
İbnülemin Mahmut Kemal İnal Vakfı Biyografi Enstitüsü öncülüğünde Rami Kütüphanesi’nde Türkiye’nin ilk biyografi kitaplığı kuruldu. Enstitü Genel Sekreteri Dr. Rıdvan Kaşıkçı, Türkiye’de biyografi çalışmalarının ivme kazanmasında vakfa ismini veren İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın önemli bir katkısı olduğunu söylüyor ve yeni kurulan kitaplıkla bir ‘biyografı ekosistemi’ oluşturduklarını ifade ediyor.
Biyografi eserleri, yazıldığı dönemin ruhunu, sosyal ilişkilerini, siyasi atmosferini ve kültürel kodlarını bir insanın hayatı üzerinden somutlaştırarak sunar. Tarih kitapları genellikle olaylara ve kronolojiye odaklanırken, biyografiler bu olayların birey üzerindeki etkilerini, insani tepkileri görünür kılar. Böylece biyografi sadece geçmişi değil, insanı ve yarınını da okuyabilme imkânı da sunar. Türkiye’de giderek artan biyografi çalışmaları, hem akademik hem de sosyal alanda göze çarpıyor. Türkiye’nin ilk biyografi kitaplığı da Rami Kütüphanesi ve İbnülemin Mahmut Kemal İnal Vakfı Biyografi Enstitüsü iş birliğiyle hayata geçirildi. Geçtiğimiz yıl ekim ayında imzalanan protokol çerçevesinde hazırlıkları başlayan “Biyografi Kitaplığı” bugün 6 bin kitabıyla hizmet veriyor. Yakın zamanda kitaplığın 10 bin esere ulaşmasını hedefleyen kütüphaneyi Biyografi Enstitüsü Genel Sekreteri, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Yakın Çağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Rıdvan Kaşıkçı ile Rami Kütüphanesi’nde bir araya gelerek konuştuk.
Biyografiyi araştırmak aslında bir dönemi araştırmak. Çünkü bizim tarih çalışmalarımızda hep büyük olaylar ve devlet merkezli bir tarih anlatımı söz konusu. Bu süreç Osmanlı’nın son dönemine kadar böyle geliyor. Yani devlet merkezli ya da olaylar merkezli bir anlatım var tarihte. Ama Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren artık biyografi yazımı yavaş yavaş revaç kazanmaya başlıyor. Aslında bu söylediğimiz büyük olaylar ve devlet merkezi tarih yazımını yapan kişi de aslında insan. Yani bir olayın faili hep insan. Ama insanı es geçen, insanı ikinci planda bırakan bir tarih anlatısı özellikle Osmanlı’nın son dönemine kadar söz konusu. Fakat Osmanlı’nın son dönemi, Cumhuriyet’in ilk döneminden itibaren bu yavaş yavaş bir değişim gösteriyor. Bu değişimle birlikte insanın önemi, tarihin olgusu olan insanın yazmış olduğu eserler değerli olmaya başlıyor. Bu her geçen gün artarak ivme kazanıyor. Bu ivmenin kazanılmasında vakfımıza da ismini veren İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın önemli bir katkısı var. Çünkü Osmanlı’nın son döneminde yazmış olduğu “Son Asır Türk Şairleri”, “Son Musikişinaslar”, “Son Hattatlar” gibi birçok biyografi eseri var. Bu eserler sadece bireylerin hayat hikayelerini sunmakla kalmıyor, aynı zamanda dönemin sosyal, kültürel, entelektüel panoramasını da okumamıza imkân sağlıyor. Bu açıdan biyografi eserlerinde aslında o hayatın içerisine adapte edilmiş, o hayatla birlikte sürüp giden, o hayatın içerisinde var olan kişilerin ya da olayların ya da durumlar hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. Bu açıdan biyografi okumak çok yönlü bir okumanın da beraberinde gelmesini sağlıyor.
Tabii… Aslına bakarsınız Osmanlı’nın son döneminden önce de İslam geleneğinden gelen bir tabakat kültürü var zaten. Peygamberin hayatının anlatılması, tabakat kültürü bunlar hep aslında biyografinin nüveleri, geçmişteki izleri. Fakat dediğim gibi bu nüveler yine daha çok böyle devlet merkezli ya da olay merkezli bir tarih yazımını ortaya koyuyor. Fakat İbnülemin bu noktada biraz ayrışıyor. İbnüleminin kendisinden önce yazmış olduğu eserlerin üstüne koyarak ilerlediğini ifade edebiliriz.
