En iyisi bu “takım elbise”yi burada bırakıp “elbise dolabı”ndan çıkmak. Yoksa ne kadar erkek ve kadın, yaşlı ve genç, çocuk ve bebek, zevk ve meslek varsa bunların zaman ve zemine göre giysilerini ifadeye güç yetmez. Tüm tekstil ve moda dünyasını dile getirmemiz icap eder. Yaz, kış, mevsimlik, dağ, deniz, gece-gündüz, her tür merasim vb. için giysiler tasarlayan, pazarlayan, milyonların çalıştığı bir sektör bu. Dolayısıyla elbise dolabından çıkıyorum dedim ve çıktım.
Kesretten vahdete
Hâkim paradigmayı defalarca dile getirdik. Nedir o? “İlerleme-gelişme-kalkınma-büyüme-zenginleşme-refah ve konfor”. Niceliğin egemenliği budur. Malın, nüfusun, silahın, paranın her tür maddî gücün “çokluğu”. Devletler, şirketler, fertler bu gücü yaslanarak emperyalist emeller peşinde koşuyor. Bu Allahsız düzen gezegenimiz ve insanlık üzerinde her tür soygun-sömürü-şiddet içeren despotik bir hegemonya kurmuştur.
Irak’ta kimyasal silahların olduğunu ileri sürerek bir milyon insanı öldürenlerden kim hesap sorabilir? “Evrensel hukuk” ve “insan hakları” bu tablonun neresinde?
Bizi bu karanlık yoldan çıkarıp, kesretten vahdete ulaştıracak bir ışık arıyoruz.