Seçim sürecinde derin provokasyonlara dikkat

Murat Aksoy
00:002/02/2011, Çarşamba
G: 1/02/2011, Salı
Yeni Şafak
Seçim sürecinde derin provokasyonlara dikkat
Seçim sürecinde derin provokasyonlara dikkat

Diyarbakır MÜSİAD eski Şube Başkanı Vahdettin Bahadır, 12 Haziran'da yapılacak seçimler için, “Bugüne kadar yapılan seçimlerden daha önemli” değerlendirmesinde bulundu. Son dönemde artan olaylara dikkat çeken Bahadır; “Seçim sürecinde AK Parti'yi daha sert adımlar atmaya zorlayarak yıpratmaya çalışıyorlar” dedi.

Türkiye'nin en büyük sorununun Kürt meselesi olduğu artık bir gerçek. Seçim sürecinde çözüm biraz 12 Haziran sonrasına ertelenmiş görünüyor.

2011 seçimlerine doğru siyaset ısınmaya başladı. Yargı ve CHP AK Parti'yi hedef alırken, AK Parti de muhalefeti sert dille eleştiriyor.

Bugün Söyleşi-Yorum'da Diyarbakır MÜSİAD eski Şube Başkanı Vahdettin Bahadır var. Bahadır ile son gelişmeleri ve bölgedeki son durumu konuştuk.

Bahadır, 2011 seçimlerini Türkiye için her açıdan önemli olduğunu söyle-yerek olası provokasyonlara dikkat çekti. Bu süreçte en büyük sorumluluğun da siyasi partilerde olduğunu söyledi.



Siyaset son dönemde yeniden ısındı. Nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye yüz yıllık sorunları ile yeni yeni yüzleşiyor ve bu bir süreç. Bu sorunlar zaten 1-2 yılda çözebilecek olsaydık, bunun için mutlaka adım atılırdı. Önemli olan nokta bu sürecin kesintiye uğramamasıdır.

AK Parti'de bir duraklama mı var?

Artık seçim sürecindeyiz. AK Parti'de bir duraklama olsa bile bunun bir geri dönüş olduğunu düşünmüyorum. Ama hemen şunu ifade edeyim ki, AK Parti hâlâ devlet içinde ciddi dirençlerle karşı karşıya. Son yargı krizi bunun bir işareti. 2008'de Yargıtay'ın kendisinin artmasını istediği daire sayısını AK Parti bugün yapmak isteyince, yüksek yargı, CHP hep bir ağızdan olmaz diyor. Bana göre Yargıtay'ın, Danıştay'ın, ve TSK'nın içindeki bazı gruplar ve bunların dış bağlantılarının, Ergenekon'un, başkaca çete ve mafya kuruluşlarının dışarıda kalan unsurlarının AK Parti'yi yıpratmak için adımlar attıklarını düşünüyorum.

PUSULARA DİKKAT

Bir anda artan öğrenci olaylarını, Başbakan'a yönelik protestoları biraz böyle yorumluyorum. Özellikle seçim sürecinde AK Parti'yi daha sert adımlar atmaya zorlayarak yıpratmaya çalışıyorlar sanki. Bu süreçte önemli gelişmeler olabilir. Her nerede devletin içinde veya dışında bir karanlık zemin varsa, ben bu zeminde hükümeti, Başbakan'ı zor durumda bırakma konusunda hazırlıklar olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden 2011 seçiminin bu topraklardaki gelmiş geçmiş en önemli seçim olduğuna inanıyorum. Çünkü yeni bir anayasa ve yeni bir kanunlar külliyatı geliştirilecek ve yeni bir Türkiye inşa edilecek. Ben Doğu'dan, Batı'dan, Kuzey'den, Güney'den, içerideki ve dışarıdaki karanlık çevrelerin bunu arzuladıklarını düşünüyorum. Bu süreci baltalamak için ellerinden geleni yapacaklardır. Pusuda bekleyen çok sayıda insan ve kurum olduğuna inanıyorum.

HÜKÜMET SÜRECİN FARKINDA
Hükümet farkında değil midir bütün bunların?

Farkında olduğunu düşünüyorum. Ama şunu hemen eklemek istiyorum. Başbakan ve hükümetin bu zor süreçte kanaat önderlerine, STK'lara, aydınlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Herkes şunu görmeli, olduğumuz yer, elde ettiğimiz demokratik kazanımlar öyle bir günde elde edilen şeyler değil. Kazandığımız bu demokratik zeminin değerini herkes daha fazla fark etmek ve sahip çıkmak zorunda. Ama bu zemini esas sağlamlaştıracak şey 2011 seçimlerinden sonra yeni bir anayasadır. Onun için bazı liberal ve sol kesimlerin bugünlerde başa kakarcasına, minnet yaparcasına ve bu dilin altında örtük bir tehdide giderek Başbakan'ı ve AK Parti'yi tehdit ettiğini görüyoruz. Bu doğru bir dil değildir. Onlara sorulacak soru şudur: Her ne şartta ve her ne zeminde olursa olsun Türkiye'nin bütün hatlarıyla köklerine kadar derin bir demokratikleşme içine girmesini istiyor musunuz?

