|
IŞİD’in Batı öyküsünden bir kesit...
Fethi Benzama, Paris Üniversitesi'nde psikopotaloji profesörü. İslam'ın Psikanalizi adlı bir kitabı İletişim Yayınlarından Türkçe'ye de çevrilmiş olan Benzama, bir süredir radikalleşme, inanç ve gençlik üzerine çalışıyor. Halen hükümetin oluşturduğu Suriye'den dönen gençlerle ilgilenen bir komisyonun üyesi. Benzama'nın Paris saldırılarından 4 gün önce Le Monde Gazetesi'nde çıkan dikkat çekici bir söyleşisi bu saldırılardan sonra daha da önemli hale geldi.

Benzama kimi oranlar veriyor, bu söyleşide.

Fransa'da İçişleri Bakanlığı'nın verilerine, sayımlarına göre radikal kabul edilen kişilerin üçte ikisi 15 ve 25 yaş arası gençlerden, son çeyreği ise henüz reşit olmayan gençlerden oluşuyor.

Buna göre radikal grupların en temel özelliği ergenlik evresinde, bir geçiş döneminde bulunmaları. Benzama'nın ifadesiyle kimliklerini oluşturmak, oturtmak için bir ideal açlığı içinde olmaları. Radikalleşme çağımızın değer sistemiyle, düzeniyle, idealleriyle ağır bir çatışma içerisinde olmak, dışlanma ruh hali ile öfkeyi iç içe geçirmek olarak tanımlanıyor Benzama tarafından.

Taşrada, kenar mahallerde, Fransızlaşmış bilmem kaçıncı kuşak Arap gençlerin dünyasında, dışlanma ve kimlik ilişkisinin en yoğun yaşandığı gruplarda Benzama'nın tespitleri başka bir gerçekliğe dönüşe işaret ediyor:

Dışlayan yapıya duyulan tepki, adım adım ebeveynlerin ehlileşmiş olduğunu sandıkları inanç anlayışına da yöneliyor.

Cihatçı gruplar, IŞİD gruplar, bu gençlerin yaşadığı kimlik arayışına, kimlik kuraklığına su taşıyorlar. Onlara bütüncül, kendilerini onarabilecekleri, yeniden kurabilecekleri bir ideal sunuyorlar. Benzama “şüphe içermeyen inanç protezi sunmak ya da takmak” olarak adlandırıyor bu durumu.

IŞİD tipi radikalizm sadece Müslüman ve Müslüman olmayan ayrımı yapmıyor, gerçek Müslümanlar ve sahte Müslümanlar ayrımından da hareket ediyor. Bir tekfir hareketinin aldığı Batılı entegrasyon krizi biçimi, iki türlü öfkeye araç, boşluğa dayanak oluyor.

Zira neden inanç değil. İnanç protezi…

Zira burada esas olan köktenci bakışın sandığı gibi inanç değil, radikalizm. Koşma ve hareket inanca doğru değil, radikalizme doğru...

İhtiyaç ve kimlik ilişkisini tanımlayan din değil, öfke ve radikalleşme.

Benzama'nın söyleşisindeki ilginç rakamlardan birisi de şu:

Resmi rakamlara göre radikalleşen İslamcı gençlerin yüzde 30 ila 40 kadarı din değiştirerek Müslüman olmuş.

Bu oranlar bile tercih edilenin, din değiştirme biçimi ve amacının iç dünyayla ilgili olmaktan çok öte IŞİD'e, öfkeye katılmak olduğunu gösteriyor.

Gittikleri yer, IŞİD'le, meydan okumayla, öfke ve ideali birleştiren bir kimlikle buluşmak…

Ruşen Çakır beni davet ettiği mediaskop.tv programında hatırlatıyordu:

Oliver Roy, önemli bir İslami hareket uzmanı, bu son gelişmeleri “İslam'ın radikalleşmesi değil, radikalizm İslamlaşması” olarak adlandırıyor. Kafiye güzel ama bu İslamlaşma da değil, İslami olanın sapkınlaşması...

IŞİD bir ayağı Doğu'da bir ayağı Batı'da...

Batı'daki öykünün bir yüzünde pek çok kesime değen bir kimlik bunalımı ve entegrasyon öyküsü var...

Bunlara İslamofobi'yi her yönüyle eklediğiniz zaman soru ve sorun büyüyor.

Çözüm dini anlamda Doğu'da, maddi anlamda Batı'da...

Eğer niyet varsa...
#Benzama
#Oliver Roy
#ışid
#mediaskop.tv
8 yıl önce
IŞİD’in Batı öyküsünden bir kesit...
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı