|

"İdlib Harekatı'ndan ne beklenebilir?"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Zekeriya Kurşun köşesinde "Türkiye’nin İdlib’te ne işi var, harekattan neler beklenebilir?" başlıklı soruyu masaya yatırdı. Mehmet Acet, Yusuf Kaplan, Hüseyin Likoğlu ve Bülent Orakoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:58 - 16/10/2017 Pazartesi
Güncelleme: 09:11 - 16/10/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Zekeriya Kurşun, Bülent Orakoğlu, Yusuf Kaplan, Hüseyin Likoğlu ve Mehmet Acet.
Zekeriya Kurşun, Bülent Orakoğlu, Yusuf Kaplan, Hüseyin Likoğlu ve Mehmet Acet.

Zekeriya Kurşun, Mehmet Acet, Yusuf Kaplan, Hüseyin Likoğlu ve Bülent Orakoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Zekeriya Kurşun: Türkiye’nin İdlib’te ne işi var, harekattan neler beklenebilir?

Arap Baharı'nın Suriye’de bir iç savaşa evrileceğini çok az kişi tahmin edebiliyordu. Arap Baharı'nı sosyal bir değişim, siyasal hakların talebi, daha fazla özgürlük ve halkların refahına gidiş olarak yorumlayanların heyecanına kapılan analistler Suriye’nin küresel ve bölgesel düzendeki yerini gözardı ettiler.  Olaylar hızlı gelişti ve Suriye bir iç savaşa doğru sürüklendi. Geçmişteki ilişkiler, yeni durumdan vazife çıkaranlar ve en önemlisi bölge ülkelerinin tamamı ile ABD ve Rusya bu denklemin içinde yer aldı.Suriye meselesinin sadece bölge halklarının talep ettiği rejim değişikliği ya da daha fazla özgürlük meselesi olmadığı, aksine soğuk savaşın son kalesi olduğu bir süre sonra ortaya çıkacaktı ama bu süreçte sahanın dışında kalmak istemeyen bütün aktörler de vekilleriyle pazarlıklarını tamamlayarak geri dönülmez bir yola girmişlerdi.

Mehmet Acet: New York’tan gelen pis kokular

Tam da tahmin ettiğim gibi oldu.Geçen yıl, Ankara’da zaman zaman oturup sohbet ettiğimiz, ABD’nin reflekslerini iyi ölçen bir güvenlik kaynağı, şöyle demişti: “Amerikalılar, bir şey söylemek isteyip de söyleyemedikleri zaman, söylemek istediklerini Amerikan basınına söyletirler.”

İstanbul’daki ABD misyonunda görevli Metin Topuz isimli şüphelinin tutuklanması bağlamında, ‘asıl mesele’ nedir? ABD’liler bunu nasıl okudular?  Vize yasağını koyarken dertleri ne? Bütün bu soruların yanıtını New York Times’tan öğrenmiş olduk.Gazetenin önceki gün yayınlanan nüshasında, Patrick Kingsley ve Benjamin Weiser imzasıyla çıkan haberden söz ediyorum. Haberi baştan sona okuyunca şunu kolayca anlayabiliyorsunuz: Rıza Zarrab dosyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı bir şantaj malzemesi olarak yürütmeye çalışan çevreler, kendi söylemek istediklerini New York Times muhabirlerine söyletmişler. Nasıl mı?

Yusuf Kaplan: Kervan’ın yolu niçin kesildi?

Ülkemizin çilekeş, yetenekli yönetmenlerinden İsmail Güneş’in, Ermeni tehcirini çektiği filmi Kervan 1915, göz göre göre sansürlendi, sinema salonlarından kovuldu!3 yılda binbir zorlukla çekilen, Türkiye’nin tezlerini, ustalıklı, olabildiği ölçüde önyargısız bir dille dillendiren bir filmin kendi ülkesinde -tam bir Alicengiz oyunuyla- salonlardan kovulması, tek kelimeyle, skandaldır!Şundan hiç kuşku duymuyorum: Eğer bu film, Ermeni tezlerini destekleyen bir film olmuş olsaydı, aylarca kapalı gişe oynardı, yönetmeni de, oyuncuları da kahraman olur çıkardı!

Hüseyin Likoğlu: ABD ile bir dönemin sonu

Amerika Birleşik Devletleri ile tarihin en kırılgan dönemini yaşıyoruz. ABD ile yaşadığımız bu krizi çeşitli nedenlere bağlayanlar var. Kimine göre Irak, kimine göre Suriye, kimine göre PYD/PKK, kimine göre Fetullah Gülen ve teröristleri. Kimileri Türkiye’nin politikalarını eleştiriyor, kimileri ABD’yi… Kimileri “Türkiye daha alttan almalı” diyor, kimileri “Türkiye daha sert politika izlemeli” diyor.

Bütün bunlardan daha da fazlası söylenebilir. Evet, bütün bunlar ABD ile Türkiye arasında ilişkilerin gerilmesine neden oluyor doğru. Ama ABD ile ilişkilerin kırılma noktasına gelinmesinin sebebi bu olaylar değil. ABD ile ilişkilerin kırılma noktasına gelinmesinin sebebi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye ile ABD arasındaki münasebet sisteminin miadını doldurmasındandır.2. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan yeni dünya düzeninde Türkiye ile ABD arasında anti komünizm temelinde bir ilişkiler ağı oluşturuldu.Türkiye, ABD’nin komünizm ile mücadelesinde ileri karakol olacaktı, ABD de Türkiye’nin güvenlik başta olmak üzere çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacaktı.

Bülent Orakoğlu: Terörist başı Gülen’i hangi ABD teslim etmek istedi?

Amerika ile Türkiye arasında yaşanan vize gerginliği sonrasında ABD Büyükelçisi John Bass’ın yaptığı açıklamalar medyada genellikle itiraf ve tehdit olarak değerlendirildi. Bass Türkiye’de son 9 aydan  bu yana DEAŞ tarafından kayda değer bir saldırı yapılmamasının ABD Hükümeti'nin yakın işbirliğinden kaynaklandığı iddiasında bulunmuştu. DEAŞ, PKK, FETÖ, Suriye ve Irak ile ilgili olarak yaptığı asparagas açıklamalar karşısında, başta devletin üst katları, MHP lideri Bahçeli, STK’lar kamuoyu ve medya John Bass’ın yalanlarına karşı milli ve yerli bir duruş sergilemişti. ABD Büyükelçisi'nin, ‘’İstanbul ve Adana Konsolosluklarını, CIA ve darbe merkezi haline getirmesi, Türkiye aleyhine faaliyetleri ve 15 Temmuz Kalkışması’ndaki rolü‘’ nedeniyle en üst seviyede kınanmış, görüşme istekleri reddedilmişti. Bass hakkında İstenmeyen Kişi  (Persona non Grata)uygulamasının bir kademe altı uygulanmıştı. Zira Bass’ın, Amerika’daki iç savaş ve karışıklıktan faydalanarak böylesine önemli bir kararı Amerika’daki hükümetin bilgisi dışında, Obama döneminden kalan bir klik ile işbirliği yapmak suretiyle aldığı savı Türkiye’de devletin üst katlarında kabul görüyor. Şüphesiz bu kararın alınmasında çeşitli kurumlardan gelen istihbarat raporları önemli bir yer tutuyor.

#​Zekeriya Kurşun
#Mehmet Acet
#Yusuf Kaplan
#Hüseyin Likoğlu
#Bülent Orakoğlu
7 yıl önce