıklı bir işbirliği bulunduğunu dile getirdi.
İşbirliği mekanizması olduğu sürece bu tehditle başa çıkılabileceğinin altını çizen Fidan, şunları kaydetti:
Fidan, Suriye'nin geçen ay Washington'da belgeleri imzalayarak ABD öncülüğünde 2014'te kurulan DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun parçası olduğunu anımsattı.
Bunun iyi bir girişim olduğunu vurgulayan Fidan, Suriye'nin diğer ülkelerle birlikte DEAŞ'la mücadeleye kararlı olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getirdi.
"Hiçbir terörist unsurun Suriye'yi iyileşme yolundan çıkarmasına izin vermemeliyiz"
Fidan, askeri uzmanlarla, istihbarat uzmanlarıyla, diğer bölge ülkeleriyle, ABD ve diğer herkesin DEAŞ’la mücadele gündemini ilerlettiğine dikkati çekerek, "Hiçbir terörist unsurun Suriye halkını ve devletini iyileşme yolunda raydan çıkarmasına asla izin vermemeliyiz." dedi.
Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin durumuna ve Suriye'ye entegrasyon sürecine ilişkin Fidan, "Elbette sürecin hızından memnun değiliz. Biz, Suriyeliler ve bazı diğer ortaklar, isimlerini vermek istemiyorum, topluca 'SDG'nin daha fazla zaman kazanmaya çalıştığını düşünüyor. Bence kendileri için başka fırsatlar umut ediyorlar, belki başka bir bölgesel kriz şeklinde, belki de İsrail'in Suriye ve diğer yerlere yönelik yayılmacı politikaları nedeniyle. Bu yüzden, bence iyi olan şey, Amerikalı ortaklarımızın bu sürecin tamamlanması gerektiğinin çok iyi farkında olmaları çünkü bu, ülkenin birliği için çok önemli." diye konuştu.
Fidan, Suriye muhalefetinin her farklı unsurunun, silahlı grupların, "SDG" hariç, şu anda Suriye Savunma Bakanlığına bağlandığını anımsatarak, "Çünkü onlar eski muhalefet yapısında muhalefet üyesi değillerdi. Farklı gruplar vardı. Her zaman tek bir komuta ve kontrol altında değillerdi. Şimdi ise Savunma Bakanlığının komuta ve kontrolü altına girmeyi kabul ettiler. Bu, ulusal birlik için çok önemlidir çünkü bir devlette farklı otoritelere izahat veren iki veya üç farklı silahlı yapı olamaz. Böyle bir durumda birlik ve egemenlikten söz edilemez." ifadelerini kullandı.
"'SDG' ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalı"
Bunun çok önemli olduğunu, herkesin bunu anladığını ancak Türkiye'nin işlerin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla halledilmesini umduğunu vurgulayan Fidan, şunları kaydetti:









