Elitlerin Tuzağı: Tasmalar kimin elinde?

04:0024/12/2025, Çarşamba
G: 24/12/2025, Çarşamba
Ersin Çelik

Uyuşturucu ve fuhuş düzeneğinde, küresel elitlerin “dokunulmazlık” zırhının nasıl örüldüğü, medya, siyaset ve bürokrasi ittifakının nasıl koruma kalkanına dönüştürüldüğü ve gerçeklerin örtbas edilme süreçleri ibretlik bir “yükseliş ve çöküş tablosu” olarak karşımızda duruyor. Şu günlerde taksit taksit deşifre edilen karanlık sistemin nasıl bu kadar uzun süre ayakta kalabildiği merak konusu olsa da siyaseti dizayn etmeye devam etme gücüne de odaklanmak gerekiyor. Uzun zamandır gündemde… İddiaları

Uyuşturucu ve fuhuş düzeneğinde, küresel elitlerin “dokunulmazlık” zırhının nasıl örüldüğü, medya, siyaset ve bürokrasi ittifakının nasıl koruma kalkanına dönüştürüldüğü ve gerçeklerin örtbas edilme süreçleri ibretlik bir 
“yükseliş ve çöküş tablosu”
 olarak karşımızda duruyor.
Şu günlerde taksit taksit deşifre edilen karanlık sistemin nasıl bu kadar uzun süre ayakta kalabildiği merak konusu olsa da 
siyaseti dizayn etmeye devam etme gücüne 
de odaklanmak gerekiyor. Uzun zamandır gündemde… İddiaları aşan bilgi ve belgeler ortaya çıktı.
Kayda alınan isimlerin fotoğrafları düşüyor önümüze artık.
Ortaya saçılanlar, magazinel bir skandaldan çok daha fazlası. Siyasetin ve bürokrasinin, yatak odalarında nasıl kurgulandığının kanıtı. Nüfuz alanlarını genişletmek isteyen o 
“görünmez el”
, en etkili silahı olan
“özel hayatın gizliliğini” bir şantaj unsuruna
dönüştürerek iktidar alanlarını belirlemiş. İşte şimdi o perdeler iniyor. Görüyoruz ki,
hiçbir güç, sapkınlıklar üzerine kurulan saltanatını
sonsuza dek koruyamıyor.

***

İMTİYAZLI MİSAFİRLERİN UTANÇ MÜZESİ
Amerika’da taşları yerinden oynatan ve tüm dünyanın anbean takip ettiği
Jeffrey Epstein dosyasından
söz ediyorum. Gayri meşru yaşam düzeni iflas etti etmesine ancak
Epstein’in ölümüyle -ya da öldürülmesiyle- kapatılmak istenen dosya
, aslında 
sistemin kendini kurtarma çabasıydı.
 Görülüyor ki mızrak çuvala sığmadı. Kurdukları o “şantaj adası” şimdilerde, bir tatil beldesi olmaktan çıkıp,
“ev sahipleri” ile “imtiyazlı misafirlerin”
sonunu hazırlayan bir 
utanç müzesine 
dönüşüyor.
ABD yargısının kamuoyuna sunduğu yüzlerce sayfalık yeni belgelere bakılırsa, tutanaklarda 150’yi aşkın isim; mağdur, tanık ya da fail olarak kayıtlara geçti. Ancak bu
“şeffaflık”
görüntüsünün arkasında bir “
seçicilik
” de var.
Önce, bu zamana dek ne olup bittiğine dair kısa bir özet geçeceğim: Kendini “finans danışmanı” olarak tanıtan Jeffrey Epstein, 2000’li yılların başından itibaren, nüfuzlu kişileri bir araya getirdiği adasında reşit olmayan kız çocuklarına yönelik cinsel istismar ve fuhuş ağı kurmakla suçlandı. 2008’de Florida’da açılan ilk dava, savcılıkla yapılan ve ABD hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen tartışmalı anlaşmayla, sınırlı bir ceza ile kapatıldı. Epstein kısa sürede serbest kalırken,
 o savcı yıllar sonra ABD Çalışma Bakanı yapılarak ödüllendirildi. 
Epstein 2019’da New York’ta yeniden tutuklandığında ise onlarca mağdurun ifadesine dayanan ağır suçlamalarla yüzleşmesi bekleniyordu. Ancak 10 Ağustos 2019’da Manhattan’da tutulduğu hücresinde ölü bulundu. Resmi makamlar “intihar” dese de şüpheler dinmedi. Epstein’in ölümünün ardından soruşturma en yakın ortağı Ghislaine Maxwell’e yöneldi ve 2021’de 20 yıl hapse mahkûm edildi. Ortada yüzlerce mağdur ve ifade olmasına rağmen,
Epstein’le bağlantılı önemli isimlere dokunulmadı
ve dosya, yayımlanan belgelerdeki sansürler nedeniyle tartışmaların odağında kalmayı sürdürdü.

***

FUHUŞ ADASI MI İSTİHBARAT MERKEZİ Mİ?
Gelelim şimdiye… Yayımlanan son fotoğraflardan sonra şu netleşti ki, bu dosya, bir sapkınlıktan çok, “
bir yöntemi
” işaret ediyor. Bu kadar sistematik, uluslararası ve onlarca yıl ayakta kalan bir ağın,
istihbarat aklı olmadan,
sadece bir sapkının fantezisi olarak kurulması hayatın olağan akışına aykırı.
Görülüyor ki, Epstein’in kurduğu düzen
zorbalıkla değil de “erişim” ve “ayrıcalık” sistematiğinde
işlemiş. Ancak ayrıcalıklı olmanın bedelleri vardır. O adaya adım atan küresel düzenin elitleri, aslında iradelerini teslim edip geliyorlardı. Orayı, sadece sapkın arzuların tatmin edildiği bir tatil köyü olarak görmek safdillik olur. Orası, dünyanın en güçlü insanlarının 
“tasmalarının takıldığı” operasyon merkeziydi.
Düşünün… ABD başkanları, İngiliz Kraliyet Ailesi mensupları, Hollywood yıldızları veya milyar dolarlara hükmeden baronlar. Normalde attıkları her adım resmi ve özel güçler tarafından korunan bu insanlar,
o adada en aşağılık halleriyle kayıt altına alındılar.

***

‘BAL TUZAĞI’NDAN ‘ELİTLERİN TUZAĞI’NA
İstihbarat literatüründe, cinselliği kullanarak birini tuzağa düşürmek ve şantajla yönetmek anlamına gelen
“Bal Tuzağı”
kavramını çokça işitiyoruz. Ben de bundan yola çıkarak
 “Elitlerin Tuzağı”
 kavramını dile getirmek istiyorum.
Önce dokunulmaz oldukları hissettirilen, sonra da o dokunulmazlıkları
şantaj kasetlerine kilitlenen 
üst düzey isimler bunlar.
Biraz sesli düşünelim: İmzalanan uluslararası anlaşmalarda, alınan savaş kararlarında veya fonlanan toplumları dönüştüren projelerde, Epstein adasındaki kasalarda duran “
kasetlerin” ne kadar payı var?
Asıl soru ise şu: 
Bugün dünyayı yönetenlerin iradelerinin ne kadarı kendi ellerinde?

Çünkü Epstein belirli bir çevreye değil, dünyaya yön verenlerin hayatlarına sızmıştı.

***

SUÇ YOK GÖRÜNTÜ VAR
Batı medyasında yayımlanan analizlerinde de görüldüğü üzere, ortaya çıkarılan belgeler ve fotoğraflar kamuoyunun odağını mevcut siyasi denklemlere göre şekillendiriyor. Eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın Epstein ve Maxwell ile farklı ortamlarda görüntülenmesi yoğun biçimde dolaşıma sokuldu. Suç isnadı yok, ancak
bolca “görüntü” var
. Diğer tarafta Trump cephesinde de benzer bir algı savaşı yürüyor. Dosyalarda adının geçtiği kısımlar ile servis edilen görseller arasındaki tutarsızlık, siyasi müdahaleyi işaret ediyor.
Bu durum şunu anlatıyor: Epstein dosyası üzerinden suçtan çok “algılar” konuşuluyor. Herkesin konuştuğu belgeler, birilerinin
“siyasi pozisyon alması”
için kullanılıyor.
Sonuç olarak: Elitlerin tuzağı zaaflar üzerinden kuruldu, kayıt altına alınarak sistematikleştirildi ve zamanı gelince servis edilen
“siyasi silaha”
 dönüştürüldü.
Epstein öldü. Ama dosyası hâlâ yaşıyor. Kimin konuşacağına, kimin susacağına ise hukuk değil, hâlâ o görünmez 
“güç” karar veriyor.
#Epstein
#ABD
#Ersin Çelik