|

28 Şubat’ın sancılarından kurtuldum

Vatikan’da akademik çalışmalar yapan Dr. Betül Avcı, “Türkiye’de 28 Şubat’ın yaşanmaya başladığı dönemde eğitimim için Vatikan’a gittim. İstanbul Üniversitesi’nde kıyıda köşede namaz kılamazken Vatikan’da hiçbir sorun yaşamadım” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/04/2018 Sunday
Güncelleme: 06:55 - 14/04/2018 Saturday
Yeni Şafak
Dr. Betül Avcı, Vatikan’da sadece entelektüel olarak değil, manevi anlamda da büyük kazanımlar elde ettiğini söylüyor.
Dr. Betül Avcı, Vatikan’da sadece entelektüel olarak değil, manevi anlamda da büyük kazanımlar elde ettiğini söylüyor.

Dr. Betül Avcı Vatikan’da akademik çalışmalar yapan ilk Türk Müslüman kadın akademisyen. 1999 yılında Vatikan’a giderek mukayeseli din çalışmaları yapan Avcı, ilk olarak Papalık Saint Thomas Aquinas (Angelicum) Üniversitesi’ne misafir öğrenci olarak gitmiş. Daha sonra Papalık Gregoriana ve Şikago Üniversitelerinden iki ayrı yüksek lisans derecesi almış. Vatikan’da bulunduğu dönemde farklı kültürden pek çok arkadaşı olan Avcı,Vatikan’da sadece entelektüel olarak değil, manevi anlamda da büyük kazanımlar elde ettiğini söylüyor. Türkiye’de 28 Şubat döneminin yaşandığı sıralarda Vatikan’da oldukça rahat ettiğini belirten İbni Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Avcı ile bir araya geldik.

* Neden lisanüstü eğitiminiz için Vatikan’ı seçtiniz?

Hristiyanlığı Katolikliğin merkezi Vatikan’da ve ilk elden öğrenmek yerinde olur diye düşündüm. Yani, orada Hıristiyanlık hakkında hem ilk elden ve kitabi bilgi ediniyorsunuz hem de “Dindar bir Katolik inancını nasıl yaşar?” bunu bizzat müşahede ediyorsunuz. Dahası Roma ve civarını rahatlıkla gezebiliyorsunuz. Sanırım Vatikan müzesini üç kez saatlerce gezdim ve biliyorum ki her yerini göremedim.

GİDİŞİMİ YADIRGAYANLAR OLDU
* Gitmeden önce herhangi bir çekinceniz oldu mu?

Hayır, olmadı. Vatikan’a gidişimi yadırgayanlar oldu ama ailem hep beni destekledi. Benim için de önemli olan ailemin desteğiydi. İlk defa yurt dışına çıkıyordum. Nerede kalacağım sorusu vardı aklımda. Orada dünyanın dört bir yanından gelen dindar Katoliklerin kaldığı Lay Center adlı bir yurtta kaldım.

* Papalık Gregoriana Üniversitesi’nde eğitimler aldınız...

Evet... Hristiyan Teolojisi, Kitabı-ı Mukaddes ve Dinler Arası Çalışmalar konularında eğitim aldım. Bizzat orada yaşadığım süre dört buçuk yıl olmakla birlikte oradaki lisansüstü eğitimim toplam 13 yıl sürdü.

* Gregoriana’ya kabul için önünüze konan şartlar neler oldu?

Gregoriana’ya ilk gittiğimde Türkiye’deki yüksek lisansımı yeni bitirmiştim. Fakat, burası bir Papalık okulu olduğu için kendine has bir sistemi var. Birkaç mülakattan sonra S.T.L. (Latince sacrae theologiae licentiatus’un kısaltması) programına kabul edildim. Bu, Papalık okullarına has, yüksek lisansa muadil bir derece. Programı tamamlamak için öngörülen dersleri almanız ve bir tez yazmanız gerekiyor. Doktoraya kabul için de bu programı en az magna cum laude derecesi ile bitirmiş olmanız gerekiyor.


MÜSLÜMANCA
YAPILAN İLK DUA
* Bu okulda doktorasını tamamlayan ilk Türk ve ilk Müslümansınız...

Evet, doğru. Türk ve Müslüman olmanın yanı sıra nadir kadınlardan olduğumu da eklemeliyim. Zira burası erkek ve ruhban egemen bir kurum. Papalık Gregoraiana Üniversitesi Cizvit tarikatının da kurucusu olan, Loyola’lı Aziz Ignatzio tarafından 1551’de kurulmuş. Yani hala eğitim veren dünyanın en eski üniversitelerinden biri. Bu üniversite dünyadaki en büyük teoloji bölümlerinden birine sahip. 130 farklı ülkeden bin 600 kadar öğrencisi var. Burada pek çok papa, kardinal, aziz, teolog ve filozof yetişmiş. Luigi Gonzaga, Oscar Romero, Adam Schall von Bell, Ivan Illich, Hans Küng bu isimlerden bazıları.

* Doktora tezinizin sunumu sırasında neler yaşadınız?

Tez savunmam çok ilginç bir şekilde başladı ve bitti. Gregoriana Üniversitesi’nde adet üzere doktor adayı savunmaya dua ile başlarmış. Tez danışmanım bunu savunmadan bir gece önce söyledi ve benden bir dua hazırlamamı istedi. Önce çok şaşırdım zira Türkiye’yi düşününce akademik faaliyetler gayet “seküler” şekilde gerçekleşir. Konuşmaya başlarken besmele çekmek bile akademik bir ortamda garip karşılanır. Neyse, ben de geleneksel İslami bir dua yaptım. Geleneksel dediysem, öyle bir durumdaki geleneğin ne olduğunu bile pek bilmiyordum açıkçası. O gece telaşla internetten araştırdım, telefon edip aileme danıştım. Duaya hamdele, salvele ile başladım. Ardından tüm peygamberlere ve meşayiha selam ettikten sonra Kur’an-ı Kerim’den bir ayet okudum. Bu esnada benimle birlikte salondaki herkes saygı gereği ayakta idi. Duanın bitiminde elini yüzüne sürerek “amin” diyen ise sadece Müslümanlardı. Belki o ortamda Müslümanca yapılan ilk ve tek duaydı.

* Vatikan’da ne gibi gözlem ve tecrübeler edindiniz. Biraz anlatabilir misiniz?

Gregoriana ve St Thomas (Angelicum) Üniversiteleri ve dört yıl boyunca kaldığım Lay Centre pek çok farklı milletten öğrencinin bulunduğu ortamlardı. Bu da bana sadece akademik eğitim değil aynı zamanda kültürel ve dini farklılıkları yakinen müşahede etme imkânı sağladı. Böyle bir ortamda Lübnan’da, Kore’de, adını bile duymadığınız yerlerdeki insanlar neler yaşıyor, neler hissediyor, bunları öğrenebiliyorsunuz.

İNSANLARA VE HAYATA BAKIŞIMI YENİDEN
DEĞERLENDİRDİM
* Lisansüstü eğitiminize başladığınızda tanıştığınız farklı din mensuplarının Müslümanlara karşı bakışları nasıldı? Sizi tanıdıkça neler değişti?

Lay Centre’da iki yıl beraber kaldığım, o esnada doktorasını yapan Amerikalı bir arkadaş vardı. Sanırım şu sıra öğretim görevlisi. Onunla teolojik konularda tartışır, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaşır, birbirimizi ibadet ederken gözlemler, Allah’ın hayatımızda neler yaptığı üzerine konuşurduk. Bu arkadaş bir gün şöyle bir itirafta bulunmuştu: “Seni tanımasaydım Müslümanların manevi hiçbir özellikleri olmadığını düşünmeye ne yazık ki devam edecektim!”

* Gregoriana Üniversitesi’ndeki eğitiminiz, Lay Centre’daki yaşam tecrübeleriniz hayatınızda neleri değiştirdi?

