|

Ayasofya’da caz kulübü planlayan siyah Rus

Frederick Bruce Thomas, İstanbul’a iltica ettiğinde şehir işgal altındadır. Beş parasız geldiği İstanbul’da işgal ordularına ve turistlere hitap eden eğlence sektöründe hızlıca yükselerek büyük paralar kazanır. Ayasofya’nın caz kulübü yapılmasını teklif eden Thomas için işler sonrasında rayından çıkar ve bir daha da belini doğrultamaz.

04:05 - 31/10/2022 Pazartesi
Güncelleme: 04:12 - 31/10/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Mehmet Poyraz / Yazar

Afro-Amerikan kökenli Frederick Bruce Thomas, Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde garsonluk ve uşaklık yaptıktan sonra 1900’lü yılların başında Rusya’ya geçer. Önce Saint Petersburg sonra Moskova’da çalışmaya başlar. Yeme-içme ve eğlence sektöründedir. Kısa sürede kendi işini kurup patronluğa terfi ederken Rusya vatandaşlığına da geçer. 1917’de Rusya’da “Ekim Devrimi” gerçekleştiğinde 10 milyon dolarlık serveti olan bu maharetli adam, Bolşeviklerin rejim değişikliğine gittiği günlerde yatırımlarına, işine devam eder. Bolşevikler mekânlarına ve mülklerine el koymaya başlayınca bir anda kendisini, kendi mekânında ucuz yemekler satan bir esnaf olarak bulur. Bir müddet böyle devam eder. Karşı devrimcilerin yanı sıra burjuva olarak tanımlanan kendisi gibi varlıklı insanları, Bolşeviklerin katlettiği haberini alır ve o ara Almanya-Avusturya askerlerinin işgali altındaki Odesa’ya gitmeye karar verir.

İŞGAL İSTANBUL’UNDA EĞLENCE

Frederick, Rus vatandaşlığını almasının yanı sıra adını da “Fyodor Fyodoroviç” şeklinde değiştirmişti. Alman işgali altındaki Odesa’ya geldiğinde kendisini Amerikan vatandaşı olarak tanıtır. Alman kökenli eşi ve melez çocuklarıyla ilginç bir tablo oluşturan Frederick, şehirdeki ABD konsolosuna evraklarını kaybettiğini söyleyerek ana vatanıyla iltisak kurmaya çalışır. Derken, Odesa’ya, Bolşeviklerle savaşan Beyaz Ordu’ya destek amaçlı bölgeye beraberinde Yunanistan askerleriyle gelen Fransızlar hâkim olur. Bir müddet sonra şehir Bolşevik kuşatması tehdidi altına girer. Frederick bir kez daha yolculuğa çıkar. Odesa’dan İstanbul’a çekilme kararı alan Fransızların emrindeki filoya dâhil olan gemiye ABD’li yetkililerin yardımıyla ailesiyle beraber biner.

1919’un nisan ayında “Beyaz Ruslar” diye tabir edilen, aslında içerisinde her milletten ve dinden insanların olduğu bir grupla İstanbul’a gelen Frederick’in fırsat bir kez daha ayağına gelir. İstanbul işgal atındadır ve İtilaf Devletleri askerleri ecnebi eğlence anlayışını aramaktadır. Türklerden bu tür işlere girişen olmayınca burada Frederick devreye girer. Beş parasız geldiği İstanbul’da daha çok işgalci ordularına ve turistlere hitap eden yeme-içme ve eğlence sektöründe hızlıca yükselerek büyük paralar kazanır.

