|
Bir kitabın macerası

Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibi, İbn-i Battuta Seyahatnamesi de klasik gezi kitaplarının en önemlilerinden kabul ediliyor. Mağripli seyyahın bu şaheseri, Türk kültür tarihi için de büyük bir hazine teşkil ediyor. Bu kitapta yer alan ve Türk misafirperverliğini canlı bir tablo halinde yansıtan bir bölümü müsaadenizle kısaca özetleyeyim:

İbn-i Battuta yanındakilerle beraber şehre girdiği zaman garip bir manzarayla karşılaşıyor. Çarşıdan geçerken, dükkânlardan çıkan bir takım insanların, hayvanların dizginlerine sarıldıklarını görülüyor. Birden ortaya çıkan başka bir grup onları durduruyor ve aralarında çekişme başlıyor. Münakaşa uzayınca aralarından bazıları hançerlerini çekip, birbirlerine saldırmaya başlıyorlar. Onların konuşmalarını anlamayan seyyahımız, ister istemez korkuya kapılıyor. Eşkıya olmalarından şüpheleniyor. Tam bu sırada Arapça bilen bir adam ortaya çıkıyor ve durumu izah ediyor.

Tercümanın anlattığına göre, bu adamlar “yiğit ahiler”dir. İbn-i Battuta’yı ve yanındakileri ilk karşılayanlar, Ahi Sinan’ın adamlarıdırlar. Sonradan ortaya çıkıp da onları durdurmaya çalışanlar ise Ahi Tuman’a bağlı gençlermiş. Her iki taraf da seyyahımızı ve arkadaşlarını kendileri misafir etmek istiyorlarmış. İşte bunun için çekişmeye hatta hançer çekerek kavga etmeye başlamışlar. Belirtmeye bile gerek yok ki, böyle bir manzarayla karşılaşan İbn-i Battuta, büyük bir şaşkınlık yaşıyor ve Türk misafirperverliğine hayran kalıyor.

Sonucu merak ediyorsanız onu da belirteyim:

Bu iki grup aralarında anlaşıp kur’a çekmeye karar veriyor. Kur’ada kim kazanırsa İbn-i Battuta’yı ve arkadaşlarını onlar misafir edeceklerdir. Kur’ayı Ahi Sinan’ın takımı kazanıyor ve bizimkiler onun tekkesine konuk oluyorlar. Sinan büyük bir zafer kazanmış bir kumandan edasıyla kendilerini karşılıyor. Tekkesine götürüp türlü ikramlarda bulunuyor. Yedirip içirdikten sonra Ahi Sinan bunları bir de hamama götürüyor. Hamamdan çıktıktan sonra tekrar büyük bir sofra kurduruyor. Çeşitli meyveler, tatlılar ikram ediyor. Yemekten sonra Kur’an-ı Kerim’den bazı bölümler okuyan hafızlar dinleniliyor. Arkasından hepsi birden sema etmeye başlıyorlar.

Efendim, İbn-i Battuta Seyahatnamesi deyince hemen aklıma bu anekdot geldi, ben de size naklettim. Az önce de belirttiğim gibi, adı geçen seyahatname, kültür tarihimizin önemli kaynaklarından birini teşkil ediyor. Damad Mehmed Şerif Paşa tarafından Osmanlıca’ya çevrilen seyahatname, daha sonraki yıllarda Latin harflerine aktarıldıysa da buna güvenilir bir çalışma gözüyle bakılamaz. İbn-i Battuta Seyahatnamesi A. Sait Aykut tarafından mükemmel bir şekilde hazırlandı ve Yapı Kredi Yayınları tarafından iki cilt halinde neşredildi.

Böyle bir mukaddimeyi, Muallim Cevdet tarafından İbn-i Battuta’ya zeyl olarak kaleme alınan “İslam Fütüvveti ve Türk Ahiliği” isimli eserden bahsetmek için yaptım. Ünlü Arap edebiyaçısı Cahız gibi İbn-i Battuta’nın da hakkı teslim etmekten hoşlandığını, Türk milletinin özelliklerini eserinde yansıttığını biliyoruz. Bilhassa Ahilik ve Fütüvvet konusunda verdiği bilgilerle kültür tarihimize büyük katkıda bulunuyor. Corci Zeydan’ın beş ciltlik “İslam Medeniyeti Tarihi”nde Selçuklularla, Osmanlılarla ilgili tek kelime bulamazsınız. Yazar İslam Medeniyetini Emevilerle ve Abbasilerle adeta özdeşleştiriyor. Onların dışındaki İslam devletlerini, Selçuklu Medeniyetini, Hindistandaki Moğol Teşkilatı’nı ve Osmanlı Medeniyeti’ni tamamen dışlıyor. İşte bundan dolayıdır ki Corci Zeydan’ın eseri, büyük emek mahsulü olmakla birlikte eksiktir, hem de çok eksiktir.

Ayrıca bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiç birinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet muazzam bir esere imza atıyor. “İslam Fütüvveti ve Türk Ahiliği”ni kaleme alıyor. Ancak bazı sebeplerden dolayı bu eserini Türkçe değil, Arapça yazıyor.

Muallim Cevdet’in böyle değerli ve hacimli bir eseri Arapça telif etmesi o zamanlar bir takım dedikodulara vesile oluyor. Bu sebebleri bilmeyen veya bildiği halde bilmemezlikten gelen sözüm ona bir takım kalemşorlar merhumun aleyhinde konuşmaya, aslı astarı olmayan sözler söylemeye başlıyorlar. Bunlardan birinin de İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu olduğunu söylersem şaşırmayınız. Ne yazık ki bu ünlü eğitimcimiz “Hayatım” adlı hatıratında Muallim Cevdet’ten “Merhum, Latin harflerinin Arap harfleri yerine kabul edilmek felaketini (!) anlayınca, kitabını Latin harfleriyle bastırmamak için Arapça yayınlayan kişidir. Öldükten sonra hakkında koskoca bir eser yayımlandı ve kendisi de evliyalar arasına karışmış oldu” diye söz ediyor.

Hemen belirtmek gerekir ki, merhum hakkında kaleme alınan 748 sayfalık bu kitap şaheser bir biyografidir. Osman Nuri Ergin bu eseriyle kültür tarihimize bir hazine kazandırmıştır. Yazar böylece hem merhuma karşı olan vefa borcunu ödemiş, hem de kitap medeniyetine ve eğitim tarihimize büyük bir hizmette bulunmuştur. Muallim Cevdet’in öyle evliyalar arasına karışması söz konusu falan değildir. Bu, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun yersiz ve lüzumsuz bir yakıştırmasıdır.

Muallim Cevdet’in İbni Battuta’ya zeyl olarak kaleme aldığı bu kitabı niçin Arapça yazdığı, Osman Nuri Ergin’in sözünü ettiğimiz bu muhalled eserinde izah ediliyor. Biz de oradan naklederek kısaca özetleyelim:

Faziletli bir âlim kabul edilen Mağripli Seyyah İbn-i Battuta, kitabında Türk ahilerine önemli bir yer verdiği, onların İslami ve insani meziyetlerinden sitayişle söz ettiği için Muallim Cevdet kendisine takdirlerini ve teşekkürlerini bildiriyor. Bir şükran borcu olmak üzere, o da eserini Arapça yazıyor. Bir de şu var: İbn-i Battuta’nın Seyahatnamesi İran’da, Türkistan’da, Suriye’de, Mısır’da, Hindistan Müslümanları arasında, Avrupa’da ise müsteşrikler tarafından yüz yıllardan beri Arapça okunduğu için müellif bu diyarlardaki okuyucuların da meraklarını celbetmek, dikkatleri çekmek için böyle bir metot uyguluyor. Özellikle bu zeylde, İbn-i Battuta’dan önce ve sonra ortaya çıkarılan Türklere mensup Fütüvvet eserlerini göstermek istiyor. Daha başka sebepler de var. Onları da öğrenmek istiyorsanız Osman Nuri Ergin’in “Muallim Cevdet’in Hayatı Eserleri ve Kütüphanesi” isimli bu kitabını gözden geçirmeniz gerekiyor.

Kim ne derse desin, Muallim Cevdet’in Arapça kaleme aldığı bu son derece kıymetli kitap o zamanlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın da dikkatini çekiyor. Türkçe’ye tercüme etmesi için yine kendine teklifte bulunuluyor. O zamanki Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşid Galip Bey, Muallim M. Cevdet Beyefendiye 1.4.1932 tarihli şöyle bir yazı gönderiyor:

“İbn-i Battuta Seyahatnamesi’ne tarafınızdan yazılan ve ahiren neşrolunan Arapça zeylde Türk tarihini alakadar eden mühim vesikalar bulunduğu görülmüş ve bu zeylin Türkçe’ye tercümesinin faydalı olacağı anlaşılmıştır. Eseriniz yine tarafınızdan Türkçe’ye tercüme ve neşredildiği takdirde beş yüz liralık nüshaları Bakanlıkça satın alınacaktır. Eserin tercüme ve neşrine bir an önce başlamanızı ve durumu bakanlığa da bildirmenizi rica ederim efendim.”

Ne yazık ki, merhum hastalığı ve tasnif heyetindeki işlerinin yoğunluğu dolayısıyla bu tercümeyi yapamıyor. Fakat macera yine bitmiyor; Kitapta bazı Türkçe metinlerin Arap harfleriyle yayımlandığını gören bazı işgüzarlar, eseri basan Bozkurt Matbaası’nın sahibi Aziz Bey’i mahkemeye veriyorlar. Ancak mahkeme heyeti, neşredilen Türkçe metinler belge mahiyetinde olduğu için ve bu fiil ve hareket de harf inklabına aykırı görülmediğinden matbaacının beraatine karar veriyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Muallim Cevdet eserini harf inkılabına muhalefet olsun diye değil, daha geniş bir kitleye okutmak için Arapça kaleme almıştır. Eğer böyle bir şey söz konusu olsaydı bazı eserlerini de Latin harfleriyle neşretmezdi.

Demek ki, Baltacıoğlu,

“Muallim Cevdet kitabını Latin harfleriyle bastırmamak için Arapça yayınlayan kişidir” sözüyle baltayı taşa vurmuş oluyor.

Not: Bu eser, İşaret Yayınları tarafından 2008 yılında neşredildi.

#İbn-i Battuta
#Seyahatname
#Ahi Sinan
#Muallim Cevdet
#İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
5 yıl önce
Bir kitabın macerası
Fadime Şahin’in 2018 versiyonu mu?
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi