|
Maskaralık

“Tarih kitaplarımızda, kabilelerimizin, işgalcilere direnir gibi onlara nasıl direndikleri tek tek kayıtlıdır. Onlar topraklarımıza işgalciler olarak, katiller olarak, kan dökücüler olarak girdiler. Onlar bilgi, inanç, kültür, eğitim, sanayi veya tarım namına hiçbir şey yaymadılar. Asîr’deki kabileler, onlarla -yine belgelenmiş- bir savaş verdiler. Benî Şâhir ve Benî Amr, onlarla iki kere savaştı. Ğâmid ve Zahrân kabileleri de keza, onlara karşı savaştı. Sonra, Zahrân kabilesi tek başına savaşa girdi ve onları Rahvat el Bar’da yendi. Onlarla savaşanlardan biri de, bilâhare İstanbul’da idam edilen Harbûş’tu. Bunların dışında, hepsi de tarih kitaplarında kayıtlı olan başka çatışmalar da vardır.

“Şimdi de biri, çıkmış, Müslümanların davalarını desteklediğini iddia ediyor. Malezya’daki zirvede, İranlı Safevîlerin yardımıyla, Müslümanların saflarını bölüyor. Suudi Arabistan’a düşmanlık eden herkesle işbirliği yapıyor. Müslümanların davalarını sahiplendiğini iddia ediyor. Müslümanların ve İslâm ümmetinin lideri Kral Selman’dır, Erdoğan değil! Çünkü bu ülke, Suudi Arabistan Krallığı, Müslümanların davalarının kalbi ve hakiki destekçisidir. Filistin davasına en büyük yardımı yapan ülke, -Kral Abdulaziz tarafından kuruluşundan bu yana- Suudi Arabistan’dır.

“Sonra o, ülkesine ihanet eden, kendi halkından kaçan, yeminini bozan ve vatanına karşı komplolar içine giren herkesi ülkesinde ağırlamıştır. Onları saygı değer onur konukları olarak misafir etmiştir. Onlara televizyon kanalları, para ve destek sağlamıştır. Böylece gerçek yüzünü dünyaya göstermiştir. Son yaptığı şey de şu oldu: Onun bağlıları, Mekke’ye umreciler olarak geldiler, ama orada siyasî sloganlar atarak ibadet ve itaat mekânı olan bir yerin hürmetini ihlâl ettiler. 100 senedir nerdeydiniz? Kudüs için ne yaptınız? Aksâ için, laftan başka ne sundunuz? Aksâ, Filistin’dedir, Mekke’de değil! Kâbe tesbih, zikr ve dua yeridir, siyasî sloganlar atma yeri değil! Siz ülkenizdeki şaraphanelere, gece kulüplerine ve içkili mekânlara bakın. Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğindeki Suudi Arabistan’a gelince… Burası, ümmetin kalbi ve Müslümanların davalarının destekçisi olarak kalmaya devam edecektir. Sözle değil, eylemle. Sloganla değil, inançla. Biz sözümüzü asla bozmayacağız. Liderlerimize bey’atimize sadık kalacağız. Vatanımıza asla ihanet etmeyeceğiz.”

Suudi Arabistan’ın tanınmış din adamlarından Şeyh Âid el Karnî’nin bu sözleri sarf ettiği video kaydı, Arap dünyasında geçtiğimiz haftanının en çok konuşulan konularından biriydi. Karnî’nin baş döndüren zikzakları, haklı olarak tepki ve alay konusu oldu:

1990’ların başında, “Sahve” (Uyanış) ismini verdikleri bir hareketle Suudi Arabistan toplumunu gaflet uykusundan uyandırmaya soyunan âlimler kadrosu içinde yer alan Karnî, daha birkaç yıl öncesine kadar Osmanlı İmparatorluğu’na ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüler yağdıran, Türklerin İslâm’a olan hizmetlerini yere-göğe sığdıramayan bir isimdi. Bugün söyledikleri ise, -kendi ifadesine göre, yanılgısından dolayı “tevbe” etmişti- Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kanlı pençesinden canını kurtarabilmek için ettiği kıvrak ama acemice bir danstan ibaret. Dışarıdan bakınca, acıklı bir güldürü adeta. Kendisine ilim verilmiş bir insanın, dünyevî konforu bırakmama adına tahtın bacaklarına nasıl sarıldığının, siyasetin hışmı karşısında dilinin nasıl dolaştığının ve korkunun vicdana nasıl galip geldiğinin iç karartıcı bir ibret tablosu…

(Ayrıca, sözünü ettiği, Safa-Merve arasında Kudüs sloganları atan grup, Millî Görüş çizgisine mensup. Karnî’nin Türkiye hakkındaki aktüel bilgisi öylesine sığ ve kıt ki, aslında ortak paydada buluşabileceği insanları “Erdoğancı” zannetmiş.)

Sahve Hareketi’nin diğer üyeleri (Selman el Avde, Avd el Karnî, Sefer el Havâlî vb.) şu anda hapiste. Bazıları idamla yargılanıyor, bazılarının da sağlığı ciddi biçimde bozulmuş durumda. Âid el Karnî, bundan birkaç ay önce, Sahve’de yer almış olduğu için de yine bir “videolu tevbe” yayınlamıştı. “Peygamber değilim, yanılabilirim” derken sergilediği maskaralığı ve yakın arkadaşları hapiste ölümü beklerken ortaya koyduğu zavallılığı kendi gözleri görmüyordu elbette.

Âid el Karnî’nin “yanılmadığını” herkes biliyor. Kendisi, dönemin şartları ve siyasetin rüzgârları o anda neyi gerektiriyorsa öyle konuşan bir ses. Tarihteki, günümüzdeki ve gelecekteki sayısız benzeri gibi. Ve ilim sahiplerinin imtihanının, diğer herkesten nasıl ve neden ağır olduğunun da müşahhas bir örneği. İbret nazarıyla bakabilenlere…

#Müslüman
#Malezya
#Suudi Arabistan
#İstanbul
4 yıl önce
Maskaralık
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu