Portekizli sanatçı Cristina Branco konser vermek için 26 Ekim’de Türkiye’de Cemal Reşit Konser Salonu'nda sahne alacak. Branco, “İstanbul müthiş yüksek enerjili bir şehir, her sokağında bambaşka hayatlar olduğunu hissedebiliyorsunuz. Lizbon gibi çok farklı duygular hissettiriyor, tarihiyle ve sokaklardaki birbirinden çok farklı hayatlarla gizemli bir yönü de var” diyor.
Çeyrek asırlık müzik kariyerine 18 albüm ve 1 sağlık kitabı sığdıran ünlü sanatçının sesini duyan genelde onu bırakamıyor. Tarzı ve tavrı ile dikkatleri üzerine çeken Branco, tam bir İstanbul aşığı… Müziğinden kitabına kadar konser öncesi özel bir söyleşi gerçekleştirdik. n Uzun yıllardır Fado müziklerine hayranlığınızla sahnedesiniz, sanatınızı nasıl besliyorsunuz? 25 yıldır sahnelerdeyim ve bu süre boyunca içimdeki Fado sevgisi hiç azalmadı. Fado, sadece müziğimi değil, aynı zamanda bakış açımı ve kişisel yolculuğumu da etkiliyor. Konserler ve turneler heyecanımı canlı tutuyor ve hep üretmemi sağlıyor. n Tıpkı sizin şarkılarınızdaki gibi Fado geleneğinde sadece hüzünlü şarkılar değil neşeli şarkılar da var. İlhamınızı nelerden alıyorsunuz? Ben hayatın her yönünden ve yaşattığı duygulardan ilham alarak şarkı söylemeyi seviyorum. Hüzün tek başına her şey değil bir geçiş noktası, bir başlangıç olabilir, ama daha fazlası da var. İnsanları birleştiren hisleri dile getirmek, müziğimde ana ilham kaynağım.
Şehirler gibi yaşamlarımız da değişiyor aslında
İstanbul’da ilk kez dinleyeceğimiz son albümünüz “Mãe”nin yepyeni şarkılarını nasıl tanımlarsınız? Müziklerimdeki Fado, tıpkı şehirler gibi, yaşamımız gibi değişiyor. Bu değişimi çok doğal buluyorum. Farklı bir dönem yaşarken şehrin hikayesini, ilişkilerimizi ve duygularımızı anlatırken müzikler de Fado şarkıları değişiyor, değişmeli de… n Yeni bir albüm kaydetmenin dışında sağlıklı beslenmeyle ilgili bir kitap da yazdınız. Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Sağlığıma her zaman özen gösteriyordum. Direncimi, sesimi korumak benim için bir şarkıcı olarak çok kıymetli. Sürekli yollarda ve sahne temposunun içinde bir de yediklerinize, içtiklerinize dikkat etmezseniz sesiniz zarar görebilir ki bunu hiç istemem. Bu yüzden sağlıklı beslenme biçimlerini araştırırken alkali beslenme üzerine büyük bir heyecan duydum. “RoadCook” kitabımda günlük hayatımı da sesimi güçlendiren beslenme alışkanlıkları paylaşmak istedim.
Müzikte kalite önceliğim
Fado geleneğinin elçisi olarak uluslararası arenada dinleyicilerin Fado müziklerine yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz? Bu açıdan çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Portekiz’in geleneksel müziğini tüm dünya dinleyicisi ile paylaşmak hayal ettiğim bir gelecekti. Bu ilgi, Fado müziklerinin ve geleneğinin de farklı tınılarla zenginleştirmeye çalıştığım şarkılarımın da evrensel bir dil konuştuğunu gösterir. n Yeni şarkılar dışında kariyerinizde sırada neler var? Müzikte kaliteyi her zaman ön planda tutarak ilerlemeye devam etmek istiyorum. Aslında üretim süreçleri farklı deneyimlerle şekilleniyor. Özellikle müziklerim açısından yeni müzisyenlerle tanışmayı da sürdürmek istiyorum. Sadece benim değil Portekiz’den tüm çağdaş Fado şarkıcılarının ancak farklı müziklerle Fado geleneğini canlı tutabileceğimize inanıyorum.
İstanbul’u özledim
Son olarak yeniden İstanbul’daki dinleyici ile buluşmadan önce bildiğiniz İstanbul’u bir sanatçı olarak nasıl tarif edersiniz? İstanbul müthiş yüksek enerjili bir şehir, her sokağında bambaşka hayatlar olduğunu hissedebiliyorsunuz. Lizbon gibi çok farklı duygular hissettiriyor, tarihiyle ve sokaklardaki birbirinden çok farklı hayatlarla gizemli bir yönü de var. Gizemli, tarih ve hayat dolu. Çok uzun bir aradan sonra özlediğimi de söyleyebilirim.