Aşk hastalıklı ve saplantılı boyutlara ulaşmadan doğru bir şekilde hissedilir ve karşılık bulursa, ruhsal olarak çok daha güçlenme şansı buluruz. Toplumsal olarak yalnızlaştığımız, şiddetin, ayrımcılığın her geçen gün arttığı, ahlaki değerlerin hızla kaybolduğu şu günlerde, insanlar için bir başkasına güvenebilmek ciddi bir sorun haline geldi. Bu da aşkı ve sevgiyi öldüren bir boyut kazandı. O nedenle birçok insan kendi yalnızlığı içinde hayatı sosyal medya üzerinden yaşamaya, sosyal medyaya ve internete bağlanmaya başladı. Bazılarıysa, insanların oluşturduğu sevgisizlik ve güvensizlikten dolayı, kendisini insanlardan uzaklaştırarak, doğaya, ağaçlara, hayvanlara aşık olmaya ve onların sevgisini aramaya yöneldi. Hayvanlar ve çocukların masumiyetindeki hoşluk bu insanları çekmeye başladı.
Hayatın amacını kaybetmiş insanlar, hayatın araçlarını (para, pul, mal mülk, kariyer vd) hayatın amacı olarak algılamaya başladı. Bu durum insan ruhunun kirlenmesine, insanın kendinden uzaklaşmasına neden oldu. Bu tip insanlar çoğaldıkça masumiyet daha çok değer kazandı ve daha çok aranır hale geldi. Doğanın her parçası, hayvanlar ve çocukların taşıdığı masumiyet bu kirlenmiş ve amacından sapmış dünyada sevilebilir sayılı şeyler olarak kaldı.
Allah aşkı ise tüm bunlardan bağımsız, bir yaratıcının varlığına sığınma, ona güvenme, onun kulu olma duygusuyla, içten, pazarlıksız, beklentisiz ortaya çıkan bir durumdur. Allah aşkı taşıyan insanlar için dünyevi beklenti yoktur. Onlar tüm varlıklarını Allah’ın yoluna adamış, diğer insanların mutluluğunda mutluluğu yakalamışlardır. Ölüm Allah aşkı taşıyanlar için yeniden bir doğumdur ve bu kutsal doğum gününün özlemiyle yananlar dünyayı ilahi aşka ulaşmak için bir sınav olarak görürler. Hayatın gerçek amacı iyi ve mutlu insan olmaktır. Allah aşkı da insanların bu şekilde hayata bağlanmasını ifade eder.
Aşk öğrenebilen bir duygu değildir, ama sevgi öğrenilebilir. Aşk daha doğmadan geçmiş köklerimizden beynimize işlenmiş, anne karnında annemize hissetmeye başladığımız ve bilinçli zihnimizde yakaladığımızdaysa işte tam da budur dediğimiz bir duygudur. Günümüz gençliği, aşk ve gerçek sevginin azaldığı şu günlerde, aşkla tutkuyu, cinsel isteği, birine sahip olma arzusunu karıştırır hale geldiler. Aşk saplantılı hale geldiğinde, saplantılar kişinin tüm hayatını yönetmeye başladığında ciddi sorunlar yaratabilir.
Karşılıksız aşk bence yoktur. Eğer birine gerçekten aşıksanız bu yüce ve sınırsız duygunun karşısında herhangi birinin karşılıksız durabileceğini sanmıyorum. Ancak aşkı yukarıda saydığım duygularla karıştıranlar, aşık olmadıkları halde aşık olduğunu düşünenlerin hissettikleri karşılıksız kalabilir ki bu da zamanla geçen bir acıdan başka bir şey yaratmaz.