YILDIZ SARAYI GAZİNO OLDU

İşgalin sona ermesi ve işgal güçlerinin İstanbul’u terk etmesi işlerini azaltmaz çünkü sekülerleşmenin getirdiği yeni koşullardan faydalanma fırsatını yakalar. Fakat bir süre sonra Yıldız Sarayı’nın, içerisinde kumarhane, gazino ve lokanta barındıran bir komplekse dönüşmesiyle ilk defa bir rakiple karşılaşır. Yabancılara kiraya verilen Yıldız Sarayı devlet eliyle bu hale dönüştürülmüş, hatta açılışı, aralarında vekillerin de olduğu bir erkanla yapılmıştı. 26 Eylül 1926’da “Yıldız Belediye Gazinosu” adıyla açılışı yapılan bu eğlence merkezinin 15 otomobilden oluşan müşteri servisi dahi vardı. Frederick oldukça zor duruma düşer, zaten 1924’ün ortalarında çıkarılan ‘Beyaz Ruslar’ın Türkiye’yi terk etmesi istenen kanunla personel açısından hayli zor günler geçirmektedir. Zira çalışanları “Beyaz Ruslar”dır. Tam da bu zor zamanlarında aklına “kendince” parlak bir fikir gelir. Madem Osmanlı mirası “Yıldız Sarayı” eğlence merkezi olabiliyor, o halde “Ayasofya” neden olmasın?”

AYASOFYA’YI CAZ KULÜBÜ YAPMA TEKLİFİ

Frederick, İstanbul’daki Amerikan Standard Oil Company’nin yetkilileriyle Ayasofya’yı “Caz Mabedi” yahut “Kumarhane” yapma fikri üzerine görüşmeler yapar. Türk Hükümet yetkililerin hiç üstüne düşmediği bu fikir 1926’nın sonuna doğru ve 1927’nin başlarında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gazetelerinde haber olur ve eğlence sektörünün gündemine girer. ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na, Ayasofya’da böyle bir işi yapmak isteyen birçok Amerikalı telgraf çeker. Bunların hepsi mabet ile ilgili ayrıntılı bilgi ister. Hatta “Amerikan Caz Orkestraları Derneği” konsolosluğa çektiği telgrafta Ayasofya’nın akustik özelliği hakkında bilgi isterken dünyanın en büyük caz bandını yapma vaadinde de bile bulunur. Fakat çok şükür bu deli saçması fikir bir karşılık bulamaz.

Frederick zamanla büyük bir borç batağına doğru sürüklenir, çıkış yolu bulamaz ve alacaklılar da kendisini sıkıştırmaya başlar. 55 yaşına gelen ve alacaklarının baskısına dayanamayan Frederick, 1927’nin Mayıs ayında ailesini bırakarak Ankara’ya kaçmak zorunda kalır. Burada bir Türk ile mekân açmaya girişir. Fakat bunda aradığını bulamaz, işler ters gider. Ankara’da bir lokantada garson yardımcısı olarak çalışmaya başlar. Bu işten aldığı parayla ancak geçinebilir ve ailesine para yollamaya çalışır.

MAHPUSTAN MEZARA ZOR GÜNLER

Ankara günlerinde alacaklıları kendisini bulur ve tutuklanır. Ardından İstanbul’daki genel hapishaneye nakledilir. Burası da zordur, çocukları okulu bırakır ve çalışmaya başlar. İstanbul’a ilk geldiklerinde ABD vatandaşlığı için konsolosluğa başvuran Frederick’in bu ve devam eden sayısız talepleri hiçbir zaman kabul görmez zira Amerikan vatandaşı olduğuna dair elinde belge yoktur. Ailenin bu şekilde vatansız halleri yıllarca devam etmiştir. Hapishanedeyken Alman kökenli eşi maddi sıkıntılara çözüm bulmak adına Avrupa’ya gider, o da vatansız konumdadır. Eski çalışanları ve dostlarından bazıları hem ailesine hem de kendisine maddi yardımda bulunur.

