|
Kayıp ile kazanç arasında

Dünya hayatı kayıp ve kazanç üzerine kuruludur. Her ikisi de bizim içindir. Keder ve sevinç, varlık ve yokluk, zorluk ve kolaylık gibi.



Hakiki zenginlik maddiyatla değil, maneviyatla mümkündür. Kayıp ve kazançların muhasebesini bu hassasiyetle yapmak, bizi daha doğru sonuçlara götürecektir. Muhasebe iyidir.

Maddi şeyleri kaybettiğimiz vakit, onları yeniden kazanabiliriz. Çalışırsın, iyi niyetini korursun, nasibin de varsa olur. Fakat istikamet, samimiyet, haysiyet gibi kıymetlerimizi kaybetmemiz halinde ne yapacağız? Dünyanın bütün imkânları, bunların bir harfi eder mi?

Evet, neleri kaybediyoruz? Neşemizi kaybediyoruz diye defalarca yazdığımı hatırlıyorum. Bunu ‘eğlenmek’ olarak anlayan çıkabilir. İşin o kısmında bir sorun görünmüyor.
Neşe derken; kalpten gelen ferahlık, gönülden doğan muhabbet, inançtan kaynaklanan aydınlık ve mümince tebessümü kastediyoruz.
Birbirimizden emin olma halini kaybediyoruz.
Eskiden önümüzde, yanımızda, hatta arkamızda kim varsa, onlardan emindik. Şimdi hep bu kelime ve kuşkuyla birlikte yaşıyoruz:
Acaba
?
Adeta soru işaretlerine dönüştük. Hiç şüphe yok ki paralel ihanet şebekesinin bunda payı büyüktür. Tek suçlunun orası olduğunu ise söyleyemeyiz.
Tevazu ve kibir, nezaket ve kabalık, takdir ve haset aynı çatı altında barınamaz.
Şuna benzer bu: Özür diliyor ama pişmanlık duymuyor. Durumu kurtarmaya çalışmaktan kendimize sıra gelmiyor sanki. Bir kayıp daha…
Sayın Erdoğan’ın ümmet ifadesinden kastı, bütünlük fikridir. İşte bu fikri kaybediyoruz.
Burada kabahati sadece bir tarafta aramak da doğru değildir. Hatalar devam ediyor.
Küçük ve kalpten bir uyarı: Siyasette, devlet yönetiminde hısım ile hasım aynı anlama gelebilir.
Kaybettiklerimizi hatırladıkça, elimizde kalanlara daha sıkı sarılmamız gerekiyor.
Peki, böyle mi oluyor? Vaziyeti anlamak için sosyal medyaya bakmak yeterlidir.

İnsanların karşılıklı ve kasıtlı bir şekilde birbirine zarar vermesine zırar diyoruz. Bu düşmanlık çeşidinden hasarsız ve yarasız kurtulanı bulamazsınız. Siyasetin büyük ölçüde geldiği yer işte burasıdır. Şüphesiz ziyandayız.

İnsanın önceliği neyse, yolu da ona göre şekilleniyor. Nereye varmak istiyoruz? Bir soru daha:
Allah’ın rızasını kazanmaya çalışan bir kimse için dünyaya ait kayıplar ne ifade eder?

***

Mevcut iktidar partisinin seçim kazanması, dünya çapında söylersek, kimleri sevindiriyor veya üzüyor? Ana ölçümüz hâlâ budur. Şu saatten sonra duruşumuz değişmez.

Yeniden başlamak için illa başka bir eve taşınmak, farklı bir adres oluşturmak gerekmiyor. Beyaz sayfa açmak ile enaniyet aynı şey olamaz.

Abdest tazeler gibi tekrar niyet edilmeli, temizlik yapılmalıdır.
Siyaseti millete hizmet etme değil de servet biriktirme aracı olarak görenlerin sayısı, davayı gölgeleyecek şekilde artıyor.
Ayrım yapmadan söyleyelim: Sağ ve sol kesimden birçok siyasetçinin yeni reşit çocukları, devasa şirketlerin sahibi görünümüyle karşımıza çıkıyor. Ne yapmış, nasıl kazanmış?
Hatalar devam ediyor, dedik. Yüzme bilmediğimiz için tehlikeli suların kıyısına dokunmakla yetinelim:
Bazı canlı türlerinin doğal düşmanı yoktur. Rahat ve korkusuz bir şekilde yaşayıp giderler.
Bu örnek, başarısız olanların, yetenek sıkıntısı çekenlerin garip yükselişini hatırlatıyor nedense. Başarılı, çalışkan ve meziyet sahibi insanları ise tedirgin, tetikte, çoğunlukla hakkını ve emeğinin karşılığını alamamış görüyoruz.
Sadece aklın değil, kalbin yolu da birdir. Selim Cerrah Bey’den okuduğum, ilhamı ve ibreti aynı anda veren bir cümle:
“İnandıklarımızı yaptığımız zaman yol aldık, kazandık. Kazanmak için inanmadığımız şeyleri yapınca kaybettik.”

Soralım ve bitirelim: Kendimizi ve dostlarımızı kaybettikten sonra dünyanın tamamını kazansak ne olur?

#Dünya
#Hayat
#Varlık
#Yokluk
#Kayıp
#Kazanç
5 yıl önce
Kayıp ile kazanç arasında
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle