|
Afganistan’da hizipler nasıl doğdu
Dizi yazısının Buzkaşi Oyunu başlıklı ilk metninde, şimdi olduğu gibi nifakın kuzeyden başladığına dikkat çeken
Bahattin Yıldız,
o günkü şartlarda güçlü bir yönetimi oluşturabilecek iki büyük hizbe dikkat çekerken, Taliban’ı henüz nevzuhur bir örgüt olarak niteliyor.

Yıldız, Raşit Dostum’la görüşebilmek için ilgili kişiyle bağlantı kurduktan sonra, Afgan Sergical’ki kendi imamımı arıyor ve onu yeni yeri olan Zaluzey Kampı’nda ziyaret ediyor. İlgili satırlardan şunları nakledebiliriz:

“Kampa yatsı vaktinde varabildim. (…) ‘Eyvah, kimse yok’ diyeceğim bir sırada kapı açıldı. Karanlıkta çıkan şahıs oydu. On üç yıl sonra bir gece karanlığında bulduğum ilk Afgan dostum, Kari Habibullah. Sessizce durdu; baktı, baktı, ‘Vay vay sensin, sensin ha! İçeri girsene, ne duruyorsun’ dedi. İçeri girdim. Hal, hatır, çoluk çocuk sorgulamasından sonra Mevdudi’den, Seyyid Kutup’tan, Yusuf el-Kardavi’den on beş kitabı Peştuca’ya çevirdiğini, Tefhim’in çevirisinin de yarısında olduğunu söyledi ve ekledi: ‘Cemiyettekiler o hizbin, hiziptekiler de o cemiyetin adamı, başkaları ise ‘O Vahhabi’ diyerek çevirilerime ambargo koydular.’ Kari Habibullah, Kabil Şeriat Fakültesi mezunuydu. Anadili Peştuca’nın yanında Farsça, Urduca ve Arapça dillerini çok iyi biliyordu.”

Bu satırlarında, Kari Habibullah şahsında Afganistan’daki yetişmiş insanların istikametlerine ve mevcut uğraşılarına dikkat çeken Yıldız, onların hâlleriyle bizim hâllerimiz arasındaki benzerliğe vurgu yaparak, birbirimizin yerinde olmasak da, bunu düşünmeye mani bir durum olmadığını, dolayısıyla onları dışlayıcı, hor görücü bir dilin kökten yanlışlığını bize hatırlatıyor.

Zaluzey Kampı’nın büyüklüğüne ve hayat şartlarının zorluğuna değinen Yıldız, o sabah Kari Habibullah’ın öğretmen olan ağabeyiyle yaptıkları görüşmeyi ise şöyle kayda geçiriyor:

“-Kari Seyb, neler oluyor Afganistan’da?

Yüzündeki çizgiler derinleşti, gözlerini acı, yüzünü hüzün kapladı.

-Afganistan bütün dünya için seyredilen bir ‘buzkaşi’ oyunu oldu. Birisi o tarafa çekiyor, diğeri bu tarafa. Afganistan harap oldu.

-Niçin buzkaşi yapıldı ve harap edildi?

-Bunun birkaç sebebi var. Birinci sebep: Afganistan kapalı, çevrili bir ülke. 1978 öncesine baktığımızda, doğu-güneydoğu sınır komşusu Pakistan; Afganistan’a muhalif ve düşmandı. Batı komşusu İran’la Şah zamanında problemliydi. Bütün kuzey sınırı boyunca Rusya… Ve Afganistan bedbaht bir zemin. Cihat vakti olduğunda Afganlar’ın üzerindeki perde kalktı. Hepsi dışarı çıktı. İran ve Pakistan’a geçtiler, dünyaya açıldılar. Sonra cihat başladı. Halkın bilgisi az, görgüsü az, eğitimi az, ekonomisi azdı. Hariçten para ve silah geldi. Veren şahsın iyi ya da kötü tanınması da yoktu.

İkinci sebep ise organize hizipler. Afganistan’ın öncesinde Müslümanların örgütlü kuruluşları yoktu. Rusların da yirmi yıllık çalışmaları vardı. Sefaretleri aracılığıyla yaptıkları çalışmalar ve Rusçular’ın örgütlendiği, Demokrat Halk Partisi vardı. Mücahitlerin öncesindeyse bir şey yoktu, seçkin ve seçilmiş bir lider yoktu.”

Açıklamaların bu noktasında Yıldız, “Fakat Zahir Şah döneminde Müslüman Gençler Teşkilatı’nın varlığını biliyoruz” dediğinde, yansımaları bugün de devam eden hizipleşmenin / nifakın eden kaynaklarıyla ilgili şu önemli bilgileri alıyor:

“Evet Zahir Şah’ın son yıllarında MGT vardı. Henüz yeniydi sadece üniversitede vardı. (...) Bu teşkilat henüz oturmadan, kendini tanıtmadan, yer tutmadan, 1973’te Davut Han yönetimi geldi. Polis Müslüman Gençler’e savaş açtı. Ki örgütlenme henüz hamdı, eğitim faaliyetleri dahi yapılamamıştı. Afganistan’ı terk ederek Pakistan’a geçtiler. Her geçen teşkilat kurdu. Pakistan onlara yardım etti.

Cihad zamanına tekabül eden bu hızlı teşkilat kurma ve Pakistan’ın onları kabulü, Afganistan’da da halkın bölünmesine sebep oldu. Kimi hizipçi, kimi cemaatçi, kimi ittihatçı vs. oldu. Yani dışarıdaki bu hizipler içeride de kuruldu. Yer yer çatışmalar başladı, bir taraf diğerini öldürdü.

Bu hizip savaşı Kabil’in içindeki komünistler arasında da çıktı ve Ruslara ağır geldi. Bu Kabil’deki çatışma mücahit hizipleri dahi etkiledi. İktidardaki Halk Partisi’nin içinde, Farisi konuşanlar Peştunca konuşanlar çatışması başlamıştı.”

Yıldız’ın dizi yazısındaki önemli tespitleri iletmeye devam edelim inşallah.

*

Dün, merhum öykücü Ramazan Dikmen’in ailemize son emaneti olan kızı Ayşe Rikkat’i yeni yuvasına yolcu ettik. Ayşe Rikkat – Burak Serim çiftine ömür boyu mutluluklar diliyorum. Düğünü teşrif edenlere ailemiz adına teşekkür ediyorum.

#Afganistan
#Kabil
#Zaluzey Kampı
#İran
#Pakistan
3 лет назад
Afganistan’da hizipler nasıl doğdu
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?