|
Piyasalar kötü haberleri sevmeye başladı

Küresel piyasaların son zamanlarda girmiş oldukları tedirginliğin ardından nispeten sakin geçen ve yatırımcılara hâkim olan bu sakinliğin hafta boyunca düzenli kazanımlara devşirildiği bir hafta geride kaldı.

Önceki hafta sonunda yapılan G20 toplantısı, küresel krizin etkilerinin sürdüğü ve hükümetlerin henüz çıkış stratejilerini değil, maliye desteklerini nasıl sürdürebileceklerini düşünmeleri gerektiğini ifade eden bir nitelik taşıyordu. Böylece doların aşağı, dolar hariç herşeyin yukarı tırmanmasına imkân sağlayan sürecin teyit edilmesi ile haftanın ilk gününde küresel piyasalar önemli yükselişler kaydetme şansı yakaladı. Haftanın diğer günlerinde açıklanan, mesela Çin Ekim ayı perakende satışları ve üretim endeksi gibi verilerinin beklentilerin üzerinde çıkması, bu ilk günkü tırmanışın üzerine daha hafif artışların eklenmesine sebep oldu ve böylece borsaların önemli bir kısmının haftalık bazda kazanç yazmalarına olanak sağladı.

ABD piyasalarının önde gelen endekslerinin % 2,5 civarında haftalık kazanç kaydettiği haftada, Avrupa merkezlerinde % 3 ve üzeri getiriler vardı. Gelişmiş piyasalardan sadece Nikkei''nin değer kaybettiği haftada gelişmiş piyasaların bu performansı yükselen piyasalarla boy ölçüşür boyuttaydı.

Son zamanlarda algılar öyle bir değişti ki, üst düzey bir yetkiliden gelen ve küresel ekonomideki düzelmenin yavaş olacağı anlamını taşıyan herhangi bir açıklama önceleri piyasaların risk iştahını kapatır ve dolara talebi artırırken, şimdilerde ise tam tersi bir tepki söz konusu. Nitekim ABD''de işsizliğin Ekim ayında % 10''u geçerek son 26 yılın en üst seviyesine çıkmış olması bile borsaların yukarı seyretmesine engel olmadı.

Bu durum piyasaların mevcut likidite, faiz ve kur koşullarına uygun bir şekilde pozisyon aldığı ve bu pozisyondan hemen çıkmak istemeyişi olarak yorumlanabilir. Halihazırda düşük faiz seviyeleri ve değer kaybeden dolar, dolarda kısa pozisyon alarak diğer para ve araçlarda uzuna giren yatırımcı kitlenin önemli bir kısmı için hem yatırım araçlarının getirisinden, hem de dolardaki kısa pozisyondan nemalanmak demek. Dahası geçmişte dolar bazlı tahvillere (ABD Hazinesi bonoları, eyalet ve belediye tahvilleri, özel kesim borçlanma senetleri gibi) yatırım yapmış olanlar için dolar faizlerinin düşük kalması, söz konusu düşüşle değer kazanmış portföylerinin bilançolarına önemli bir katkının gelmesi demek. Bu seviyelerdeki faiz oranlarındaki her küçük hareket, bu tip portföyler tutanların çok ciddi zarar yazmaları anlamına gelecektir. Tüm bunlar, mevcut kamu politikalarının devamını isteyen önemli bir kitlenin varlığı ve piyasalara yön verebildiği anlamına geliyor.

Geçen hafta yapılan çeşitli üst düzey açıklamaların tümü, bu tür bir beklentiyi besleyecek nitelikteydi. Sözgelimi, bütçe açıklarıyla boğuşan İngiltere''de hükümetin hazine kâğıdı alımlarıyla piyasalara 25 milyar sterlin daha sokacağı (toplam böylece 200 milyar sterline gelecek ki bu, İngiltere GSMH''sının % 13''üne denk geliyor) açıklandı. Yine ABD''de San Fransisco FED başkanı Yellen da ABD ekonomisinin seyrinin "L" şeklinde olabileceğini vurgulaması dikkate değer. Yellen''ın, faiz oranlarının bir müddet daha sıfıra yakın gideceğine kamuoyunun inanmasının diğer tüm politikalardan önemli olduğunu vurgulaması ilginç.

Sanırım merkez bankaları, doğrudan çıkış senaryolarına girip mevcut pozisyondan kâr eden mali sisteme darbe vurmak istemiyor. Bunun yerine çıkış stratejileri üzerinde kafa patlatıyorlarmış mesajını vererek piyasaların kendi düzeltmesini yapmalarını bekliyor. Ancak piyasalar bu düzeltmeyi yapma konusunda hayli isteksiz ve zaman geçtikçe de eninde sonunda tersine dönecek dinamikler çok can yakacak.

Öte yandan düşük faiz oranlarına rağmen kredi daralması süreci kendini tamamlamış da gözükmüyor. Bankaların temin edebildiği düşük maliyetli fonların kredi pazarı yerine varlık piyasalarına aktığı uzunca bir süredir görülüyor ve eleştiriliyordu. İlginç bir şekilde son zamanlarda "prime rate" olarak bilinen en iyi oranın üzerinde farklı kesimlere yönelik oran makaslarında ("spread") gerilemeler görülüyor. Yani kredi pazarında da faizler geriliyor. Ancak bu bile henüz kredi portföylerinde genişleme etkisi başlatabilmiş değil. Öyle gözüküyor ki, kredi pazarları dünyada artık ciddi anlamda segmentlere ayrılmış durumda ve talep olmasına rağmen bankalar kredi tayınlaması yapıyor.

Çıkış stratejilerini devreye sokmak için vakit henüz erken, zira kredi pazarı hâlâ düzgün çalışmıyor, artan üretimin sürdürülebilir olup olmadığı bilinmiyor. Öte yandan mevcut politikalar da hem kredi pazarını açamıyor, hem de mali kesimde oluşan likidite varlık fiyatlarını şişiriyor.

Her halükârda merkez bankalarının işi zor gibi gözüküyor.

14 yıl önce
default-profile-img
Piyasalar kötü haberleri sevmeye başladı
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..