|

İlk Oğuzlar’ın izinde

Tarihçi Osman Karatay, “Türklerin Kökeni”, “Hırvat Ulusunun Oluşumu”, “İran ile Turan”, “Hazarlar: Yahudi Türkler, Türk Yahudiler ve Ötekiler” adlı kitaplarından sonra kalemini “İlk Oğuzlar” için oynatıyor. Kitabında, Selçuklu’nun köklerine dair yeni fikirler öneren Karatay, akademik üslubu terkisinde bulunduran bir okuma zevki sunuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/01/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:35 - 10/01/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Kitabında, Selçuklu’nun köklerine dair yeni fikirler öneren Karatay, akademik üslubu terkisinde bulunduran bir okuma zevki sunuyor.
Kitabında, Selçuklu’nun köklerine dair yeni fikirler öneren Karatay, akademik üslubu terkisinde bulunduran bir okuma zevki sunuyor.
OĞUZHAN MURAT ÖZTÜRK

Mussolini, Roma’da kendisiyle görüşmeye gelen gazetecileri kitap okuduğu gerekçesiyle kapı önünde bekletir. O sıralar İtalya’da gazetecilik yapan ünlü Amerikalı yazar Ernest Hemingway, usulca odaya girdiğinde İtalyan diktatörü ters tutulmuş Fransızca-İngilizce bir sözlüğü incelerken görecektir. Akla bu anektodu getiren sosyal medyadaki bazı hesaplardan bir kitapla ilgili ‘çok güzeldi’, ‘yine beni yanıltmadı’ gibi dişe dokunur olmaktan uzak cümleler serdedilirken, kitabın kapağındaki çizimle aynı elbiseyi giymek, ona benzemek için icap ederse 2-3 saat makyaj yapmak gibi akıllara seza görüntüler görmek de mümkün.

DOĞRU BİLGİYİ AYIRT ETMELİ

Yine de iyi ya da kötü bu tür paylaşımların kitabın okunmasına olmasa da satılmasına hizmet ettiği açık. Sosyal medyanın kısa vadeli, geçici ve hemen tüketilen bir tüketim algısı dayattığı söz konusu dönemde kitap muhtevaları da tek konu üzerine yapılan kapsamlı ve hacimli çalışmalar yerine özellikle medyanın popülerleştirdiği tarihçi ve yazarların röportaj tarzında söyleşilerinin derlendiği ya da 70’li yıllarda Gerçek Yayınları’nın başlattığı ve 80’li yıllara kadar uzanan “100 Soruda” serilerinin yeniden popülerleşmesi sonucunu doğurdu. Özellikle bilgiye ulaşımın insanlık tarihi boyunca en bereketli döneminin yaşandığı şüphesizse de doğru bilgiyle dezenformasyonun ya da art niyetli kişilerin saptırmalarının nasıl ayırdedilebileceği hala belirsiz. Kitap bu noktada seçici okuyucular için nispeten daha salahiyetli yazarların çalışmalarının daha doğru bilgileri ihtiva etmesi sebebiyle güvenilir bir bilgi kaynağı olma konumunu sürdürecektir.


İlber Ortaylı, Halil İnalcık gibi popüler tarihçilerin röportajlarının ya da eski kitaplarındaki bilgilerinin derlenmesiyle ortaya çıkan kitaplar da başka mahzurlar içerebilmekte. Özellikle kitap, sorulan konuya hâkim olmayan editörler tarafından hazırlanıyorsa röportaj yapılan popüler şahsın görüşü kontrol edilme zahmetine katlanılmadan alelacele basılabiliyor. Bu da satış listelerine ilk sırada giren kitaplarda fahiş hataların bulunabileceği, okur için mayınlı bir okuma alanı oluşturuyor gibi. Burada editörlerin, genel kültür abidesi olarak temayüz eden yazarların da beşer olmak hasebiyle nisyan ile malûl olduklarını gözden kaçırmamaları gerekiyor. Bu meyanda okura basit ve yorucu olmayan okuma deneyimi sunan bir başka neşriyat çeşidi olarak, seçilen konuda farklı isimlerin kalem oynattığı makale derlemeleri göze çarpıyor. Bu tarz kitaplar da alâka duydukları konuda farklı perspektiflerin okuyucuyla buluştuğu keyifli okuma deneyimi vaat eder nitelikte. Bir başka tür olan, bir konuda tek bir tarihçi tarafından kaleme alınan makalelerin derlenmesiyse, okunma kolaylığı açısından röportaj ile tek kitaba yayılmış akademik çalışma arasında bir yerlerde duruyor gibi...

KAŞGARLI VE DEDE KORKUT REFERANS OLUYOR

Osman Karatay’ın Ötüken Neşriyat’tan çıkan “İlk Oğuzlar” adlı çalışması bahsettiğimiz bu son tanıma uyuyor. Son derece aktif ve üretken tarihçilerimizden Karatay, yine Ötüken’den çıkmış olan “Mürdüm”le, akademik çalışmalara verdiği kısa süreli edebiyat molasından sonra tekrar Orta Asya steplerine döndüğü çalışmasında, Agacanov’la Faruk Sümer’in sonradan epeyce tenkide uğramış çalışmalarında aydınlatmaya çalıştığı, Barthold’un, “Koyun gütmeyi insan yönetme sanatına dönüştürebilen yegâne millettir” dediği Oğuzların izini sürüyor. Karatay’ın ilk makalesi her ne kadar “İtirazname” olarak isimlendirilmişse de aslında itirazî vurgular da barındırmasına rağmen daha çok tarihçiler için bir metod kılavuzluğuna soyunuyor. Karatay, itiraz ettiği konulardan biri olan Kayı boyunun Moğollukla eşleştirilmesine makul gerekçelerle karşı çıktığı, Kaşgarlı Mahmut’dan Dede Korkut’a uzanan referans alanlarını zekice dolandığı hayli ilginç makalesinde meramını son derece sade ve akıcı bir şekilde anlatmış. Hoca ile bir kez kısa süreli sohbet etme fırsatımız olduğunda kendisine Koestler’in “On Üçüncü Kabile” adlı son derece ilginç ve iddialı tezler içeren kitabını sormuştum. Karatay, alâka uyandıracak şeyler söylemek yerine Koestler’in kitabındaki çelişkileri bir bir sayarak anakronizm kokan önermelere mesafeli olduğunu göstermişti.

İTİRAFLAR VE GÜVEN

“İlk Oğuzlar” kitabında aynı tutumunu sürdüren Karatay, makalelerinde kompleksiz ve kendine güvenli. Sözgelimi “Tarihi Veriler Işığında Oğuz Ata” makalesinde verdiği bir dipnotta, söz konusu makaleyi yazdığı sırada serdettiği görüşlerden an itibariyle caydığını itiraf edebiliyor. Yine aynı makalede daha önceden ileri sürdüğü bir görüşten geri adım atma açık yürekliliğini gösterebiliyor. Keskin bir zekâ ve berrak bir zihnin ışıltılarını gördüğümüz “Tarihi Veriler Işığında Oğuz Ata” makalesinde Uygurca Oğuz Destanı’nda Oğuz Ata’nın “Kırmızı gözlü” ve “mavi yanaklı” olarak tasvir edildiği metne şu şekilde şerh düşüyor: “Bunun yerine ufak bir tashihte bulunup sıfatların yerini değiştirerek al yanaklı mavi gözlü bir çocuktan bahsetmek daha uygun olacaktır ki, güzelliği anlatmakta bu kalıp yerinde ve mantıklıdır.”

Karatay’ın, isli-puslu, muğlak, birbirini nesheden çok sayıda çelişkili bilginin kol gezdiği muğlak zeminde eldeki malzemeyi okuyucu için ufuk açıcı olabilecek nitelikle çok sayıda perkspektiften değerlendirerek akılcı bir şekilde yorumladığı gözden kaçmıyor. Bu açıdan da Karatay’ın yeni kitabı tarih meraklılarına yorucu olmayan ancak akademik disiplinden de taviz vermeyen keyifli bir okuma deneyimi vaat ediyor.

#İlk oğuzlar
#Türkler
#Türk Tarihi
6 yıl önce