Peki siz Diyarbakır'dan, Güneydoğu'dan bakınca ne görüyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan bütün dindarlar, bütün demokratlar, bütün samimi solcular ve bütün liberaller öteden beri şunu söylediler; Türkiye'nin farklılıkları yok sayıldı, birbiriyle konuşamadı, tartışamadı, devlet farklılıkları birbirine karşı kullandı. Bunun bedellerini ödedik. Aleviler, Kürtler, dindarlar, muhafazakârlar bu devlete yıllarca dertlerini anlatamadılar. İşte zor dönemlerden bugün daha iyi bir döneme geldik. Artık toplumun farklı kesimleri hem birbiri ile tartışıyor hem de kendi içlerindeki farklılıkları tartışıyorlar.

KÜRTLER HOMOJEN DEĞİL
Ama sorunlar bitmiş değil…

Haklısınız ama 100 yıllık sorun birkaç yılda nasıl bitsin ki? Bugün içinde olduğumuz sürecin önemi şudur; şiddet yoksa, karşılıklı konuşabiliyorsak, farklılıklarımızı kabul ederek birlikte ortak bir gelecek üretme irademiz varsa sorunlar çözülür. Çünkü biz şu anda toplumsal bir barış inşa etme sürecindeyiz. Birbirimizle yeni yeni barışıyoruz, konuşuyoruz. Önemli olan bu ortamın devam etmesidir.

Bu süreç nasıl devam eder?

Formül aslında basit. Bu yeniden inşa sürecini bozacak şey ifade özgürlüğünü kullanırken, başkalarını ajite eden, onların hassasiyetlerini dikkate almayan bir üsluptur.

Demokratik özerklik ve iki dil konusunu mu kast ediyorsunuz?

Evet. Demokratik özerklik, öz savunma, flama ve bayrak gibi tartışmalar yersiz ve zamansız toplum kesimlerini birbirine karşı germekten başka bir işlev görmedi. Bazı uç ve radikal fikirler, Türk ve Kürt radikalleri mutlu edebilir ama bu ülkede sadece radikal Kürtler ve Türkler yaşamıyor.

Siz de açık eleştirenlerdensiniz…

Ben bunu kendi adıma doğru bulmadım.

Peki seçimlerde bölgede siyaset nasıl şekillenir?

BDP'nin siyasal olarak belli bir gücü var ve önemsenmesi gerekir. 2,5 milyon oy alan bir partiye gücün yok diyemezsin. Ancak BDP bölgede üç oydan birisini alırken, diğer iki oyun da AK Parti'ye gittiğini unutmaması gerekir. AK Parti hem bölgenin genel rengini kuşatmada, hem sayısal çoğunluk olarak BDP ve bütün partilerden açık ara daha fazla oy almaktadır. Siyasal dil inşa etmede, toplumun ve bölgenin genel sağduyusuna hitap etmede AK Parti daha güçlü. Ancak BDP bazı illerde moral açıdan üstün olabilir.

SİLAHLA SİYASET OLMAZ
BDP'yi güçlü kılan nedir peki?

Biraz PKK, biraz silah ve şiddet. Ancak bu aynı zamanda BDP için dezavantaj. Çünkü şiddetin gölgesinde var olan güç kalıcı olmaz. Diğer tarafta Kürt sorununun çözümünde atılacak her sembolik adım hem şiddetin gücünü hem de BDP'nin gücünü azaltacaktır. Bu doğaldır. Çünkü Kürt sorununu çözmek için var olan bir partiye sorun çözüldükçe ihtiyaç da kalmayacaktır. O durumda BDP ancak dönüşerek var olabilir.

AK Parti ne yapmalı?

Seçim sürecinde olduğumuz için bir şey yapılamaz deniyor. Bence yapılabilir ve yapılmalıdır da. Bakın bölgede öyle bir ruh hali var ki, insanlar özellikle AK Parti'nin bazı sembolik adımlarına bile razılar. Yer isimlerinin değişmesi, yeni anayasa, anayasada yeni vatandaşlık taahhüdü, kültürel haklar vurgusu. Bakın somut adımlardan bahsetmiyorum, somut vaatlerden bahsediyorum. İnsanlar bunlara bile razılar. Çünkü şiddetin bitmesini ve barışı istiyorlar. Bunun için de AK Parti'yi umut olarak görüyorlar.


CHP'nin DNA'sı değişmeli

CHP, Sezgin Tanrıkulu'nu partiye alarak Kürt sorununda adım atacağını mesajını verdi. Tepkiler nasıl bölgede CHP'ye?

CHP'nin sadece Kürt sorununa değil, Türkiye'nin bütün meselelerinin çözümüne dair bakışında ve kimyasında problem vardır. Bunun için CHP'nin DNA'sında oynama şart.

CHP kimyasal bir değişikliğe uğramadan, parti vitrininde 2-3 değişiklikle bu değişim dalgasının mahiyeti etkileyeceğine inanmıyorum. Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ya da Sezgin Tanrıkulu ile bu değişimi yaratmak zor. CHP'nin bu haliyle ne Alevi sorununu, ne Kürt sorununu, ne dindarlık sorununu bu ülkenin büyüklüğüne tarihine yakışır bir şekilde çözüm yolunda adım atabileceğini düşünmüyorum. Hele hele bir şekilde kendisi Alevi ve Kürt olduğu halde, Kürt kelimesini ağzına alamayan, Aleviyim diyemeyen bir insanın bu konularda çözüme katkı sunabilecek adımlar atabileceğini düşünmüyorum.