|
Türkiye"nin kırılgan demokrasisi

İktidar partisine karşı açılmış olan dava Türkiye''de demokrasinin ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuş oldu. Ayrıca demokrasiyi sadece askeri darbelerin değil aynı zamanda yargının da üstelik çok daha fena halde sekteye uğratabildiği görüldü.

Tabii ki bu kırılganlığın vahameti sadece davanın iktidar partisine açılmış olmasından kaynaklanmıyor. Vahamet aynı zamanda Türkiye ekonomik, toplumsal ve demokratik kazanımlar noktasında tam bir uçuşa geçmiş ülke görüntüsü vermeye başlamışken bir yargı hamlesinin bütün bu görüntüyü bir anda bulanıklaştırmayı başarabilmesinden; kat edilen onca mesafeyi bir çırpıda geri aldırabileceğinin ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor.

Bu dava zayıf bir ihtimalle AK Parti''nin aleyhine sonuçlanmasa bile buna teşebbüs edilebilmiş olması bile Türkiye''nin kalkınma yolundaki güvenliğindeki büyük zaafı açığa çıkarmıştır.

Bu zaafın müşahhas bir vaka olarak meclisteki temsil gücü veya siyasetteki gücü itibariyle birçok işi yapma konusunda yerli potansiyeli bulunan iktidar partisine karşı bir kapatma davasıyla ortaya çıkmış olmasının bir de demokratik ironi boyutu var galiba. Başka bir partiye karşı açılmış bir dava dolayısıyla olsa kolayca müdahil olup bütün olumsuz sonuçlarını telafi edebilirdi AK Parti. Oysa sonuçta bütün Türkiye''yi vuracak olan bir davanın birincil somut hedefi kendisi olduğu için durumu düzeltecek tedbirleri almaktan çekiniyor.

Oysa davanın bu seyirde devam etmesi sadece AK Parti''yi veya başbakan Erdoğan''ın siyasi hayatını etkilemeyecek, bütün ülkenin demokrasi, adalet, kalkınma ve çağdaşlaşma umutlarına en az otuz yıllığına kibrit suyu dökmüş olacak. O yüzden Erdoğan''ın davayı bütün sonuçlarıyla kabullenmiş gibi görünen bu tutumu bu haliyle sürdürme lüksü yok.

Azımsanacak bir durum değil. Yıllardır ABD''de yaşamakta olan bir arkadaşım kapatma davası süreciyle ilgili izlenimlerini anlatırken şu ifadeleri kullanıyor: "davadan önce Türkiye buradan orta boy bir süper ülke gibi görünüyordu. Davadan hemen sonra yarını belli olmayan bir oryantal despotik ülke görüntüsüne büründü."

"Oryantal despotizm" batılıların yıllarca doğulu ülkelere bakışını özetleyen bir deyimdir. Bütün otoriteyi tekelinde tutan mutlakıyetçi bir "tek adam" yönetimini varsayan oryantal despotik yönetimde hukuk süreci "kadı adaleti" diye nitelenen bir keyfilikle, hukukçuların iktidarla karmaşık ilişkileri içerisinde işler.

Laikliği savunma veya korum adına açılmış bir davanın sonuçta ülkeyi Osmanlı hukuk-Şeriat düzeninin en kötü örnekleri seviyesine doğru çekmesi yeterince düşündürücü değil mi?.

***

Bugünlerde herkes bu davanın bir yerinde "devlet aklı" arayıp duruyor.

AK Parti yöneticileri için bu muhayyel devlet aklı eninde sonunda sağduyu noktasına yetişip kapatmayı engelleyecek bir itimat kapısı gibi görünüyor.

Kendi tahayyülleri içinde devlet için iyilikten başka bir şey istemediklerine o kadar güveniyorlar ki, o devletin partilerini kapatmayacağına da son kertede itimat ediyorlar. Oysa bu aşamada devlet âlemini Hegel katında kalıp göklerde seyredeceklerine Marx katına inip basit yüzleriyle de idrak etmelerinde büyük fayda var.

Sonuçta dünya ne kadar ilerlemiş olursa olsun, Türkiye bu dünyanın içinde ne kadar mesafe kat etmiş olursa olsun, karşılaşılan engel bu ilerleme seviyesinin çok altında bir engeldir. Son derece ileri bir teknolojiyi bazen aynı derecede ilkel bir yolla felç etmek mümkündür. Basit bir saldırının karmaşık sonuçları olması saldırının arkasında sonuçlarıyla orantılı bir planlayıcı aklı kolaylıkla vehmettirebilir. Oysa saldırının basitliği çoğu kez saldıranların elinde başka bir silahın bulunmamasından kaynaklanıyor. Kapatma davasının sonuçları gerçekten bu dava için harcanan emekle veya bu davayı işleten hukuk prosedürünün karmaşıklığıyla aşırı derecede orantısızdır.

Bugün sadece AK Parti''nin değil, aynı zamanda bütün Türkiye''nin gelişme ufkunun karşı karşıya olduğu kapatma davasında da sofistike bir akıl veya irade aramak beyhudedir.

Bu aklı arayıp durdukça kapatma davasına karşı alınması gereken önlemler konusunda sonu teodiseye (tevekküle, teslimiyete) varan değerlendirmelere saplanıp kalma tehlikesi de vardır.

Oysa daha kolay olanı denemekte, yani olan biteni bu dünyada oluyormuş gibi görmeyi denemekte fayda var.

16 yıl önce
Türkiye"nin kırılgan demokrasisi
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’