
Ergenekon davasına "bunlar komedi" diyenler "ben de gerçekleri istiyorum, aslında hep istiyordum" çevirilerine, "Böyle bir örgüt yok, gülüyorum" diyenler "Tamam varmış ama, Türkiye''nin demokratikleşme davası, Ergenekon gibi bulanık bir şey üzerinden mi yürüyecek" şeklinde hafif dozajlı kıvırmalara başladılar bile… Siyaseten bir dönüş ama bu.
Cinayetler, bombalamalar, suikastler, yeraltı cephanelikleri, ilişkiler, planlar, karargah evler bir bir ortaya çıktı çünkü; çıkıyor. Aklı başında olan, gözüne ideolojik perde, idrakine inme inmemiş olan her insanın tüm bu olup bitenleri birleştirebileceği düzeyde su götürmeyen gerçek parçacıkları bir bir yüzeye, kamuoyunun huzuruna çıkıyor ve bu durumda bile hala "komedi bunlar, şaka" demek, artık kendi ayağına sıkmak anlamına geliyor.
Et tekraru inkar artık ayıp olurdu, o yüzden itirazlar biçim değiştiriyor. Ergenekon inkar edilmiyor, kah ''bulanık'' bulunuyor, kah Tuncay Güney''in meczup görüntüsü üzerinden itibarı sorgulanarak değilleniyor. Ergenekon, topyekün Tuncay Güney''in ifşaatlarından ibaretmiş gibi, Tuncay Güney''in hiç de iç açıcı olmayan CV''si, Ergenekon''un meşruiyet sorgusuna delil teşkil edebilirmiş gibi...
Güney''in söylediklerini "parmağa değil, gösterdiği yere bak" minvalinden okumayı reddediyorlar. Tıpkı davanın kendisine değil, görüldüğü salonun tuvaletlerin suyunun akmamasına sızlandıkları gibi. Tıpkı, tek bir 22 kalibrelik suikast silahıyla bu ülkenin altının üstüne getirilebileceğini bal gibi bildikleri halde, "üç beş kişiyle darbe mi olur?" tekerlemesiyle avundukları gibi. Danıştay cinayeti sonrası "laiklik tehdit altında" söylemlerini jet hızıyla güncelleyenlerin, işi orduyu göreve davet etmeye vardıranların, haniyse bir kargaşa ortamı için el ovuşturanların da aynı kişiler olması, ilginç tabii.
Bir başka ilginçlik; Ergenekon''un tasfiyesinin bu memlekete bir parça huzur, bir parça demokrasi getirebileceği olasılığına asla yüz vermeyip, Türkiye''nin polis devleti olduğuna, bu operasyonların gözdağı olduğuna, korku ortamı yaratıldığına tüm varlıklarıyla iman etmeleri. Oysa, otobüste namaz molası haberiyle, kısa eteklilere kezzap uydurmalarıyla üreterek memleketin üstüne saldıkları gerginlik ve korku heyulasının, mürekkebi daha kurumadı. Türkiye Malezya Olur mu sorusundan ne dirayetli distopyalar üretilmişti de, kimsenin gıkı çıkamamıştı.
En darda kalan, en sıkışan, en yazacak başka bir şey bulamayan "Susurluk''ta toplumsal inisiyatif vardı, hani AK Parti''ye oy verenler Ergenekon için neden ışıklarını yakıp yakıp söndürmüyor"a sığınıyor. Okuyana da ''yuh artık'' demek düşüyor.
Bu nasıl bir kıstırılmışlık hissiyatıdır ki, insanlara, ''Freud''un çemberlerinden geç, çocukluğuna dön ve mümkünse orada kal'' deme isteğiyle dolup taşmamızı sağlayacak humour şahikası yazılar döktürtebiliyor. Bir terör davası böyle mi yorumlanır a totaliter jakoben? Suikast örgütlerine ses vermek için AK Parti''den yana olmak gibi bir madde mi eklendi demokrasi mukavelenamesine? "Hükümet ya korkar, ya da bunlarla masaya oturup anlaşma yapar da, Ergenekon''un üstü örtülür" diye endişeden endişeye kulaç atanlar, AK Parti ve polis devleti taraftığı yaftasını yiyecek; ''yandaş'' görünmemenin sınırsız imtiyazlarıyla donatılmış ve dolayısıyla sınırsız saçmalama hakkına sahip olan darbeci, seçkinci kafalara da, ilericilik, demokrasi havariliği filan düşecek. Bu kadarı fazla ve dezenformasyonun bini bir para…
O soru öyle sorulmaz efendim. Doğru istifham şudur: "Derin örgütlenmelere karşı olduğunu söyleyen, en azından profilden öyle görüntü veren ben, niye Ergenekon sözkonusu olduğunda, "ama onlar iyi çocuklaaaaar" modunda gezmekteyim?"
Geleceğim şuydu; bir Tuncay Güney edebiyatıdır gidiyor medyada. O''nun ne derin bağlantıları olduğundan, ne alay edilesi, ne tutarsız olduğundan, haham olduğundan (Gazze konusunda ''devletin ali menfaatleri'' hassasiyeti altında basbayağı duyarsız yazılarına bakılacak olursa, hepsinin Yahudi muhibbi olduğuna yemin edilebilir oysa) bahseden ve "Ergenekon takipçilerine vuramadık, vurun Tuncay Güney''e" kokusu alınan yazılar bunlar.
Herhalde kimse, Tuncay Güney''e "tertemiz bir adam" muamelesi çekip, kefil olacak değil. Ama işte, bugün medya eliyle bir meczup haline getirilmiş olan Güney, ''Ergenekon, İslamcı bir yapılanmadır'' deseydi, güzide bir şahsiyet olarak anılıp, pamuklara sarmalanıp, bağra basılmayacağından da, emin değilim. Bu jenerasyon, İttihat ve Terakki''den bu yana aynı seri üretimde çünkü; düğmesine bastığın anda duyduğun cümle aynı: "Memlekete ne olursa olsun, benim ideolojime bişi olmasın."
Belki bu dava fare doğuracak, belki Türkiye''yi düze çıkaracak, bilmiyorum. Bildiğim, insanların ensesine kurşun sıkılıp, cesetlerinin sotaya atıldığı, ''kanıt yoketmek'' için asit kuyularının açıldığı, suikastlerin gırla gittiği bir ülkede yaşamak istemediğim.
Ha, isteyenler olabilir; hatta görünen o ki çoktur; ama zannedersem onların da ''komik'' diye diye madara olacağı günler yakındır. Baksanıza kurdukları Ergenekon-Susurluk kıyasına: "Benimkinde herkes ışık yaktı, seninkinde yakmadı, yaaa.."
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.