1957 yılında vefat eden İbnülemin, 1955 yılında kendi el yazısıyla bir vasiyetname oluşturuyor. Bu vasiyetnameye istinaden 1957 yılında “İbnülemin Mahmud Kemal İnal Vakfı” kuruluyor. Vakfın temel amacı İstanbul’a gelen öğrencilere ilim yolunda her anlamda katkı sağlayabilmek. Buna istinaden vakıf yıllar boyunca İstanbul’a gelip ilim yapmaya çalışan gençlere destek olmaya çalışıyor. İbnülemin zaten ilim noktasında çok açık birisi. Hem serlerini hem de birçok önemli çalışmasını İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamış olmasından da anlayabiliyoruz bunu. Diğer taraftan vakıf, eğer bir enstitü kurulması gerekiyorsa bu kesinlikle “Biyografi Enstitüsü” olması gerektiğini düşünüyor. Çünkü isim direkt biyografi enstitüsünün kurulmasına müsait bir isim. Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki büyük adamları anlayabilmemiz, tanıyabilmemizin sebebi varsa bu sebebi bize sağlayan kişi İbnülemin. Çünkü yazmış olduğu eserler, kendisinden sonraki kuşağa kaynak oluşturur. Örneğin “Son Sadrazamlar” eseri, Osmanlı’nın son dönemini; özellikle yakın çağ ve Cumhuriyet tarihi çalışan akademisyenlerin başucu kitabıdır. Diğer eserleri de bizim için önemli bir kaynak teşkil eder. Bu noktada İbnülemin’in vasiyetine uygun olarak yapılan çalışmaların yanında onun da ismini yaşatabilmek adına bir biyografi enstitüsünün kurulması gündeme alındı. 2020 yılında bu kararın alınmasının ardından pandemi sürecinde işler biraz yavaş ilerledi. O süreçte enstitünün web sitesi kurulumu, isim hakları ve patentler gibi teknik işlerini hallettik. 2021’den sonra kurulacak bu “Biografi Enstitüsü’yle neler yapabiliriz?”i konuşmak üzere hocaları, akademisyenleri ziyaret etmeye başladık. Bu alanda söz sahibi olan Prof. Dr. Ali Akyıldız, Prof. Dr. Ali Birinci, Prof. Dr. Zekeriyya Kurşun, Prof. Dr. Abdülhamit Kırmızı, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Coşkun Yılmaz ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Ekrem Aytar bu isimlerden. Ayrıca Prof. Dr. Mustafa Lütfü Bilge de vakfın bünyesinde bizzat görev aldı. Bu kıymetli isimlerin de bize yol göstermesiyle birlikte süreci başlatmış olduk.

Kurulan bu geniş kitaplıkta üç kurumun katkısı var. Birincisi Rami Kütüphanesi: Rami Kütüphanesi’nin farklı kitaplarındaki biyografi kitapları buraya toplandı. Diğer taraftan Açık Kitap Vakfı; Ahmet Kot abimizin bize yaklaşık 1.500 kitaplık bir desteği oldu. Diğer taraftan ise İbnülemin Vakfı: Vakıf kaynaklarıyla doğrudan satın alma yoluyla biyografi kitaplığını oluşturmaya çalıştık. Hala satın alma sürecimiz de devam ediyor. Amacımız burada yaklaşık 10 bin kitaba ulaşabilmek.
Evet, tabii. Ayrıca icra kurulumuz içerisinde bu işle ilgilenen Özge Kâhya arkadaşımızın nezaretinde kurulummuş bir ekibimiz var. Kitaplar titiz bir çalışmayla belirleniyor. Ardından icra kurulunun onayından geçiyor. Bu kitaplığa hangi kitaplar alınacak, eksiklerimiz neler, hangi kitaplar rafta olmalı, bunlara dair oluşturduğumuz ciddi bir liste var. Her geçen gün kitaplığı zenginleştirmeye devam edeceğiz.
Bu kitaplık şu anda lisans ve lisansüstü öğrenim gören kişilere hizmet veriyor. Gelen kişiler ilgili arkadaştan bir biyografi kitabı talep edip, onu okuyabilir, çalışabilirler. Aynı zamanda bu kitaplığın dışarısında burada Rami Kütüphanesi içerisinde kapsamlı bir derleme kütüphanesi var. Bu derleme kütüphanesi içerisinde de çok miktarda biyografi kitabı var. O kitapları da talep ettiklerinde buraya getirilip okuma imkânı elde edecekler.
İlk olarak İbnülemin Mahmut Kemal İnce ve eserleri için bir köşe hazırlıyoruz. Onun haricinde Osmanlı’nın yine son döneminde Ali Emîrî olsun, Mehmed Zeki Pakalın olsun çok önemli biyografi yazan kişiler var. Onların eserlerinin mutlaka rafta olmasını istiyoruz. Yine Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde biyografi yazmış çok önemli isimler var. Onların biyografi kitaplarını da burada görmek istiyoruz. Aynı zamanda şu anda yayın yapan mevcut biyografi serileri çıkaran yayın evleri var. Onların kitaplarının da eksik kalan kısımları temin etmek istiyoruz. Yine Türk Kültürüne Hizmet Vakfı çok güzel bir biyografi serisi başlattı. Bu değerli kitapları da bu kütüphanemizde, bu kitaplığımızda bulunmasını istiyoruz. Biz bu mekanı sadece bir kitaplıktan öte bir “biyografi ekosistemi” olarak düşünüyoruz ve bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Buraya gelen kişiler sadece bir kitaba ulaşmak için gelmesin; biyografiye dair yapılmış bir film, bir konuşma varsa bu kütüphanenin, bu mimarinin altında buna ulaşabilsinler istiyoruz. Ayrıca akademiye bir katkı sağlamak için, hakemli bir biyografi dergisi hazırlamak planlarımız arasında. Ayrıca biyografiye dair ödüller vermek istiyoruz. O yıl yazılmış en iyi biyografi eseri, çekilmiş en iyi biyografi filmi, ortaya konmuş en iyi biyografi tiyatrosu, hikayesi, romanı vb. gibi. Hali hazırda birçok farklı kurumla iş birliğimiz söz konusu. İstanbul Üniversitesi ile bir protokolümüz var. Ram Kütüphanesi ile bir protokolümüz var. Balkan Araştırmaları Enstitüsü’yle bir protokolümüz var, yakın zamanda çalışmalara başlayacağız.
Kıymetli hocalardan ‘Nasıl Yazdım’ seminerleri
Tüm bu kitaplık çalışmalarıyla birlikte enstitümüzde “Nasıl Yazdım?” seminerleri düzenliyoruz. Alanında uzman hocalarımızı yazmış oldukları biyografi eserleriyle ilgili konuşmaları için ilgilileriyle buluşturuyoruz. Hocalarımız; eserini nasıl yazdığına dair, yazarken hangi problemlerle karşılaştığı, nasıl çözümler ürettiğine dair detayları bizlerle paylaşıyor. “Nasıl Yazdım” seminerleri dışında İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın hayatını anlatan kısa video çekimleri, biyografi yazım atölyesi gibi yaptığımız çalışmalar var. Burada Biyografi Kitaplığını kurarken bir taraftan da “Biyografilm” ve “Konuşulmamış Tezler” başlığıyla biyografi alanında çalışmalar yapmaya, bu alanda yapılmış filmleri değerlendirmeye ve analiz etmeye çalışıyoruz. Konuşulmamış tezlerle birlikte daha önce yüksek lisans ve doktorasında biyografi çalışmış ama henüz konuşma fırsatı bulamamış genç akademisyenleri burada ilgilisiyle buluşturmaya çalışıyoruz.
Veri tabanlarına erişim
Telif haklarından dolayı kitaplara ulaşma noktasında böyle bir imkân sağlanması söz konusu değil. Ama birçok veri tabanına erişim sağlamak gibi bir imkanımız olacak. O veri tabanları üzerinden okuyucuların, araştırmacıların o biyografi eserlerine ulaşması mümkün olacak.










