|
Yunanistan öyle bir deliliğe imza atar mı?

Yunanistan’la ilişkilerimiz epeyce bir süredir gerilimli ve sürprize açık bir atmosfer içinde ilerliyor.

Ankara’nın sakin, soğukkanlı ve diyalog odaklı çaba ve yaklaşımının aksine, Atina’daki yönetim, işbirliğine yanaşmıyor, çeşitli ittifaklarla Türkiye karşıtı bir tutumu dış politikasının merkezi haline getirmiş durumda.

Bu karşıt tutumun bir tarafında kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin son dönemde yeni donanımlarla güçlenmesi, bu gücünü çeşitli cephelerde ispat etmesi var.

Bizim bu taraftan namluların ucu Atina’ya doğru yönelmemiş olsa bile, bu kapasite genişlemesi, Yunanistan için başlı başına bir panik ve paranoya anlamına geliyor.

Birkaç sene önce bu köşede, Atina’dan Ankara’ya ulaşan bir istihbarat bilgisine yer vermiştim.

O bilgiye göre, 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında, dönemin Yunanistan Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı bir toplantı yapmışlar, o toplantıda
“Türkiye’ye savaş açmak için tam sırası”
diye kendi aralarında konuşmuşlar, ancak
“Ekonomik sıkıntılarımız elverişli değil”
diyerek hayıflanıp dağılmışlardı.

2018 yılında ise, Afrin’e yapılan zeytin dalı harekâtı sırasında, Ege’de yine bir takım dalgalanmalar olmuştu.

Muhtemelen o dönemde de, Türkiye, güney sınırlarındaki bir tehditle baş etmeye çalışırken, Ege’den ikinci bir cephe de biz mi açsak diye düşünmüşler, cesaretlerini toplayamayınca bundan vazgeçmişlerdi.

Bilindiği üzere Yunanistan son dönemde Türkiye’ye karşı gardını, büyük devletlere topraklarını Üs olarak kullanmak, ekonomik krizin etkilerini henüz atlatamadıkları halde, milyarlarca dolarlık yeni savunma harcamaları yaparak almaya çalışıyor.

Tek başlarına bir varlık sergileyemeyecekleri düşüncesiyle, batı dünyasını Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalışıyorlar.

Ama durun bir dakika.

Belki de tam tersi söz konusudur.

Belki de yüzyıl önce, Anadolu’nun işgali örneğinde olduğu gibi, sırtını yasladığı ülkeler, Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı hareket geçmek için cesaretlendirmeye çalışıyordur.

Birkaç yıl önce, üst düzey bir Türk yetkili, Kurtuluş Savaşı yıllarına atıfla, “O zaman da Batılı ülkeler Yunanistan’ı üzerimize salmışlardı. Şimdi de benzer bir çaba içinde olabilirler” demişti.

Geçenlerde bir başka yetkili isim de aynı bahiste şöyle şeyleri dile getirmişti:

“Biz bunların hepsine alışığız. 1919’dan sonra da değişen bir şey olmadı. O dönem, Yunanistan’ı bize karşı ‘Proxy/Vekaleten’ kullanmışlardı. Biz de Yunanlılara, “Tarihi unutmayın, 9 Eylül’ü unutmayın diyoruz”

Böyle şeylerden söz ediyoruz diye illâki, çok yakın bir tehlikeden söz ettiğimiz düşünülmesin.

Ancak böyle diyoruz diye, rehavete kapılıp hiçbir şey olmaz rahatlığına da dönmemeli bu iş.

Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı cephe açmak için yeterli cesaretinin olmadığını en fazla kendileri biliyor.

Ancak, bir takım emperyalist güçler, 100 yıl önce olduğu gibi,
“Siz yürüyün, arkanızda biz varız”
diye
‘fitillemeye’ kalkarsa, bu cesaretsizlik hali, yerini ‘kör cesaret’
haline bırakabilir.
Türkiye karşı açıklamalarını rutin hale getiren Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, son açıklamalarından birinde,
“Maalesef bu bölgede karşı karşıya olduğumuz birçok zorluğun ortak paydası komşumuz Türkiye”
şeklinde konuştu.

Nereden, nasıl bir hareketlenme olabilir diye sorulduğu takdirde, hemen akla gelebilen bir senaryo mevcut.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimali, karasuları üzerinden karşımıza çıkabilir.

Atina yönetimi, Ege’deki karasularını 6 milden 12 mile çıkardığını açıklayarak bir fiili durum ortaya çıkarmak isteyebilir.

Diğer yandan Türkiye, Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarması halinde bu durumu savaş nedeni sayacağını (casus belli) daha önce aldığı kararlar ve duyurularla ilan etmişti.

En son 1995 yılında Meclis’ten böyle karar da çıkmıştı.

Sürekli bir şekilde Türkiye’nin zayıf anını kollayan Yunanlılar, fırsatını buldukları anda, Türkiye’nin refleksini test etmek için böyle bir delilik yapabilirler.

Bazı şeylere sinyal etkisi gözüyle bakmak gerek.

Birkaç ay önce Fenerbahçe, Yunan takımı Olympiakos’a 3-0 mağlup olduktan sonra, bu kulübün başkanı Evangelos Marinakis, İstanbul için,
“Bizim şehrimiz”
dememiş miydi?

Biraz da, içeride her bakımdan güçlü olmamız, güçlü kalmamız deme niyetiyle yazılmış olan bu yazının son cümlesi o çok bilinen atasözü olsun:

“Su uyur, düşman uyumaz.”
#Yunanistan
#Atina
#Ankara
2 yıl önce
Yunanistan öyle bir deliliğe imza atar mı?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset