|
Vahşet Paris’te

Şiddet Fransa’yı vurdu. Paris’te Charlie Hebdo dergisinin binasına silahlı saldırı oldu. 12 ölü, dokuz yaralı ilk gelen haberler arasındaydı. Charlie Hebdo dergisi 2011 yılında Hazreti Muhammed’in karikatürlerini yayınladığı günden bu yana radikal haraketlerin hedefiydi.

Pek çok kanıt eylemin IŞİD tipi radikal bir örgüt tarafından yapıldığını gösteriyor.

İşin arka planına bakınca görülen zemin açıkçası endişe vericidir.

Nitekim bu saldırı Batı’nın uzun süredir endişe ettiği bir tehlikeye işaret ediyor. Bu endişe, selefi, radikal, cihatçı örgütlerin, Batı ülkelerinin bizzat kendi vatandaşı olan üyeleri tarafından bu ülkeleri hedef almasını, bir “savaş” başlatmasını içeriyordu.

Bir süre önce Fransa’nın kimi şehirlerinde Noel alışverişi yapan kalabalıkların üzerine tekbir getirerek araba sürenler, benzer şekilde polis noktalarını vuranlar, IŞİD’in 1000’nin üzerinde çoğu Arap kökenli olmayan, sonradan Müslümanlığı seçen üyesinin bulunması daha önceki göstergelerdi...

Radikal İslami alanda İŞİD’in simgelediği hareketlenmenin dar bir bölgeyle sınırlı olmayan “yeni bir cihat hareketi” olduğuna şüphe yok. Daha önce Taliban’la, ardından El Kaide’yle yaşanan benzer bir seferberlik hali söz konusu. Bu hareketin pek çok Müslüman ülkede taraftar bulduğuna, radikal eğilimler için bir cazibe merkezi oluşturduğuna tüm dünya tanıklık yapıyor.

Ancak fark bu kez bu hareketin insan kaynağı açısından Müslüman ülkeler kadar Batı kökenli olmasıdır, yeni şiddet yöntemleri kullanması, devletimsi kaynaklar üretmesidir.

Bu vahşet karşısında ilk yapılacak iş lanet okumaktır.

Ancak asıl mesele mücadeledir.

Bu açıdan sonuç, umarız 11 Eylül saldırısı sonrasına benzemez. Alınacak aşırı güvenlikçi tedbirler bu dalgayı besleme etkisi yapmaz.

O zaman soru şudur: Bu yeni radikal dalga neden ortaya çıktı?

Batı’da 11 Eylül sonrası ortamın ürettiği “şiddet ve Müslüman” arasında kurulan sıkça özdeşlik ve bunun yasalar, uygulama ve zihniyetteki İslamofobik sonuçları hiç bir şekilde hafife alınmamalıdır.

Bununla birlikte kanımız odur ki, bugün bu şiddet dalgasını besleyen kaynaklar temelde farklı yerdedir.

Daha önce yazdıklarımı hatırlatmak isterim:

“(Mısır, Tunus gibi) Sünni ülkelerde toplumsal nitelikli bir siyasi değişim baskısının harekete geçmesi ilk kaynağı oluşturuyor.

İkinci kaynak ise bölgedeki tüm Sünni alanlarda İslam-siyaset temasının yoğunlaşması, bu çerçevede Hamas, İhvan, El Nusra, IŞİD gibi farklı Sünni kökenli siyasi hareketlerin dolaylı karşılaşmasından meydana geliyor.

Siyaset-İslam arasındaki bu temas kuşatıcı bir nitelik taşırken, mesele bu şemsiyenin altında hangi formun galebe çalacağıdır.

Her iki kaynağın birlikte işaret ettiği husus şudur:

Önemli bir alanda siyasi rejim formatları değişiyor, en azından, sarsılıyor ya da evriliyor. Baskı altında tutulan toplumsal bir enerji açığa çıkarken, bu enerjinin İslami niteliği üzerinden siyaset ve din arasında yeni temaslar yaşanıyor. Bu temaların içerdiği yeni siyasi biçimler, bunlar arasındaki farklılaşma ve çatışmalar ortaya çıkıyor.

Körfez’de hüküm süren mutlakiyetçi rejimler, IŞİD gibi Selefi hareketler, İhvan-Hamas gibi ılımlı ve potansiyel olarak çoğulculuğa dönebilecek diğerleri arasındaki farklılaşma, hatta dolaylı çatışma, bölge dışı güçlerin bu farklılıklar üzerine oynadıkları “çıkar bahisi” bu gelişmenin somut ifadeleridir.

Tüm bunlar bugünden yarına belirleyici olacak bir çizgiye işaret etmektedir...”

Nitekim öyle oluyor...

Biri dışlandıkça, öteki besleniyor.

Bu tür radikal hareketlerin önünü almak için ilerlenmesi gereken hat, İslam-siyaset temasının normalleşmesini sağlayacak hattır.

#Fransa
#Paris
#Charlie Hebdo
#IŞİD
#silahlı saldırı
9 yıl önce
Vahşet Paris’te
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?