|

Felaketleri önleme rehberi

Önce yangınlar ardından sel felaketi ve diğer yandan dünya nüfusunu tehdit eden açlık krizi. Bugün yavaş yavaş kendini gösteren bu sorunlar bütün dünyanın birinci gündem maddesi. Peki bu krizlere karşı birey olarak neler yapabiliriz? Giydiğimiz kıyafetten, bindiğimiz araca, kurduğumuz sofralara kadar her alanda önlem almazsak bizi daha büyük felaketler bekliyor. Tekstil danışması İrem Yanpar Coşdan, Indigo-Friends Kurucusu Ebru Debbağ, diyetisyen Nihan Tunçer, Prof.Dr. Gülden Pekcan ve iş insanı Arzu Tekir’le giyim, yiyecek ve ulaşım konusunda felaketlerin önüne geçmek için birey olarak neler yapılması gerektiğini konuştuk.

Haber Merkezi
00:00 - 15/08/2021 Pazar
Güncelleme: 05:38 - 14/08/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
İrem Yanpar Coşdan
İrem Yanpar Coşdan
DİLBER DURAL

Kendi ihtiyaçlarımızı, gelecek kuşağın ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılayabilmemiz için; ekonomik, ekolojik, sosyal ve sağlık koşullarını devam ettirilebilen bir dünya bırakmak için sürdürülebilirlik hayatımızın pek çok alanında karşımıza çıkmaya devam ediyor. Peki bu konuda neler yapabiliriz? Sürdürülebilir tekstil, beslenme ve ulaşım alanlarında da uzman isimler herkesin bu konuda neler yapabileceğini anlattı.

Hayatımızın pek çok alanında karşımıza çıkmaya başlayan sürdürülebilirlik, moda alanında da önemli bir yere sahip artık. Sürdürülebilir moda hakkında konuşan sürdürülebilir tekstil danışmanı İrem Yanpar Coşdan, “Biz müşteriler olarak süslü vitrinleri, moda şovlarını veya sosyal medyada influencer’ların dünyasını izlerken, üretimde yaşanan çevre ve insan sömürüsü bizden bilinçli olarak gizleniyordu” yorumunu yapıyor. Coşdan, “Bir ürünün üretiminde ne kadar su kullanıldı, çevresel bir tahribata yol açıldı mı veya üretimdeki işçilere adil bir ücret ödendi mi, bu bilgilere sahip değiliz” diyor. Tekstil sektörünün küresel karbon salınımının yüzde 10’undan, küresel atık suyun yüzde 20’sinden sorumlu olduğunun altını çizen Coşdan, modanın hızlı üretim-tüketim döngüsüne dayalı sistemi nedeniyle ciddi bir atık probleminin de mevcut olduğuna dikkat çekiyor.


DOLAPTAN GİYSİ ATIP YENİSİNİ ALMA

Bir bireyin sürdürülebilir moda düzenine geçmek isterse neler yapması gerektiğine dair açıklamada bulunan Coşdan; amacımızın, kısıtlı kaynaklarımızı mümkün olan en uzun süre kullanımda tutmak olduğuna dikkat çekiyor. Coşdan, en ‘sürdürülebilir’ veya ‘çevre dostu’ ürünlerin, dolaplarımızda halihazırda var olan giysilerimiz olduğunu ve bir kıyafeti ne kadar uzun süre kullanırsak çevresel etkisinin o kadar az olacağının altını çiziyor. Coşdan, yeni bir ürün satın alırken; uzun süre kullanıma uygun, konforlu, dikişleri sağlam ve modası kolay kolay geçmeyecek giysiler almakta fayda olduğunu da vurguluyor.


SOSYAL MEDYA TÜKETİMİ ETKİLİYOR

“Sosyal medyanın da tüketim kültürüne etkisi çok büyük” diyen Coşdan, “Paylaştığımız fotoğraflarda aynı giysilerle görünmek istemiyoruz. Bunun yanında karşımıza çıkan her post bize bir şeyler pazarlamaya çalışıyor. Ne yazık ki ekranda gördüğümüz ürünü satın aldığımızda büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz çünkü ekranda görünenden çok daha kalitesiz bir ürünle karşılaşıyoruz. Paylaşım yapan kişilere inanılmaz paralar kazandıran bu sistem, aşırı tüketim ve mutsuz müşterilerle sonuçlanıyor” şeklinde sosyal medyanın da etkisine dikkat çekiyor.

ETİKETLERİ KESMEYEREK GERİ DÖNÜŞÜME KATKI

Indigo-Friends Kurucusu Ebru Debbağ, moda endüstrisinin üretim koşullarının bugünkü durumunu değerlendiriyor: “Bir yandan dijitalleşme ve teknolojinin verimlilik, hız, pazara daha yakın üretim gibi alanlardaki olumlu etkileri diğer tarafta ise kullan-at endeksinde gelişmiş olan ve gereksinim üzerinde üretim yaparak ilerleyen bir sektör dinamiği ile karşı karşıyayız. 2000’li yıllardan sonra üretim 2 katına çıkarken, giydiklerimizi kullanma süresi yarıya inmiş durumda. Her sene yaklaşık 150 milyar kıyafet üretilirken bunların yüzde 30’u mağazada satışa girmeden atık oluyor. Bu aşamada üretimin dengesi olmayan bir temel üzerinde olduğunu görüyoruz.”


Mevcut sistemin sürdürülebilir olmadığını da söyleyen Debbağ, “Atıkların sadece yüzde 1’i tekrar giysi olarak dönüşüyor, yüzde 73 toprağa terk ediliyor veya yakılıyor.” Debbağ, yıkama alışkanlıklarımızdaki değişiklik ile karbon salınımlarını azaltabilirken, giysilerdeki etiketleri kesmeyerek geri dönüşüm sürecine katkıda bulunabileceğimizin de altını çiziyor.

BESLENME ALIŞKANLIĞIMIZI DEĞİŞTİRELİM

Diyetisyen Nihal Tunçer de sürdürülebilir beslenmenin önemini anlatıyor. Tunçer, “Dünya nüfusunun 2050’de 10 milyara yakın olması bekleniliyor. 10 milyar insanın bugünün gıdaya ulaşılabilirliği için, denizlerimizde hâlâ balık tutabilmek için, gıda güvenliği için, besin değeri yüksek gıdalara erişebilmek için, gelecek nesillerinde temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir doğaya sahip olabilmesi için ve tüm bunların yanı sıra kendi sağlığımız içinde sürdürülebilir beslenme son derece önemli” diyor ve sürdürülebilir beslenmenin hem kendi sağlığımız hem de gezegenimizin sağlığı için gerekli olduğunu da vurguluyor.


SOFRAYA GELMEDEN ÇÖPE GİDİYORLAR

“Minimalist bir yaşam tarzı sürdürülebilirliğin temelidir” diyen Tunçer, daha fazlasını tüketmek yerine, ihtiyaçlarımızı karşılamaya yönelik bir hayat felsefesine ne kadar yaklaşabilirsek o derece sürdürülebilir bir yaşam elde etmiş olacağımızın altını çiziyor. Günümüzde bunu başarmanın da çok kolay olmadığını belirten Tunçer, “Sürekli tüketmeye yönlendiriliyoruz, sürekli tüketme ve doyumsuzluk besin alımımıza da yansıyor. Birçok gıda son kullanma tarihine erişmeden, sofralarımıza gelmeden çöpe gidiyor maalesef” şeklinde açıklamada bulunuyor.

İSRAF EDİLEN GIDA İLE 850 MİLYON İNSAN DOYABİLİR

Sürdürülebilir beslenme ile ihtiyacımız kadar tüketimin hem bizim sağlığımızı koruyacağını hem de israfı azaltacağını ifade eden Tunçer, “Önceki yıllarda israfın en çok gelişmiş ülkelerde olduğu sanılıyordu. Ancak 2021 yılında açıklanan Birleşmiş Milletler Gıda İsraf Endeksi Raporu’na göre, yılda 7,7 milyon ton gıda israfı ile ülkemiz dünyada üçüncü sırada maalesef. UNDP 2020 raporuna göre Türkiye’de kişi başı yılda 93 kg. yiyecek israfı meydana geliyor. Dünyada 1,8 milyardan fazla insan açlıkla mücadele ederken, israf edilen gıda ile 850 milyon insan doyabilir oysaki. Bunun yanı sıra küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 9-10›u, israf edilen gıdalardan kaynaklanıyor. Sadece gıda israfı ile bile hem gezegenimizin sağlığını hem de kendi sağlığımızı korumak mümkün” diyor.

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN AKDENİZ DİYETİ

Prof. Dr. Gülden Pekcan da Akdeniz diyetinin önemine değiniyor. Pekcan, birçok sağlık otoritesi ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar tarafından olumlu sağlık etkileri nedeniyle önerilen bir model olduğunu söylüyor. Akdeniz diyetinin sürdürülebilir diyet örüntüsü olarak tanımlanmakta olduğunu, sağlığın iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi için izlenmesi gereken bir beslenme örüntüsü olduğunun altını çiziyor. Pekcan, Akdeniz diyetinin bitkisel kaynaklı besinlere dayalı olmasının iklim değişikliğinin önlenmesini, su ayak izinin ve sera gaz salınımının azaltılması açısından da önem taşıdığına dikkat çekiyor.


SÜRDÜRÜLEBİLİR ULAŞIMLA, BİREYLERİ DAHA ÇOK HAREKET ETMEYE TEŞVİK EDİYORSUNUZ

ABD’de bulunan World Resources Institute’da Embarq Türkiye Direktörü olarak görev almış ve Sürdürülebilir Ulaşım Derneği’nin kuruluş sürecini yönetmiş olan iş insanı Arzu Tekir, sürdürülebilir ulaşım ile ilgili dikkat çekici bilgiler paylaşıyor. Tekir, sürdürülebilir ulaşımla özellikle yoğun bir nüfusa sahip kentlerde yerel ekonomi canlanırken, çalışan ve iş verimliliği artıyor, bireyleri daha çok hareket etmeye teşvik ediyorsunuz” diyor.

#Arzu Tekir
#Gülden Pekcan
#Nihal Tunçer
#Ebru Debbağ
#İrem Yanpar Coşdan
3 yıl önce