|
Sizinki hangi gelenek?
Fuat Kav, PKK örgütünün, ortadan kaldırmadığı, cephede yok olmamış, hayatta kalan 30 civarındaki kurucusundan biri...

Bana bir açık mektup yazmış.

Örgütün sivil halkı kalkan yaparak, göç dalgasına ve sefalete yol açan ayaklanma stratejisini eleştirdiğim, “Bu insanlar mı direnen halk” başlıklı yazıma tepki vermiş. Ve halka yönelik tüm insanlık dışı uygulamaların sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu söylemiş.

Diyor ki, Kürtlerin bir halk olarak varlığını sürdürme talebine şiddetle karşı çıkıyorsunuz. Bir aydınsınız, bir yazar ve her şeyden önce bir insansınız. Adaletiniz, vicdanınız bu kadar mı? Bir halkın halk olarak yasaklanmasına 'evet', o halkın halk olarak yaşama istemine 'hayır' diyorsunuz.

Devlet şiddetine işaret edip, PKK'ninkini ise bir savunma refleksine indirgeyen yazıda, kendisi gibi olmayanları, mevcut örnekte beni şöyle tanımlamış:

“Namuslu olamıyorsunuz, dürüst davranamıyorsunuz, bu noktada yan çizerek 'yüz yıllık Türk aydın' geleneğine kayıyor ve dolayısıyla ekmeğini yediğiniz, karnınızı doyurduğunuz, ensenizi kalınlaştırdığınız, midenizi doldurduğunuz yer olan devletin yanında yer alıyorsunuz. Sadece yanında değil, bu noktada devlet oluyorsunuz, asker, polis, jandarma, memur, vali, kaymakam, kısacası katil, Kürt düşmanı zalim oluyorsunuz (…) Milyonlarca Kürdün öfkesi altında yaşayacaksınız…”

Kav bu yazıyla, kendisinin, örgütünün ve malum sol cemaatin derin zihniyetine de neşter atmış…

Ahlaktan ve akıldan azade, Stalinizm kokulu bir zihniyet…

Bu zihniyet, pek çok benzeri gibi, hiyerarşiyi, olması gerekenin tersine, yukarıdan aşağıya doğru kuruyor.

Buna göre önce örgüt ya da parti var.

Kürt halkı bu örgütü temsil ediyor, örgüt Kürt halkını değil.

Örgütün varlığına, bırakın varlığını, tarzına, kullandığı yönteme, şiddete karşı çıkmak, ideolojik şablonun dışına taşmak, düşünmek, eleştirmek demek, Kav'ın mükemmel örneğini verdiği gibi, Kürt halkına tavır almak, haklarını reddetmek, dahası devletin tarafına geçmek ve onun şiddetini sahiplenmek anlamına geliyor.

Kav ve onun gibilerin denklemi şu: “Kandil'in yöntemini reddeden, eleştiren, Kürtlerin taleplerini yok saymış sayılır…”

Sorunun Kürt taleplerinde, Kürt haklarında, mağduriyetinde, bu sorunu temsil ettiği iddiasındaki yapılarda olmadığı, tersine, sorunun Kürt politikasının izlediği yöntemde ve şiddette olduğunu görmek çok mu zor?

Kürtlerin hak ve taleplerini savunup, şiddete karşı çıkmak neden bu denli nefret çeker?

Kandil'in Rojava ve fiili özerkleşme merkezli, yeniden şiddete dayanan stratejisini telaffuz bile edememek, retoriğin arkasına saklanmak nasıl açıklanır?

Evet, tam alan kontrolü yetmiyor, tam zihniyet kontrolü talep ediliyor.

Kısmen sonuç alıyorlar. İnanmaya hazır keskin inançlı cemaatçi sol orada duruyor çünkü. Örneğin şiddeti doğrulayan Kav'ın yazısını, yıllardır erkek şiddetine karşı kadın haklarını savunan bir profesör retweetleyebiliyor.

Bir ara bu tür solun gurusu olarak boy gösteren şu tweeti ise bu güruhun “derinliğini” özetliyor:

“Fetih hayallerinizi Kürdistan'da gerçekleştiremeyeceksiniz. Tankınız topunuz mehteriniz yeter mi sanıyorsunuz?”

Türkiye'de sol, şiddetle karşı verdiği sınavda bir kez daha inanılmaz ölçüde başarısız. Başarısızlık, zaten sınırlı olan, anlama, stratejileri görme, aktörleri ve bütünü analiz etme melekelerini biraz daha kaybetmelerine yol açıyor.

Sur'da yaşayan pek çok insan olup bitenin daha çok farkında…

Bunlar, pek çok kez ifade ettiğim gibi siyasi iktidarın siyaset hatalarını, eksiklerini, nobranlıklarını doğrulamak anlamına gelmiyor. Güvenlik tedbirlerinin tahribatını, halk üzerindeki olumsuz sonuçlarını, ürettiği ihlalleri, mehter marşı okuyanları, duvarlara “Kurt kan kokusu aldı” yazanları görmezden gelmeyi, eleştirmemeyi ifade etmiyor.

Mesele iki şiddeti ayrıştırıp, ayrı ayrı tartışabilmek…
#pkk
#fuat kav
#Stalinizm
8 yıl önce
Sizinki hangi gelenek?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle