Eğer Çin’in başlattığı süreç sâlimen devâm edip yeni bir dünyâ işbölümü ortaya çıkarsa, bu insanlığın hayrına mı olur? Doğrusu bu hususta Türkiye’deki kamuoylarında ve kanaat liderlerinde tam bir kafa karışıklığının yaşanmakta olduğunu düşünüyorum.
Târihsel üstünlüklerini kaybetmiş, değerleri
çürümüş ve gemi azıya almış saldırgan bir Batı ile
eşitsiz, hunhar ve obur bir yayılmacılık gösteren
Çin büyümesi ve yayılması arasına sıkışmış vaziyetteyiz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin ziyâreti sonrası yaşanan kısa devreler de bu sıkışmışlığın göstergeleri.
kendiliğinden bir Çin sempatisi doğurabiliyor. Atlantik kafalı bâzı çevreler fabrika ayarlarını zorlarken, bâzı çevreler ise Asyalı geçmişleri ve olanca Batılılaşma iddia ve gayretlerine rağmen içeride büyüttükleri Doğululuk fetişlerine sarılabiliyorlar. Duygusal tepkiler bunlar.Taraflardan birisinin (Batı) azgın, diğerinin ise (Çin) sabırlı ve barışçıl bir profil vermesi aldatıcı olmamalı. Evet, belki de bir Çin Asrı var önümüzde. Unutmayalım ki burası, jeopolitik olarak Avrasya diye bilinen, ama aslında İpek
üzerine kurulmuş
Rumî -MüslümanTürklüğün diyârı.
Kadim İpek Yolu’nun romantizmiyle hayâl edilenler Yeni İpek Yolu’nu karakterize etmez. Müthiş fırsatları olduğu kadar, kâbus yüklü riskleri de eş anlı olarak ihtivâ ediyor. Evet, çok büyük bir kazâ olmazsa bu yol er geç kurulacak. Atlantik tarafından dışlanan Türkiye de orada yerini alacak. Mesele bunu yönetebilmek ve Türkiye için en avantajlı hâle getirebilmek. Yolları duygularla değil, akıl ile döşemek zorundayız.