|

Bakan Gül: Ayasofya'nın zincirlerinin kırılarak ibadete açılması hepimizin ortak dileğidir

Adalet Bakanı Gül, Ayasofya'nın ibadete açılmasına ilişkin "Turnikeyle girilen tek camidir, bu ayıbın ortadan kalkması hukukun gereğidir. Ayasofya'nın zincirlerinin kırılarak ibadete açılması hepimizin ortak dileğidir, Fatih Sultan Mehmet'in vasiyetinin yerine getirilmesidir. Ayasofya ile ilgili konu, Türkiye Cumhuriyeti'nin tasarrufunda olan bir egemenlik meselesidir" dedi.

10:09 - 15/06/2020 Pazartesi
Güncelleme: 12:21 - 15/06/2020 Pazartesi
AA
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül açıklama yaptı.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül açıklama yaptı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Konuşmasına Bingöl Karlıova'da meydana gelen depremden etkilenenlere
"geçmiş olsun"
dileklerini ileterek başlayan Gül, hükümet olarak, vatandaşın yanında olduklarını belirtti.

Pençe-Kartal Operasyon Harekatının da büyük bir başarıyla gerçekleştiğine dikkati çeken Gül, "Kahraman Mehmetçiğimize de buradan dualarımızı gönderiyoruz. İnşallah terörün kökünü kazıyıp, ülkemize, huzurumuza kast edenlere sonuna kadar mücadelemizi yapıp, bunu da başarıyla taçlandıracağız." diye konuştu.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerine ilişkin soru üzerine Gül, koronavirüsün yeni alışkanlıklar kazandırdığını belirterek, mesafe, hijyen ve maskenin temel kural olduğunu vurguladı.

  • Bir rehavete kapılıp da maskelerin indirildiği, takılmadığı ya da mesafeye dikkat edilmediği görüntülerin, arzu etmedikleri görüntüler olduğuna işaret eden Gül, "Bir rehavete asla düşemeyiz çünkü dünyada benzer hadiseler de bir rehavetin de olumsuz etkilediği bir realite." dedi.

Koronavirüs sürecinde alınan önlemlere ilişkin bilgi veren Gül, toplantıları tele konferanslarla ve video konferanslarla yaptıklarını, başsavcılarla komisyon başkanlarıyla tüm adliye hizmetlerinin hepsini dijital olarak takip ettiklerini aktardı.

Bu konuda Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu'nun önerilerine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Gül, "Burada hiçbir şey yok gibi bir mesafeyi ortadan kaldıran, maskesiz, hijyene dikkat etmeyen bir tutum olursa bu ülkemiz sağlığı için çok tehlikeli olur. O yüzden tüm vatandaşlarımıza yeni normalde, eskiye dönüş değil yeni normalin alışkanlıklarıyla tedbire azami bir şekilde dikkat etmenin gerekliliğini hatırlatıyorum. Buna dikkat edersek hepimiz için ülkemiz için bu sağlık kazanımı sürdürmüş oluruz." diye konuştu.

Gül, Kovid-19 nedeniyle durdurulan yargısal süreçin ve duruşmaların ne zaman başlayacağı, yargıda normalleşme adımları için hazırlıklar ve takvimin nasıl işleyeceğine ilişkin soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda tüm devlet kurumlarıyla büyük bir süreç yönetiminin ortaya konduğunu ve bütün dünyanın Türkiye'ye imrenerek baktığını belirtti.

Türkiye'nin hem sağlıktaki altyapısı, yatırımlarıyla hem de bu konuda sağlık çalışanlarının öz verisiyle önemli bir başarı elde ettiğinin altını çizen Gül, "Tüm bu tedbirleri almak adına yargıda da süreler durduruldu Cumhurbaşkanımız tarafından 15 Haziran'a kadar. Durdurulan süreler tekrar başlayacak yarın." dedi.

Bu süreleri durdurma nedeninin adliyede yüz binlerce insan sirkülasyonu bulunduğu için salgının olumsuz etkilenmemesi olduğunu dile getiren Gül, şöyle konuştu:

"Kovid ile ilgili mücadele ediyorsunuz, 'evde kalın' diyorsunuz ama kişinin belirli bir temyiz süresi var davasını açma zorunluluğu var, itiraz etme zorunluluğu var şimdi o süreyi durdurmazsanız 'evde kal 'demenin bir anlamı yok. Dolayısıyla 'siz evde kalın müsterih olun bu tür hak kayıpları olmayacak' diye hükümetimizin bu konuda almış olduğu, meclisimizin aldığı tedbir oldu. Duruşmalar ile ilgili de duruşmanın yoğunluğu var. Bu konuda da yine süreler uzatıldı. Tutuklu süreler, acil işler hariç yargılamalar da ertelenmiş oldu. Temel yaklaşım 'burada bir hak kaybı olmayacak, siz sağlığınıza dikkat edin, evde kalın, bunların hepsini telafi edeceğiz' diye bir tedbir alındı. Tabii bunu yaparken adaletin kapısına kilit vurulmadı. Yine bu arada da işlenen suçlar varsa toplumu tehdit eden neler varsa adliyenin kapısı açıktı. Yani yine hakim, savcılarımız, yargı çalışanlarımız, avukatlarımız yine bu hizmeti sürdürdüler. Ama genel itibariyle bu salgının olumsuz etkilenmemesi, yayılmaması için tedbirler alındı. Yarın bu tedbirler sona eriyor ve artık duruşmalar da süreler de başlayacak."

Bu süreçte, UYAP üzerinden dijital olarak hem avukatlara hem de hakim savcılara birçok imkanlar getirdiklerini, bunun faydasını görüp genişlettiklerini dile getiren Gül
, "Avukatlarımız, savcılık dosyasını, adliyeye gitmeden, savcımızla görüşmeden de dosyasını görebilecek ve yine bulunduğu yerden, ilden adliye duruşmasına katılabilecek. Bugünlerde bir testimizi de yapacağız. Bu anlamda da yeni daha önceden de belirlediğiniz çalışmalara hız verdik."
ifadelerini kullandı.

Bunların kalıcı olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Gül, hem teknik hem muhteva olarak uygulamada beğenildiğinde yeni normalin alışkanlıklarından biri olabileceğini ifade etti.

  • "Biz, adliyelerde tüm tedbirleri aldık ve yarın itibarıyla da artık yeni dönem yine adliyelerde başlıyor, diyebiliriz." ifadelerini kullanan Gül, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu'nun hazırladığı uygulama kılavuzları neyi gerektiriyorsa başsavcılıkların tüm adliyelerde birimleri kurduğunu ve bu birimlerde tüm hazırlığını yaptığını söyledi.

Adliyeye gelen tüm vatandaşların ve çalışanların sağlığının önemli olduğunu vurgulayan Gül, bu süreci başarıyla uygulamayı hedeflediklerini söyledi. Sosyal mesafe, maske ve hijyene dikkat edilmesi uyarısında da bulunan Gül, "Vatandaşlarımız da hepsinin avukatı var. Avukatlarımız takip edeceklerdir müsterih olsunlar böyle zorunlu olmadıkça adliyede bir insan sirkülasyonununa sebebiyet vermeden de adliye yoğunluğunu artırmamak adına da bir öneride bulunuyorum." diye konuştu.

Adalet Bakanı Gül, Avukatlık Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin çalışmanın gündeme gelmesinin ardından Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve bazı baro başkanlarıyla yapılan görüşmede ne talep edildiği ve iddia edildiği gibi "çoklu baro sistemi"ne geçilip geçilmeyeceğine ilişkin soru üzerine, Avukatlık Kanunu'nda barolara ilişkin düzenlemelerin yarım asra yakın uygulanan düzenlemeler olduğunu ve her dönemde bu çerçevede önerilere çalışıldığını, yeni taslaklar hazırlandığını anlattı.

Bu konunun, bugünün gündeminden ziyade her zaman "daha çoğulcu bir baro yapısı nasıl mümkün olur" kapsamında çözümler arayışı olduğunu, raporlar ve taslaklar hazırlandığını anımsatan Gül, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bu konuda bir ideolojik bir merkez değil, saygın bir hukuk kurumu ve herkesin, tüm avukatların mesleki anlamda dayanışma yapabileceği mesleki sorunlarının çözümüne gidecek bir meslek örgütü olmak hususundaki öneriler elbette her zaman masadadır, gündemdedir. Yani bir siyasi parti değil, bir meslek örgütü, bir meslek dayanışmasının merkezi olması, herkesin ortak beklentisidir. Dolayısıyla bu anlamda 'en doğrusu nedir' de doğal olarak her zaman gündemde olmuştur. Burada aslolan baro, savunma, yargının kurucu unsurudur. Yani avukatların bir meslek örgütüdür. Dolayısıyla savunma ne kadar güçlü olursa, avukat ne kadar güçlü olursa, avukat, savunma ne kadar itibarlı olursa yargının itibarı da o kadar artar. Dolayısıyla yapılacak tüm çalışmalarda savunmayı geriye düşüren değil savunmayı güçlendiren bir yapının olması bizim arzumuzdur. Savunmayı, yargının kurucu unsuru olan savunmanın renklendirilmesi, bu anlamda farklı bir ideolojik birtakım barajlara hapsedilmesi anlamındaki çalışmaların yargıya çok katkı yapmayacağına inanıyorum. Çoğulcu katılımcı bu anlamda herkesin orada var olabileceği bir yapı, kendini temsil edebileceği bir yapı, meslek örgütlenmesi anlamında önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Tüm bu çalışmalarda aslolan avukatlık mesleğinin itibarın artırılması, savunmanın daha da güçlendirilmesidir. Böyle bir çalışmanın ortaya çıkacağına inanıyorum."

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu ile bir araya geldiklerini ve sürekli irtibat halinde olduklarını belirterek, "Temel yaklaşımımız, arzumuz da bu anlamda nitelikli çoğulcu ve katılımcı bir yapıya kavuşması." dedi.

Gül, Feyzioğlu'na diğer bazı barolardan eleştiriler geldiği belirtilerek, "Adalet bakanlarıyla baro başkanları görüşmez mi?" sorusuna, "Görüşür elbette barolar bizim Adalet Bakanlığı olarak en yakın çalıştığımız meslek kuruluşlarıdır. Elbette her zaman görüşürüz." yanıtını verdi.

Gelen eleştirilere ilişkin olarak da Gül, şunları söyledi:

"Biz, bir mesele varsa diyalogda her meselenin konuşabileceğine inanıyoruz. AK Parti olarak da her meseleyi muhataplarıyla istişare ederek yapıyoruz. Dolayısıyla bu konudaki yaklaşımımıza Sayın Feyzioğlu ile bu anlamda süreci beraber üretmemiz, avukatlarla yine birtakım kazanımların gelmesinden birilerinin rahatsız olmasından ibaret. Ama biz, avukatlık mesleği ve savunma gücünü daha da güçlenmesi için bu tür diyalogları, bu tür iş birliklerini artıracağız. Aslolan Türkiye'de yargının saygınlığının artması, avukatlık mesleğinin daha da güçlenmesi. Çünkü savunma güçlü olursa yargıya güven, yargının bağımsızlığı daha da artar."

Gül, eleştirilerin savunma kurumunun güçlendirilmesinden ziyade "siyasi" ve "ideolojik" olduğunu da kaydetti.

İnfaz düzenlemesi

Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) Kovid-19 sürecinde kabul edilen infaz düzenlemesine ilişkin, Türkiye'de af ile infaz düzenlemesinin birbirinden ayrılması gerektiğini, bu konuda bir kafa karışıklığının ortaya konulmaya çalışıldığını belirtti.

Affın, bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmayacağını, bu düzenlemede, infaz süresine yönelik bir sürede tadilat söz konusu olduğunu dile getiren Gül, infazın devam ettiğini, denetimli serbestlikte bir kişinin hükümlü olarak birtakım müeyyidelerle karşılaştığını söyledi.

  • Gül, bir hakkın tahliyesinin söz konusu olmadığını belirterek, "Bu yapılan düzenleme, bir af değil bir infaz süresine ilişkin düzenlemedir. Bu ilk de değildir. Bu ilk 2012 yılında Türk mevzuatına girdi. 2012 yılında denetimli serbestlik getirildi ve tüm suçlara ilişkin bir yıl kala denetimli serbestliğe ayrılmaya izin veren bir düzenleme geldi. 2016'da denetimli serbestlik, 2 yıla çıkartıldı şimdi 3 yıla çıkartıldı. 2012'de 'af' demiyorsunuz 2016'da 'af' demiyorsunuz, Anayasa Mahkemesine bile gitmiyorsunuz. Şimdi Anayasa Mahkemesine gidilmesinin sebebi nedir?" diye konuştu.

Düzenlemede terör, cinsel suçlar, adam öldürme, uyuşturucu gibi suçların kapsam dışı bırakıldığını vurgulayan Gül, "CHP'ye soruyorum, itiraz ediyor. Bunlardan hangisi girmediği için rahatsız oluyorsunuz? Terör yararlanmadığı için mi rahatsız oluyorsun? Uyuşturucu mu yararlanmadı diye rahatsız olursunuz? Kadına yönelik istismar, tecavüz yer almadığı, cinsel suçlardan hüküm giyenler yaralanmadığı için mi, adam öldürme suçlarından hüküm giyenler yararlanmadı diye mi rahatsız oluyorsunuz? Hangisinden rahatsız oluyor, bunu kamuoyuna açıklasın." diye konuştu.

Meclis'in infaz hukuku düzenlemesinin siyasal iradesi olduğunu ifade eden Gül, bu konunun AK Parti ve MHP'nin kamuoyuna verdiği bir söz olduğunu, kamuoyunda rahatsızlık uyandırmayacak şekilde çerçevesi çizilerek bir düzenleme yapıldığını kaydetti.

Düzenlemeye ilişkin bilgi veren Gül, kişinin cezaevine girdiği günden itibaren iyi hal konusunda incelemeye tabi tutulacağını, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığından heyet ve savcı başkanlığında komisyon oluşturulacağını belirtti.

"Ceza adaletini sağlayacak bir Bilim Komisyonu oluşturduk"

Hamilelerle yaşlılarla kadınlarla çocuklarla ilgili daha insani düzenlemeler söz konusu olduğunu dile getiren Gül, infaz hakimliği müessesesinin sistemin merkezine oturtulduğunu söyledi.

İnfaz hakiminin tüm bu süreci takip edeceğini, ceza adaletinin temel ayaklarından birisinin de infaz adaleti olduğunu aktaran Gül, "Bu çerçevede çok önemli, yargı reformunda da ortaya koyduğumuz düzenlemeler söz konusu. Tabii bu yeterli mi değil. Bu hususla alakalı daha yine ceza adaletini sağlayacak bir Bilim Komisyonu oluşturduk, ceza hukuku anlamda infaz, ceza genel hükümler ile ilgili ve usul hükümleri ile ilgili de çalışmalarımızı yapıp, bunu da Meclisimizin iradesine sunacağız." ifadesini kullandı.

Gül, TBMM'deki oylamalarda iç tüzük ihlali yapıldığı iddialarına ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Orada gerekçe aftır. Nitelikli çoğunluk diye bir yaklaşım var ama bu bir af değil. Çünkü hükümlü olarak cezasını, infazını çekiyor. Tüm sonuçları ortadan kalkmıyor. Anayasa Mahkemesi kararları da böyle. Anayasa Mahkemesi kararlarında da yazıyor, okusalar anlayacaklar ama okumuyorlar. Anayasa Mahkemesinin kapısını aşındırarak buradan acaba nasıl genişleme imkanı olur diye bir düşünceyle yaklaşıyorlar. Bir af olmadığı için de genel hükümlere göre bir sayıyla çıkmıştır. İç tüzüğe de anayasaya da uygun bir düzenleme. Anayasa Mahkemesinin kararlarına baktığımızda bu bir af olmadığı için bu konuda CHP'nin başvurusunun yersiz ve hukuki temelsiz olduğunu düşünüyorum."

"Ülke menfaatleri bizim için her zaman temel çalışma noktası olmuştur"

AK Parti'nin milletin iradesine sırtını dayadığını, milletin iradesine dayanmadan hiçbir yetkiyi kullanmadığını, demokrasi anlayışının bu olduğunu dile getiren Gül
, "Seçim mevzuatı da dahil olmak üzere tüm yaklaşımlara, 'AK Parti'ye nasıl yarar' değil, 'Ülke demokrasisine, hukukun üstünlüğüne nasıl katkı da bulunur, milletin iradesini daha da nasıl zenginleştirir' hep bu açıdan baktık bakmaya devam edeceğiz."
dedi.

Anayasa çalışmalarında da "AK Parti'ye, MHP'ye nasıl yarar" düşüncesiyle hareket etmediklerini ifade eden Gül, milli iradenin nasıl tahkim edileceği bakış açısıyla olaya baktıklarını kaydetti.

Gül, "Dolayısıyla kişisel ya da partisel değil, ülke menfaatleri, ülkede demokrasinin kazanımları bizim için her zaman temel çalışma noktası olmuştur." dedi.

Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, iç tüzüklerin bir ülkenin demokrasisini belgeleyen temel metinler olduğunu belirten Gül, bunların 12 Eylül sonrasında bir bütün olarak ortaya konmuş kanunlar olduğunu söyledi.

AK Parti ile demokratikleşme anlamında çok önemli değişiklikler yapıldığını aktaran Gül, siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması, siyasi partilerin saygınlığının artması, hazine yardımının daha katılımcı olması gibi siyasi partileri ve siyaseti güçlendiren adımlar atıldığını hatırlattı.

Gül, genel olarak 12 Eylül darbesinden sonra ortaya konulan bir kanun ruhu bulunduğunu belirterek, "Bir bütün böyle bir çalışma yapılmasına bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber bir uyum gerekiyor." ifadesini kullandı. Gül, Seçim Kanunu'ndaki olası değişikliğin, çoğulcu ve katılımcı bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurguladı.

Bakan Gül, farklı farklı kanunlarda seçime ilişkin düzenlemelerin, atıfların bulunduğunu belirterek, reform anlamında bir çalışmaya da teknik olarak ihtiyaç bulunduğunu söyledi.

#Abdülhamit Gül
#Koronavirüs
#Cezaevi
4 yıl önce