Borges’in “ben yaşadığım şehirlerden, tanıştığım insanlardan ibaretim” dediği söylenir. Buna büyük ölçüde katılıyorum. İnsanın girdiği her ortamdan, geçirdiği her tecrübeden içine bir şeyler dolar, bir şeyler boşalır. Dahası, insan hâlihazırda sahip olduğu tecrübelerini, bilgi ve duygularını yeniden gözden geçirir. Bu yeni ortam ne kadar farklı, ne kadar renkli olursa bireyin tecrübesi de o kadar yoğun olur. Vatikan işte böyle zengin bir ortamdı benim için. Tüm ailesi soykırıma maruz kalmış Ruandalı Katolik bir arkadaşla iki yıl aynı masada yemek yedim. İki yıl birlikte yaşadığım bir arkadaşımın tamamen kapalı bir manastıra girme sürecine şahit oldum. Bu esnada, ister istemez, Allah’la olan ilişkimi, insanlara ve hayata bakışımı yeniden değerlendirdim. Burası beni sadece entelektüel olarak değil, manevi anlamda da değiştirdi, dönüştürdü ve daha da olgunlaştırdı diyebilirim.

* Vatikan’da Türkiyeli bir Müslüman kadın olmak nasıl bir deneyimdi?

Bahsettiğim dört yıl boyunca dünyanın dört bir yanından gelen dindar Katoliklerle yaşadım. Yöneticiler de, hocalarım da, öğrenci arkadaşlar da bana karşı gayet saygılı ve yardımsever davrandı. Katoliklerden bu kadar saygı ve sevgi görmüşken manidardır ki dönemin büyükelçilik görevlilerinin dışlayıcı tutumlarıyla karşılaştım. Hatta bir olay benim için çok kırıcıydı: 28 Şubat’ın hemen akabindeki dönemdi. Zamanın Diyanet işleri başkanı Vatikan’a resmi ziyarette bulunacaktı. Ben o dönem sadece okul ve derslerle ilgilenen bir öğrenciydim. Ziyaretten haberim yok tabi. İlginçtir ki toplantıya beni Vatikan tarafı davet etti. Başkan büyükelçilik görevlileriyle birlikte geldi. O görevlilerin masanın baş tarafında Türkiyeli ve başörtülü bir kadını otururken gördüklerindeki rahatsızlığı unutamam. Tabi, durumun son yıllarda tamamen değiştiğini belirtmeliyim.

  • Babam inancından hapis yattı
  • * İslamofobik baskılarla karşılaştınız mı?
  • Hayır, karşılaşmadım. Babam 12 Eylül’de dindar olduğu ve din kültürü öğretmeni olduğu için hapse girmişti. Ben onu 5 yaşında hapiste gördüm. Türkiye’de dindarlara olan fobi daha fazla olduğu için orada daha rahat ettim. Örneğin, Vatikan’a gitmeden bir yıl önce İstanbul Üniversitesi’nde kıyıda köşede namaz kılmamız bile yasaktı.
  • * Sizden sonra eğitime giden oldu mu? Vatikan’ı tavsiye eder misiniz?
  • Evet, benden sonra gidenlerin sayısında artış oldu. Gitmeyi düşünenlere de tavsiye ederim.
  • * Geçtiğimiz günlerde alanının önde gelen uluslararası akademik dergilerden “Religions” adlı dergi bir makalenize yer verdi. Hangi konulara değindiniz bu makalede?
  • Makalenin başlığı “Comparative Theology: An Alternative to Religious Studies or Theology of Religions?” Burada son yirmi yıldır ABD ve Avrupa’da önemli bir yer edinen fakat Türkiye’de neredeyse hiç tanınmayan Mukayeseli Teoloji disiplinini ele alıyorum. Ve bu disiplinin Dinler Tarihi ya da Dinler Teolojisi disiplinlerine bir alternatif olup olamayacağını sorguluyorum. Genel olarak mukayesenin herhangi bir değer yargısından ya da amaçtan uzak kalamayacağını savunuyorum.
  • * Deizm tartışmaları için neler dersiniz?
  • Bunu din alimlerince ele alınması gereken bir konu olarak değerlendiriyorum.
#Dr. Betül Avcı
#Eğitim
#Vatikan
6 years ago