|
27 Mayıs Cuntası Plevne Marşı’nın sözlerini neden değiştirdi?

Ülkemizde vesayetçi yapılar tarafından, darbelere kamuoyu desteği sağlama amacı ile her darbe süreci marş ve şarkılarla özdeşleştirilerek toplumu darbelere uyumlu hale getirecek propaganda ve psikolojik harekat yöntemleri uygulanmıştır. 12 Mart 1971 Darbesi, Ayten Alpman’ın ‘Bir Başkadır Benim Memleketim’ ‘12Eylül 1980 Darbesi, Müşerref Akay”ın ‘Türkiye’m Cennetim’ adlı şarkıları, 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin milli marş olmaya aday ’10 Yıl Marşı ‘ darbeyi meşrulaştırma amaçlı şarkılar ve marşlar olarak Türkiye’nin siyasi darbe tarihine geçmişti.

7 Ocak 1946’da kurulan, 1950, 1954 ve 1957 milletvekili genel seçimleriyle üç kez üst üste iktidara gelen Demokrat Parti, 1950-1960 yılları arasında ülkeyi yönetmiş; 27 Mayıs 1960’ta gerçekleşen bir askerî darbe ile iktidardan uzaklaştırılmıştı. Sözde yargılama sonrasında Türk demokrasisine kara bir leke süren Yassıada hakimleri 27 Mayıs Cuntası’nın emri ile dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan hakkında idam kararı vererek millet iradesi ile seçilen üst düzey devlet yetkililerini şehit etmişlerdi.

27 Mayıs Darbesi’ni, 1960 ihtilali- devrimi olarak niteleyen vesayetçi zihniyet, ilk sivil itaatsizlik eylemi olarak Kızılay”da Menderes”e karşı düzenlenen mitingde Plevne (Osman Paşa) Marşı’nı söylemişti. Bu marş Menderes’e karşı yürütülen dezenformasyon amaçlı psikolojik harekatın simgesi olmuştu. Plevne Marşı bir kahramanlık marşı olarak yazılmıştır. Plevne’nin 1877 yılında Ruslar tarafından uğradığı saldırı ve Osman Paşa kumandasındaki askerlerimizin şanlı savunması anlatılmaktadır. 1910 yılında yazıldığında orijinal sözlerinin bir kısmı 27 Mayıs Cuntası tarafından Başbakan Adnan Menderes’i kamuoyu nezdinde Rusya ile kurduğu iddia edilen normal diplomatik ilişkileri asparagas iddia iftira ve suçlamalara dönüştürerek 27 Mayıs darbesine meşruiyet kazandırılmak istenmiştir. 27 Mayıs Cuntası ABD ile bağlarını güçlendirme adına Demokrat Parti’ye Başbakan Menderes başta olmak üzere Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a inanılmaz iftiralar atıyor skandal asparagas açıklamalar yapıyordu. Cuntacılar, darbe sonrası binlerce gencin öldürülerek kıyma makinalarından geçirildiği, Bayar’ın 103 uçak dolusu altınla ele geçirildiği gibi akıl almaz iddialarda bulunmuşlardı. Ayrıca Demokrat Partililerin yapmayı düşünüp de 27 Mayısçıların sözde engel oldukları da vardı. 27 Mayıs darbesi ülkeyi, Harp Okulu’nun imha edilmesi, halkın silahlandırılıp iç savaş başlatılması gibi kötülüklerden kurtarmıştı (yerseniz tabii). Darbeciler bu asılsız iddialarıyla darbeye iç politikada meşruiyet kazandırıyorlardı. Darbenin ABD ve Avrupa’ya karşı meşruiyeti de darbe bildirisinde yer alan bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız sözleriyle gerçekleştiriliyordu. Ayrıca Kars ve Ardahan’ın Ruslara satıldığı yalanı 27 Mayıs Cuntası’nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşürdüğü vahim durumu gözler önüne sermesi açısından ibret vericiydi!

555K PAROLASI DEMOKRAT PARTİ MUHALEFİLERİNE NEDEN VERİLİYORDU?
Tahkikat Komisyonu kurulmasına dair önergenin 18 Nisan 1960’da TBMM’de görüşmeleri sırasında İsmet İnönü’nün
“Biz, ihtilalden yetişmiş insanlarız. Biz ihtilalden gelmiş bir nesiliz. Eğer insan hakları yürütülemez, vatandaş hakları zorlanırsa, ihtilal behemehâl olur. (…) şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilâl meşru bir haktır’
’ sözleri 27 Mayıs’a giden sürecin başlangıcına yerleştirilirse, 40 günde yaşananlar ve gerginleşme neden sonuç ilişkisi içinde izah edilebilir. Özellikle Tahkikat Komisyonu’na yetki veren kanunun 27Nisan 1960’da TBMM’de kabul edilmesinden bir gün sonra İstanbul’da (28 Nisan Olayları), iki gün sonra da Ankara’da binlerce öğrencinin katıldığı hükümeti protesto gösterileriyle başlayan sokak hareketlerinin, 5 Mayıs’ta 555K ile devam etmesi ve olaylara 21 Mayıs’ta askeri okul öğrencilerinin de katılması 27 Mayıs’ın bağıra bağıra geldiğini göstermektedir. Bütün bu gelişmeler yani Tahkikat Komisyonu önergesinin sonrasındaki 40 günün 555K, Demokrat Parti muhaliflerinin beşinci ayın beşinci günü saat 5’te Kızılay’da buluşacaklarının parolasıydı.

Harp Okulu öğrencileri, okullarından yürüyüş nizamında çıkarak orduevinin önüne kadar gelmiş, Atatürk’ün heykeli etrafında “Dağ Başını Duman Almış” Marşı’nı ve “Plevne” Marşı’nın DP’ye uyarlanmış halini (Olur mu böyle olur mu/Kardeş kardeşi vurur mu?) söyledikten sonra okullarına dönmüşlerdi.(Orijinali ‘Evlât babayı vurur mu?’)

27 MAYIS DARBESİNİN ÖNEMLİ BİR AYAĞI DA DEVALÜASYON MU?

Cumhuriyet tarihi içinde kırılma noktası olarak değerlendirilebilecek bütün önemli iktidar değişiklikleri, mutlaka bir ekonomik öncül barındırmaktadır. Gerek 1950 ve 2002 seçimleri; gerekse1960, 1971, 1980 ve 1997 müdahalelerinin hepsinden önce ekonomik istikrar programları uygulamaya girmiştir. Bu programların ortak özelliği devalüasyonla başlamaları, iktidar değişikliği veya darbeyle sonlanmaları olmuştur. İşte 27 Mayıs’a iki yıldan az bir süre kala 4 Ağustos 1958 tarihinde ilan edilen istikrar paketi de 1960 darbesinin gerekçelerinden biri olarak sayılmaktadır. 4 Ağustos 1958 İstikrar Paketinin ardından muhalefetin Demokrat Parti’ye karşı birleşme çabaları başlamış, Demokrat Parti destekli Vatan Cephesi’ne karşı Milli Muhalefet Cephesi faaliyete geçiriliyordu!

27 Mayıs Cuntası’nın ‘Demokrat Parti’nin Başkanı Başbakan Menderes ve dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı hedef alan inanılmaz skandal iftiralarının benzeri günümüzde yıkıcı muhalefetin lideri Kılıçdaroğlu tarafından Başkan Erdoğan’a yapılıyor. Yalan dolan asparagas iddialarla Türkiye düşmanı örgütlerin tetikçiliğini yapan bu kişinin dokunulmazlığının kaldırılıp yargılanmasının zamanı geldi geçiyor. Bizden söylemesi!.

#27 Mayıs Cuntası
#Demokrat Parti
#Celal Bayar
#12 Eylül 1980 Darbesi
#Cumhuriyet
2 yıl önce
27 Mayıs Cuntası Plevne Marşı’nın sözlerini neden değiştirdi?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak