|
Dedikoducu

M. Şevket Eygi bir köşe yazısında hakkımda dedikodu yapmış; kimi zaman ima yoluyla kimi zaman açıkça ismimi vererek, bazan sözlü, bazan yazılı olarak bunu hep yapıyor. Onun yaptıkları bu son yazısında olduğu gibi bazan dedikoduyu da aşarak aslı faslı olmayan isnatlara, iftiralara ve abartmalara kadar varıyor. Aslında cevap vermesem de olur, ama yazılanlar tarihe vesika olarak kalıyor, "cevap vermedi, tekzip etmedi" denilerek gerçek kabul ediliyor.

Hazret şöyle buyurmuş:

"Karaman, kurban hakkındaki yazısında, isteyen Müslümanlar''ın kurban kesmek yerine, onun parasını sadaka olarak verebileceğine dair fetva ve ruhsat vermiş. Tabii ki, yanlış bir fetva ve ruhsattır bu."

"Hayrettin Bey Cemaleddin Efgani hayranıdır. Onu Müslümanlar''a büyük bir önder olarak gösterir... Efgani İranlı''dır, Şîî''dir, kendini Sünnî olarak tanıtmış ve yalan söylemiştir, farmasondur... Hem farmason, hem İslam önderi... Olacak şey mi bu?"

"Hayrettin Karaman''ın çok sevdiği Muhammed Abduh ve Reşid Riza şaibeli adamlardır."

"Karaman ömrünü telfik-i mezahib, mezhebleri birleştirme gayretine adamıştır."

Cevap:

1. Kurban ile ilgili olarak bu köşede iki yazımız çıktı. Birincisinde şöyle dedik: "Kurban kesmenin vacip (farz ile sünnet arasında bir yükümlülük derecesi) olduğu hükmü ittifaklı değildir. Meselâ Hanefî mezhebinden Ebû Yûsüf''a (kendisinden rivayet edilen iki farklı ictihaddan birine) ve İmam Şâfî''î''ye göre kurban kesmek sünnettir. Bazı güçlükler ortaya çıktığında veya yoksulların etten daha fazla paraya, başka bir şeye ihtiyaçları bulunduğunda ''sünnettir diyen'' ictihad tercih edilmeli ve kurbanın bedeli, daha azı, daha çoğu uygun yerlere verilmelidir. Böylece deri kavgasından da kurtulma yolu bulunmuş olacaktır." Maksadımızı doğru anlamayanlar bulunduğu için ikinci yazıda daha açık yazdık: "Birçok müctehide göre Kurban Bayramı''nda kurban kesmek vacib değil, sünnet olduğu için Müslümanlar bu ictihadı da uygulayabilirler" demiştik. Bu takdirde, bazı yıllarda, gerektiren sebepler bulunduğunda "sünnet olan kurban ibadetini" terkedip, başka sünnet ibadetler yapmak mümkündür; mesela kurban parası, bundan azı veya daha çoğu kadar bir meblağ veya mal yoksullara, muhtaçlara verilebilir; böylece "tasadduk" ibadeti yapılmış olur. Ancak bu, "sadakanın kurban yerine geçeceği" demek değildir; kurban ibadeti ancak belli hayvanları keserek yerine getirilebilir. "Bu sünnettir, bazan mesela başka bir mali ibadetin daha önemli ve öncelikli olması halinde terkedilebilir, terkedildiğinde günah olmaz" demek başkadır, sadaka, kurban bedelini para olarak dağıtmak kurban yerine geçer demek başkadır; birincisi doğrudur, ikincisi (sadaka, bedelini vermek kurban yerine geçer demek) yanlıştır."

Bu yazıları okuduktan sonra birisi çıkar da "benim yanlış fetva ve ruhsat verdiğimden" söz ederse onun, cehaletten başka ârızaları var demektir. Çünkü bu yazdıklarım, Sünnî fıkıh kitaplarında yazılanlardır, onların güncelleştirilmesinden ibarettir.

2. Ben Cemaleddin Efgani hayranı olmadığım gibi düşmanı da değilim. Hem onun Şîî ve İranlı olduğu iddialarını, hem de karşı iddiaları ben de naklettim. Bütün Müslümanlar''ın önderi olduğunu söylemedim, bir grup İslamcı''nın önderi olduğunu ise bilmeyen yoktur. Masonluğa, onu bir savunma ve korunma aracı olarak kullanmak maksadıyla girdiği, locadan kovulduğu, bunun üzerine kendisinin loca da kurduğu sabittir, bunları da yazdım. Bugün Efgani''yi masonlar değil, sömürü ve sömürgeye karşı savaşanlar, bağımsız ve birleşmiş bir İslam topluluğu kurmak isteyenler önder olarak sahipleniyorlar. Bu vakıa da onun çizgisinin nasıl geliştiği, hangi yönünün geçici, hangisinin kalıcı olduğu hakkında bir fikir vermelidir.

3. Muhammed Abduh ve Reşid Rıza''yı çok sevdiğim iddiası uydurmadır. İslam''a hizmet ettiklerine inandığım müminleri eşit olarak severim. Onlar hakkında insaflı değerlendirmeler yapmışımdır, yaparım. Bütün ârızalı yanlarına rağmen Ş. Eygi''yi de severim. "Arızam nedir?" diye soracak olursa, "Bir örneği hakkımda yazdıklarındır" cevabını veririm.

4. "Bütün ömrünü mezhepleri birleştirme gayretine adamıştır" cümlesi iftiradır. Ben İslam''ı öğrenmeye başlayalı elli yıl geçti. Bu elli yıl içinde yaklaşık on bin sayfa tutan yazılarım, kitaplarım basıldı. Bu yekün içinde "telfik-ı mezâhib" ile ilgili tercüme ve telif yazılar yüz sayfa tutmaz. Bu da yüzde bir eder. Demek ki, bu konu yazı ömrümün yüzde birine tekabül etmektedir. Ş. Eygi, geri kalan (9900) sayfada neler yazdığımı okursa ömrümü neye adadığımı anlar. Okumadan, anlamadan yazarsa, dedikodu yaparsa, kendisini okuyan ve ona inananlara yanlış bilgiler verirse bunların âhirette hesabının sorulacağını bilmeli ve bunu göze almalıdır.

Telfik konusunda yazdıklarımın özü ve özeti de şudur: Müslümanlar, ihtiyaç duyduklarında, başka Sünni mezheplerin ictihad ve fetvaları ile de amel edebilirler.

24 years ago
Dedikoducu
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri