Sosyal medya başta olmak üzere yazılı ve görsel basında, mülteci karşıtlığı ve ırkçı söylemlerle harmanlanmış kaos gündemleri oluşturuluyor. Siyasetçiler için bir propaganda malzemesi haline gelen olaylar, tehlikeli bir operasyon olarak karşımıza çıkıyor.
"SURİYE'DEKİ YIKICI SÜREÇLERİN EN BÜYÜK MAĞDURU TÜRKİYE"
"GÖÇ MESELESİ BİLENİN BİLMEYENİN KENDİNİ BULDUĞU BİR KONU HALİNE GELDİ"
Tuncer, "Katastrofik Göç Siyaseti" başlıklı yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
"Bu nüfusun varlığı, kültürel kodlarımızla uyuşmayan tarafları, alışkanlıkları, yanlarında getirmek durumunda kaldıkları örfi ve kültürel bağlılıkları ve bizi bilmiyor olmaları yer yer içimizdeki yabancıya veya ötekiye dair ortaya çıkan nefret dalgalarını engellemenin önüne geçirilmek isteniyor. Yerli olmanın yabancıya dair geliştirdiği sahipliği, ulus olmanın ulus olamayanlara karşı hissettiği tedirginliği, millet olmanın kendi yurtlarında millet olamamışlara karşı keskinleşen bakışını, tüm bunları elde edememişken hayatlarında sahip olamadıkları bir vatanı bırakıp kaçmalarına ihanet denmesini, Türk olmanın Suriyeli kimliği karşısında ezileceğine dair matematiksel çıkarımları, Türkçenin Arapçaya ram olacağına dair linguistik depresyonları, erdemli davranışlarının olması gereken bir hal olduğunu, kendi vatandaşlarımızın da yapabildiği edepsizlikler, hukuka aykırılıklar söz konusu onlar olunca sosyal medyadan idama layık görülmelerini hep birlikte yaşıyor ve izliyoruz.
- Mevzubahis göç ise, provokasyon helaldir anlayışını benimseyen yaklaşımların ömrü belki bir seçimlik olabilir ama binlerce yıla nam ve kök salmış Türklüğü ve Türkleri aşağı yukarı tam anlamıyla daha 10 yıllık bir mazisi olan Suriyeliler meselesiyle imtihan etmeye kalkmanın biz Türkleri öfkelendirmesi mümkün ancak Türklüğü şahlandırmayacağı kesindir.
Pandemi sonrası dönemi ve dünyadaki ekonomik kırılganlıkları bir arada ele aldığımızda ülkelerinde ki gayri insani kaotik durumlardan dolayı Türkiye’ye gelen ve buradan Avrupa’ya geçen milyonlarca insanın maruz kaldığı göç stresini, bu göçleri karşılamak durumunda kalan ülkelerin karşı karşıya kaldığı şokları küçümsemek mümkün olmadığı gibi doğru da değil. Aynı şekilde bunları abartılmış ve çarpıtılmış gerçekliklerle servis ederek moda tabiriyle hakikat ötesi(post-truth) meselelere dönüştürmek te ayrı bir vaka çalışması.