Frederick Bruce Thomas, borçlarından dolayı girdiği hapishanede zor günler geçirirken 1928’in Mayıs ayında bronşit hastalığına yakalanır ve Fransız Pasteur Hastanesi’ne kaldırılır. 4 kasım 1872’de ABD’nin Mississippi eyaletinde dünyaya gelen Frederick, 12 temmuz 1928 günü İstanbul’daki hastanede hayatını kaybeder. Eşi Elvira Avrupa’da olduğundan cenaze işlemlerini dostları gerçekleştirir. Harbiye’de bulunan Saint Esprit Rum Katolik Kilisesi’nde 13 Temmuz günü cenaze -kimi kaynaklarda 12 Haziran ölüm, 13 Haziran cenaze töreni diye belirtilir- töreni yapılır. Aynı gün Feriköy’deki Katolik Latin Mezarlığı’na gömülür. Garip biçimde hem hastanenin hem de mezarlığın işlettiği eski mekânlara çok yakın olması dikkat çekiyor. Defin işlemleri iki oğlu ve altmış civarındaki dostunun katılımıyla gerçekleşir. Para bulunamadığından mezar taşı yaptırılamaz. Mezarlığın neresine gömüldüğü de bilinmiyor.

AYASOFYA’NIN GAZABINA MI UĞRADI?

Ölümünün ardından çıkan haberlerde Amerikan gazeteleri Frederick’den “Konstantinopolis’in Caz Sultanı” diye bahseder. ‘Beyaz Ruslar’ın ülkeden çıktıktan sonra geri dönmelerini mümkün kılmayan ve Ankara’nın çıkardığı kanunla mağdur olan eşi Elvira ölümünden yıllar sonra 1933’te ancak gelebilir İstanbul’a. Dul kalınca Alman vatandaşlığına geçmesi kolaylaşırken yol parasını da ancak bulabilmiştir. Elvira, İstanbul’a geldiğinde hastalanır ve çocukları ona bakar. 1950’li yıllarda öldüğü tahmin ediyor. İki oğlu 1931’de ABD vatandaşlığına kabul edilir. Parasızlıktan Amerika’ya gidemeyen oğulları bir süre İstanbul ve Ankara’da garsonluk yapıp şarkı söylerler. Nihayetinde her ikisi de yıllar sonra ABD’ye giderler ve farklı şehirlerde yaşarlar. Aile kuramadan erken denebilecek yaşlarda biri 45, diğeri 55 yaşında ölür. Frederick’in ilk eşinden olan oğlu Fransa’da kendine bir hayat kurar ve soyunu devam ettirir. Frederick’in bir kızı Fransa’da 1926’da kayıplara karışırken, epey sorun yaşadığı diğer kızı mali açıdan çöküşe geçtiği sırada, büyük ihtimal 1927’de Lüksemburg’ta intihar eder.

Frederick Bruce Thomas’un hayatının son zamanlarına doğru gittiği günlerde, 12 Eylül 1927’de, resmi yetkililer “Yıldız Belediye Gazinosu”nun kapatılmasını bizzat mekana gelerek tebliğ eder. Kapatma emrine karşılık işletmecinin açtığı dava yaklaşık 10 yıl sürer. Nihayetinde mekan eski haline getirilerek müzeye dönüştürülür. Burasının kapanmasıyla ilgili birçok söylenti mevcuttur. Bu arada, Frederick’in açtığı mekanlar kendisinden sonra yıllarca hizmet vermeye devam eder. Hatta biri sektörün ünlü markası olur. Öte yandan Ayasofya’ya gelince, Ayasofya’nın eğlence merkezine dönüştürülmesi fikrini ortaya atmasından hemen sonra çöküşe geçmiş gibi duran Frederick Bruce Thomas’ın hayatını The Black Russian (Siyah Rus) adıyla kaleme alan Rus yazar Vladimir Alexandrov söz konusu “Ayasofya Caz Mabedi” fikrinin dini bir yapı olmasından dolayı oldukça saçma olduğuna eserinde dikkat çeker. Genel olarak karşımızdaki tabloya baktığımızda Frederick Bruce Thomas, Ayasofya’nın gazabına uğramış gibi durmaktadır.

#Ayasofya
#Frederick Bruce Thomas
#Rusya
#ABD
1 yıl önce