|
Bingöl halayı

Bu yazıyı size Bingöl-Muş karayolunda seyreden bir arabanın içinde, iki tane aslan gibi Bingöllü delikanlının, Zülküf'ün ve Tahsin'in yanından yazıyorum.



Bu sabah saat 07:55 uçağına bindim. 10:00 gibi Bingöl'deydim. İşte şimdi saat 13:50 ve ben buradan ayrılıyorum. Demek ki 5 saat bile doldurmamışım şehirde. Fakat çok uzun bir beş saat oldu bu.



Anlatacağım. Ama yine ve illa ki baştan alarak...



Muhammed Berdibek isminde bir adam var. Siz onu Cins'te ve

dan tanıyorsunuzdur zaten.



Berdibek, adı 'Rahatsızlar' olan yazışma grubumuza 'abiler, bu ekip böylece Bingöl'e gidelim mi? Hem iki gün içerisinde yoğunlaştırılmış bir konferanslar dizisi gerçekleştiririz hem de birbirimizle hasret gideririz' yazdığında meselenin buraya geleceğini hiç düşünmemiştim.



Mesele nereye gelmiş peki? Birbirinden değerli 20'yi aşkın ismin, pırıl pırıl gençlerden oluşan dolu bir salona derdini anlattığı şahane bir 'Bingöl Kültür Günleri' etkinliğine... Tarık Tufan'dan Aydın Ünal'a, İbrahim Paşalı'dan Yıldıray Oğur'a... hangisinin ismini zikretsem diğeri eksik kalacak çok değerli bir kadro vardı Bingöl'de.



Bingöl, milletvekilleriyle, valiliğiyle, belediyesiyle, çeşitli STK'larıyla, üniversitesiyle öyle güzel üstlenmiş ki meseleyi... Bu güzel işbirliğini 'birlikte çalışma konusunda örnek' diye derslerde anlatsak olur.



Bir de şu: Sıfır resmiyet, yüzde yüz samimiyet. Yüzler dostlukla mütebessim, çehreler aydınlık...



Stantlarda kitaplar, dergiler, -ki en çok ilgimi çekeni Zazaca edebiyat dergisi Vir oldu- yöresel lezzetler... Etrafımızda Bingöl'ün sımsıcak insanları, dostlar, ahbaplar... Fonda Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Şivan Perver şarkıları.



Hah. Burası önemli işte. 'Kültürel etkinlik dediğin şeyde mutlaka ya klasik müzik ya sanat musikisi dinlenilir' ön kabulüyle hiç işi olmamış Berdibek'in. Kendi sevdiği şarkıları dinletmeye karar vermiş misafirlere. İyi de etmiş. 'Her şeyiyle sivil' diyeyim de ötesini siz anlayın.



Biz bahçede stant gezip yöresel lezzetlerin tadına bakarken meydana Bingöl halk oyunları ekibi geldi. Meşhur Kartal oyunuyla başlayıp Delilo'yla ve daha bir dünya güzel oyunla devam ettiler.



Ardından bahçede kendiliğinden bir halay oluştu. İbrahim Paşalı'dan Bekir Cantemir'e, Hamit Akçay'dan Ömer Yılmaz'a hemen herkes giriverdi halkaya. Durmadım tabii, ben de katıldım. Üniversite talebesi bir kız 'abi, yarınki yazına Bingöl'de halaya girdiğini de yazacak mısın?' diye sordu. Ben de hiç duraksamadan 'elbette' dedim, 'hatta muhtemelen yazının başlığı o halay olacak.'



Öyledir. Kardeşlik 'kendiliğinden' peydahlanır. Bir mescitte, bir kahvede, bir cenaze töreninde, bir halayda bütün sembolik anlamıyla 'el ele' verirsiniz ve bakmışsınız ki aranızda muazzam bir kardeşlik belirivermiş.



Son yazılarımda sıkça vurgu yaptığım bir kelime var: Umut.



Sanki biz, yani Tanpınar'ın deyimiyle 'Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle ilgilenmeyi mümkün kılmıyor' dediği o en büyük biz, sürekli karamsar, dahası kötümser olmaya ayarlamış durumdayız kendimizi. Oysa insana yakışan umuttur, umudu diri tutmaktır.



Diyarbakır'da patlama oldu, oluyor, -bunu hiç arzu etmiyoruz elbette- muhtemelen başka patlamalar da olacak; fakat Bingöl'de, üç dilin, Türkçenin, Kürtçenin, Zazacanın olanca zenginliğiyle yaşadığı bu kadim, bu güzelim şehirde çekilen o halay varsa umut, karamsarlığı da, kötümserliği de yenecek. Çünkü sonu olan, zayıf olan, çaresiz olan kötülüktür, karamsarlıktır. İyilik ve umutsa sonsuzdur, güçlüdür, kuvvetlidir.



İyilik kötülüğü, umut karamsarlığı, halay bombayı bir gün mutlaka, ama mutlaka tarihin çöplüğüne gönderecek. Bu, böyledir.


#Bingöl halayı
#Muhammed Berdibek
#Diyarbakır
7 yıl önce
Bingöl halayı
Yeni Ekonomi Enerji Borsası’yla güçlenecek
Derin seferberlik
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar