|

Hattat rolüyle dikkat çeken Mim Kemal Öke: Dilsiz kalbimize çip taktı

Yönetmenliğini Murat Pay’ın yaptığı ve birçok festivalden övgü alan ‘Dilsiz’ vizyonda. Filmde eski kuşak, zor karakterli hattat Eşref Efendi'yi canlandıran Mim Kemal Öke, ilk defa bir sinema filmi için kamera karşısına geçti. En büyük hat sanatçılarının bile nefis kalıntılarıyla uğraştığını belirten Öke, “Filmle birlikte içimde aşmam gereken mertebeler olduğunu hatırladım. Adeta bir çip taktı Murat bey kalbimize ve o hep bizimle” diyor.

Fatma Çelik
04:00 - 30/11/2019 Cumartesi
Güncelleme: 10:39 - 30/11/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Dilsiz filminin Sami'yi canlandıran Ozan Çelik ve hattat Eşref Efendi'ye hayat veren Prof. Dr. Mim Kemal Öke
Dilsiz filminin Sami'yi canlandıran Ozan Çelik ve hattat Eşref Efendi'ye hayat veren Prof. Dr. Mim Kemal Öke

Duvar ressamı olan bir gencin inzivaya çekilmiş bir hat ustası ile ilişkisini konu alan ‘
Dilsiz
’ beyazperdede yerini aldı. İçinde bulunduğumuz çağda varlığımızı koruyabilmek için köklerimize ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatan yapım, geleneksel sanatların belli kalıplar içinde olması gerektiğine dair olan önyargıları yıkıyor.
21. yüzyıl insanının sorunlarıyla nasıl baş edebileceğine dair ipuçları veren film, hat sanatını aslında araç olarak kullanıp modern dünya insanı için önemli mesajlar içeriyor
. Filmde Mim Kemal Öke, Vildan Atasever, Ozan Çelik ve Emin Gürsoy rol alıyor. İlk oyunculuk deneyimini ise hattat Eşref Efendi ile gerçekleştiren
Mim Kemal Öke, yenisafak.com’un sorularını yanıtladı.


HAT RUHUMU HUZURA KAVUŞTURABİLİR

Geleneksel hat sanatı üzerinden usta çırak hikayesini konu alan bir filmde rol aldınız. Filmden önce hat sanatına dair bir ilginiz var mıydı?
Ben bir icazetname yazdırabilmek için hattat arıyordum. Hattatlar arasında gidip gelirken yönetmeniz Murat bey ile tanıştık. ‘Hocam bir gün uğrayabilir miyim size? Bir filmimiz var, siz oynar mısınız?’ dedi. B
en hattat ararken meğer hattat benmişim. Bu tanışmadan sonra kendi kendime dedim ki: ‘Bu bir ilahi dokunuş. Demek ki benim hatla uğraşmam lazım.’
Hattı çok severdim, merakım da vardı ama elime hiç kamış kalemi almamıştım. Murat bey bizi aldı, iki ay çalıştırdı ve bu çalışmalarımız film aşamasında da devam etti. Hala da devam ediyor.
Film sonrasında bu sanatla ilgili düşünceleriniz nasıl değişti?
Hat, korkunç bir sabrı beraberinde getiriyor. Filmde benim söylediğim bir şey vardı: “Evladım bunu yazacaksın. Oluncaya kadar devamlı bunu yazacaksın: ‘
Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi’l-hayr
’. Ben hala bunu yazmaya çalışıyorum. İki senede mi yazarım üç senede mi yazarım bilmiyorum ama çalışıyorum. Kendime mahsus olan hat, ruhumu huzura kavuşturabilecek bir sanat oldu benim için. Hattatın o özeniyle yazmayı idrak edebilirseniz bütün kitaplarınız da etik ve estetik kokar.

OYUNCULUK ÖĞRENDİM

Rolünüze nasıl hazırlandınız? Günümüz hattatlarıyla irtibata geçip yardım aldınız mı?

Cahide Pala hanımdan yardım aldım. Çok iyi bir dostumuz olmuştur. Ondan çok şey öğrendim. Hatta Cahide hocanın derslerine ben hala devam ediyorum. Haftada bir Eyüpsultan’da ders almaya çalışıyorum. Hakkını vermek gerekiyor. Tabii bu sürede hatla ilgili kitaplar okudum. Büyük hattatların hayatlarını inceledim ve kendimi o role böyle hazırladım. Hayatım boyunca hiçbir filmde oynamadım. Kendimi havuza atmak dururken ummana atmanın ne anlamı vardı? Ben de Murat beye ‘Siz beni niye seçtiniz?’ dedim. O da bana ‘Siz bu gelenekten geliyorsunuz. Hat sanatının arkasında tasavvuf var’ dedi.

Murat bey de bir oyuncuyu bulup hat öğretmektense veya bu alemi ona tanıtmaktansa bana oyunculuk öğretmenin daha kolay olacağını düşündü. Böylece bu işe giriştik. Benim hayatıma da çok güzel bir şey kattı doğrusu.

BAST HALİNDEN KABZ HALİNE GEÇTİM

Ne kattı?
Ben hiperaktif bir adamım. Tasvvufi terimlerle ifade edilecek olursa bast halinde olan bir adamım. ‘Bir garip aşık’ derler ya onun gibi bir adamım. Film çekimleri başladığı zaman bu halinden bir sıyrılıp Eşref Selimoğlu olmam istendi. ‘
Sen hattatsın, ağır abisin. Hatta biraz aksisin biraz da asabisin
’ dediler. Benim aslında tasavvufta beceremediğim kabz halini gösterdiler. Ağır, daha olgun bir adam haline geldim. Yerinde celali de göstermem gerektiğini öğrendim.

Filmin yönetmeni Murat Pay, “Senaryodaki karakterlerin hikayeleri ile oyuncuların kendi hikayeleri arasında küçük de olsa kesişmeler aradım” demişti. Siz canlandırdığınız karakterde kendinizden neler buldunuz?
Murat beyin mahareti burada sıra dışı ve ezber bozan olması. Bir hat hikayesini yapıyorsunuz ve bunu adeta şablonik olarak yaptığınız vakit hattatı bir ermiş, her kelamında bir hikmet olan adam gibi düşünüyorsunuz. Ama yok öyle bir şey. Öyle olsa çok sıradan bir şey olurdu. Yani bu
hattatın kendi içerisinde nefsiyle bir mücadelesi var.
En büyük hat sanatçılarının bile içinde yetiştikleri kadim gelenekten hala öğrenecekleri, hala aşacakları menziller, mertebeler, makamlar var.

Bu filmin benim üzerime sirayet ettirdiği çok tuhaf bir uyarı sistemi oldu. Adeta bir çip taktı Murat bey kalbimize ve o hep bizimle. Başka filmlerde de oynasam ben hep bu filmi hatırlayacağım. Bu filmdeki Eşref Selimoğlu’nu hatırlayacağım.


BATI FELSEFESİ ÜSTÜMÜZE YIKILMAYA ÇALIŞILIYOR

  • Siz filmde bir ustayı canlandırıyorsunuz ama gerçek hayatta da çıraksınız. Geleneksel sanatlarda usta olmak mı zor yoksa çırak olmak mı?
  • Derviş mi olmak zor mürşit mi olmak zor?, İncitmek mi zor incitmemek mi zor?… Hangisi zor? İkisi de zor. Ben çıraklığı severim. ‘Oldum’ derseniz bir hamlığınız kalmıştır demek ki. Onun için çıraklık güzeldir. Ben hala öğrenciyim. Öğrencilerimin karşısına çıktığım vakit onlardan çok şey öğreniyorum.
Film üzerinden, modern dünya insanı üzerine bir çıkarım yapabilir miyiz?

Günümüz insanında bir melankoli, eve kapanma, depresyon hali hemen antideprasana başvurma söz konusu. Bizim üstümüze yıkılmaya çalışılan Batı felsefesinde insan insanın kurdudur. Halbuki insan insanın dostudur. Bu filmde insan insanın nasıl dostu olabilir, onu göreceksiniz. Dört tane önemli karakter var. Hepsi yaralı ceylan ve hepsi birbirinin yarasına merhem oluyor.


HAT SANATI NE İSTİYORSA ONU OYNADIK

Filmde enteresan olan diğer taraf ise asabi bir hattatın karşısına kendisinin asla düşünemeyeceği, hayal bile edemeyeceği, kovacağı bıçkın bir çocuk geliyor. Üstelik de küstah. O çocuk, 21. yüzyıldan geliyor ve hattatın sanatını devam ettirecek halifesi oluyor.
Biz hat sanatı ne istiyorsa onu oynadık. Hat sanatı bize şunu söyledi: ‘Ben sizin kafanızdaki gibi değilim, beni bir hippi de yapabilir. O eski geleneksel kafanızdan sıyrılın.’ 21. yüzyılda da bu geleneksel sanatların devam ettirilebilmesi için yeterli potansiyel var aslında. Yeter ki o insanları doğru şekilde görebilelim.
Zorlandığınız anlar oldu mu?

Aslında film başladığında beni bir korku saldı. ‘Eyvah sen ne yaptığının farkında mısın?’ dedim. Ben orada başrol değilim ama başrol gibiyim de. Filmi rezil de edebilirdim ama Allah yardım etti. Zorlandığım anlar da oldu. Bir ağlama sahnesi vardı. En önemli sahne. ‘Ağla diyorlar.’ Peki, ağlayayım ama kamera burnumuzun içine giriyor gel de ağla. :)

  • Bundan sonra bir teklif gelse değerlendirir misiniz?
  • Bir tarihi dizide oynamayı çok isterim. Böyle bir teklif gelse seve seve kabul ederim.
#Dilsiz
#Dilsiz filmi
#Murat Pay
#Mim Kemal Öke
#Hattat
#Hattat Eşref Efendi
4 yıl önce