Son dönemde toplumda yaygın olarak görülen el, ayak ve ağız hastalığı ile uyuz hastalığı, benzer belirtilere sahip olmaları nedeniyle sıkça karıştırılıyor. Yanlış teşhis, tedavi sürecini zorlaştırabileceği gibi hastalığın yayılma riskini de artırıyor. Fitoterapi Uzmanı Dr. Muammer Yıldız, her iki hastalığın doğru bir şekilde ayırt edilmesi için şu ipuçlarına dikkat çekti. Peki, uyuz ve el ayak hastalığı nasıl anlaşılır, tedavi yöntemleri neler?
Uzmanlar el, ayak ve ağız hastalığı ile uyuz hastalığının karıştırılmasıyla ilgili vatandaşları uyarıyor. Dr. Muammer Yıldız, bu iki hastalığın doğru ayırt edilmesindeki en önemli faktörleri açıkladı.
'El ayak ağız hastalığında kaşıntıya rastlanmaz'
El, ayak ve ağız hastalığının uyuz hastalığı ile karıştırılmaması hususunda aileleri uyaran ve el ayak ağız hastalığında kaşıntının çok bekledikleri bir durum olmadığının altını çizen Dr. Muammer Yıldız, "Uyuzda ise aktif döküntü olmasa bile tek tük döküntü özellikle gövde ve ayakların üstünde belli bir hat üzerinde tırmanır ve önlenemeyen bir kaşıntı olur. El ayak ağızda ağrı ön plandadır, ağrılı döküntü görülür. Hastanın beslenmesi de değişir, uyuzda ise beslenmede herhangi bir değişiklik beklemeyiz. Uyuz hastalığında özellikle kaşıntı geceleri artmaktadır" ifadelerini kullandı.
En önemli belirtileri
El, ayak ve ağız hastalığının genellikle ateş (38-39 derece), iştahsızlık, belli belirsiz bir kırıklık hali ve boğaz ağrısı ile başladığını dile getiren Dr. Muammer Yıldız, şu bilgileri paylaştı:
"El ayak ve ağız hastalığında karın ağrısı ve öksürük de olabilir. Ateşin başlamasından 1-2 gün sonra ağızda ağrılı, içi su dolu döküntüler meydana gelir.
Döküntüler genellikle ağzın arka kısmında küçük kırmızı lekeler olarak başlar, daha sonra içi su dolu kabarcıklar haline gelir. Deri döküntüleri ise 1-2 gün sonra gelişir.
Ayak tabanı ve ellerde, avuç içinde düz kırmızı noktalar halinde başlar. Bazen döküntüler dizlerde, dirseklerde oluşabilir. El ve ayaklardaki döküntüler genellikle 5-7 gün içerisinde kendiliğinden iyileşir.
Özellikle küçük çocuklar ağızlarındaki ağrılı yaralar nedeni ile su içmekte zorlanabilir.
Her ne kadar adı El-Ayak-Ağız Hastalığı da olsa, her zaman tüm bu alanlarda döküntü görülmeyebilir. Sadece ağız yaraları veya sadece deride döküntüler şeklinde gelişebilir"
Hijyen korunmak için en büyük önlem
El ayak ağız hastalığının solunum yoluyla, tükürükle, yakın temasla ve dışkı yoluyla bulaşabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Muammer Yıldız Çebi, "Yoğunlaşan virüslerle hastalık salgına da dönüşebilmektedir. Muayene, ağızda, ellerde ve ayaklarda döküntüler, genellikle hastalığın teşhisi için yeterlidir.
Genellikle, hiçbir laboratuvar çalışması gerekmez. Hastalığın belirlenmiş bir tedavisi ve aşısı yoktur. Hastanın beslenme durumu değerlendirmeli ve gerekli halde serum ile sıvı alımı desteklenmelidir.
Ellerin sık sık yıkanması, kirli ellerin ağza ve yüze sürülmemesi çok büyük önem taşır. Bulaşıcı olduğundan el-ayak-ağız hastalığına yakalanan kişilerden uzak durulması gerekir. Okul ve kreşlerde ortam yüzeylerinin günlük temizliği sağlanmalıdır. El-ayak-ağız hastalığına karşı en etkili yöntem hijyendir" uyarısının altını çizdi.
Tüm aile için tedavi uygulanmalı
Dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Dr. Yıldız, şöyle anlattı: Uyuzda aileler bazen döküntüleri ve kaşıntıları önemsemiyor. Kaşıntılar çok arttığında ve tüm vücudu sardığında ciddiyetin farkına varmış olup bizlere başvuruyorlar.
Bu durumda hasta bize geldiğinde uyuz ilerlemiş oluyor. Bu nedenle bebek ve çocuklarda görülen kaşıntılı döküntülerde bir an önce hekime başvurulmalı, geç kalınmamalı. Çocukların yanı sıra tüm aile için de tedavi uygulanmalı.
Bulaş riski çok yüksek!
Uyuz döküntüleri yavaş yavaş artıp belirginleştiği için ciddiyetin farkına varılamıyor, özellikle gece kaşıntıları bu hastalıkta önemli bir noktadır. Kreşte, okullarda ve iş yerlerinde bulaş riski çok yüksektir.
Kıyafetler sık sık değiştirilmeli
Temas eden kişiler hastalık görülmese de tedaviye başlamalıdır. Kıyafetler sık sık değiştirilmeli, minimum 60 derecede yıkanmalı ütülenmelidir. Evde ortak eşya kullanılmamalıdır. Kişi iyileştiğini düşünüp tedaviyi bırakmamalıdır. El hijyenine çok dikkat edilmeli, eşyalar havalandırılmalı, ev sürekli temizlenmelidir"