Fatih Kültür Merkezi'ndeki gala gösteriminde yönetmen Sami Gülbaba, daha önce sahneledikleri "Yaslıada", "Kayıp Emanet", "İnsan Ne İle Yaşar" oyunlarından sonra "28" oyununun galasını gerçekleştirmekten mutluluk duyduklarını belirtti.
Gülbaba, oyunda "28 Şubat postmodern darbesi"ni bir akademisyen ve başörtülü üniversite öğrencisi açısından ele aldıklarını dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Oyunumuzun galasını 28 Şubat'ın yıl dönümünde yapmak istedik. İlk gösterimlerde izleyicilerden çok olumlu tepkiler aldık. Oyun sonrası insanlar yanımıza geldi ve bir dahaki oyunun nerede oynanacağını sordular. Bir tane izleyicimize bugün gala yapacağımızı, beşinci gösterimden sonra muhtemelen sahnelenmeyeceğini söyledim. 'Nasıl olur, bu oyun sürekli oynamalı, gençlere o günlerde yaşananlar sürekli anlatılmalı' dedi. Fakat maalesef bu tarz dönem oyunları sadece ele alınan konuların yıl dönümlerinde sahneleniyor."
Oyunu, 28 Şubat'ın yıl dönümü dışında sahnelenmemesi riskini göze alarak sahneye taşıdığını vurgulayan Gülbaba, şunları söyledi:
"Çünkü tiyatrocu olarak yaşananları izleyenlere aktarmak bizim sorumluluğumuzda. Oyunumuzun, 28 Şubat'ın yıl dönümünden sonra da bütün sahnelerde sahnelenmesini isterdik. Yeni nesle bugünkü özgürlük ortamının geçmişte hangi bedellerle sağlandığını, o günlerde dik duran insanların örnek hikayeleri üzerinden, o özgürlük günlerinin nasıl kazanıldığını ve nasıl muhafaza edileceğini anlatmak gerekiyor. İnsanlar tiyatro izledik bitti, kuruluşlar yıl dönümlerinde üstümüze düşeni yaptık bitti gibi algılıyor. Halbuki böylesine zulüm dolu bir dönem hiç unutturulmamalı."
Gülbaba, 28 Şubat döneminde akademisyenlerin, başörtülü öğrencilerin ağır bedeller ödediğine dikkati çekerek, onların hikayelerini sahneye taşımanın bir vefa borcu olduğunu dile getirdi.
İnsanların haksızlıklara maruz kaldığı 28 Şubat gibi dönemleri anlatan oyunlara daha çok yer verilmesi gerektiğinin altını çizen Gülbaba, şu değerlendirmede bulundu:
"Siz 28 Şubat'ı sürekli anlatmadığınızda birileri geliyor, Taksim'de bir ağacın arkasına saklanarak, insanlara zulmettikleri 28 Şubat gibi günleri yeniden geri getirmeye çalışıyorlar. İstediklerini elde edemediklerinde de, şiirlerinde, tiyatrolarında, sanatın her alanında her dakika gençlere insanların özgürlüklerine, özellikle mütedeyyinlerin, inananların özgürlüklerine yönelik kötü tohumlar atmaya devam ediyorlar. Biz Sanat 3 tiyatrosu olarak her dönemde, her zaman en sevdiğimiz yerde, sahnede gerçeği izleyicilerimize anlatmaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz."
Oyunu izleyen Anadolu İş Adamları Derneği (ASKON) Başkanı Mustafa Koca, oyunu beğenerek izlediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"28 Şubat'ı bugün bir de perdede gördük, Sanat 3, yaşananları gerçekten çok güzel sahneye taşıyarak bize bir bölümünü hatırlatmış oldu. O günleri yaşayan biri olarak, dernek olarak bizim vazifemiz de 28 Şubat'tan ders çıkarmak. Çünkü o günlerde sadece öğrencilerimizi, öğretim görevlilerimizi, valilerimizi, kaymakamlarımızı değil, iş adamlarımızı da, sermayeyi de renklere böldüler, üretimin önündeki bütün çarkları durdurmak istediler. Biz sermayenin bölündüğü, üretimin durdurulmak istendiği, ekonominin küçültülmek istendiği bir ortamda dernek olarak o zaman da dik durmuş, üretmeye devam etmiştik. Bugün de dik durarak üretmeye ve bu tarz sanat çalışmalarına destek vermeye devam edeceğiz."
Gala gösterimini gerçekleştiren Genç ASKON Başkanı Harun Reşit Çelikoğlu, genç iş adamları olarak inandıkları değerler doğrultusunda bir oyuna ev sahipliği yapmaktan onur duyduğunu ifade ederek, "Hepimizin bildiği gibi 28 Şubat baskı ve zulmün ülkenin her yerine sindiği özgürlüklerin ve düşüncelerin yok sayıldığı kara bir dönemdi. On binlerce mağduru ve ekonomiye verdiği milyarlarca liralık zarar hiç unutulmadı ve unutulmayacak" diye konuştu.
Çelikoğlu, "Bin yıl sürecek denen öfke milletimizin ve bugünkü siyasi iradenin dik duruşu ile tarihin tozlu sayfalarında utanç yılları olarak yerini aldı. Bugün gelinen noktada bu ülkenin genç ve inançlı iş adamları olarak bize düşen görev, geçmişimizde yaşanan bu elim hadislerden çok büyük ve ciddi dersler çıkarmak. Bundan sonrası için daha emin, daha kararlı ve daha yürekli adımlarla bu ve benzeri girişimler karşısında dimdik ayakta durmak ve sanat yoluyla da unutturmamak" dedi.
Oyunda "Hanife" karakterini canlandıran İlayda Şahin ise beş, altı yıldır tiyatro oyunlarında rol aldığını kaydederek, rolünün kendisi için önemli bir deneyim olduğunu ifade etti.
Şahin, "Başörtülü biri değilim rolüm sayesinde başörtülü üniversite öğrencilerinin 28 Şubat'ta neler yaşadığını daha iyi hissettim. 28 Şubatı içimde yaşadım diyebiliri" açıklamasında bulunarak şu yorumu yaptı:
"Başörtülülerin 28 Şubat'ta yaşadıklarını canlandırdığım karakter sayesinde birebir yaşadım. Başörtüsü yasağını, ikna odalarını duymuştum ama rolümü araştırmam sırasında daha ayrıntılı bilgiler edindim. Canlandırdığım karakteri bir belgeselde izledim. Şöyle bir repliği vardı, o aklımdan hiç çıkmıyor, her defasında rolümü canlandırırken aklıma bu geliyor. 'Kadın önümüzden topuklu ayakkabılarıyla tak tak tak gidiyordu ve bana başörtülü olduğun için buraya giremezsin diyordu, o topuk seslerini hiç unutmuyorum' deyişi hiç aklımdan çıkmıyor. Kötü oluyorum o duygusunu hissettikçe."
