|

Fuarlar okurla yazarın dostluk köprüsü

Pandemi nedeniyle ertelenen, iptal edilen kitap fuarları yazar ve okuruyla buluşacağı günü bekliyor... Her yıl kitap fuarıyla özdeşleşen kasım ayında bu kez yazarların penceresinden baktık ve fuarla ilgili ilk deneyimlerini, anılarını dinledik. Yazarlara göre fuar sadece imza günleri ve kitap satışlarının düzenlendiği yer değil, aynı zamanda okurların birbirleriyle, yazarlarla dostluklar kurduğu fikir alışverişi sağlayan bir platform.

Seray Şahinler Demir
04:00 - 15/11/2020 Pazar
Güncelleme: 23:53 - 14/11/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Yazarlara göre, okur ve yazar arasındaki ilişkiyi pekiştiren fuarların iptal edilmesi, bir süredir fuarlardan rol çalan dijital platformların varlığını güçlendirdi.
Yazarlara göre, okur ve yazar arasındaki ilişkiyi pekiştiren fuarların iptal edilmesi, bir süredir fuarlardan rol çalan dijital platformların varlığını güçlendirdi.

Her yıl kasım ayı geldiğinde İstanbul’daki kitapseverleri bambaşka bir heyecan sarar. Çünkü Kasım demek kitap fuarı demektir. Beylikdüzü’ndeki TÜYAP Fuar Merkezi’nde kurulan İstanbul Kitap Fuarı, okurlar için kitapların uygun fiyatlara satın alındığı, okur- yazar buluşmalarına ev sahipliği yapan, tek bir imza için saatler süren uzun kuyrukların yaşandığı, okurların sadece yazarla değil birbiriyle de iletişim kurduğu eşsiz bir kitap şölenidir. Fuarın girişinden başlayan kalabalık son salona dek şevkle, adım adım kitabın izini sürer.

Bu yıl yaşanan koronavirüs salgını bizi bu şenlikten mahrum bıraktı. İlk olarak salgının başlamasının hemen ardından düzenlenmesi planlanan İzmir Kitap Fuarı ertelendi. Ardından Diyarbakır Kitap Fuarı’nın iptal edildiği ve son olarak 38. İstanbul Kitap Fuarı’nın ertelendiği duyuruldu. Bu süre zarfında fuarların ve kitapçıların boşluğunu internet doldurdu; dijital kitap satışlarında patlama yaşandı. Fuarlara muadil olarak çevrimiçi fuarlar dahi düzenlendi. Elbette gerçeğinin yerini tutmayacaktı.

Her yıl Kasım ayında titizlikle ve heyecanla hazırladığımız fuar dosyamıza bu kez farklı bir atıf yapmak istedik ve yazarların fuarlarla ilişkisine odaklandık. İlk fuar deneyiminde neler yaşandı ve kitap fuarı bir okur olarak yazarlara ne kattı sorusunun peşinde kıymetli yazarlarımıza, şairlerimize ve çevirmenlerimize ulaştık. Kitap fuarını ilk senesinden beri takip eden, ilk imza gününü paylaşan, hiç imza günü düzenlemeyen hatta fuarlardan pek haz etmeyen isimler dosyamıza zenginlik kattı. Yazarlara göre, okur ve yazar arasındaki ilişkiyi pekiştiren fuarların iptal edilmesi, bir süredir fuarlardan rol çalan dijital platformların varlığını güçlendirdi. Fakat bu süreç eksiklerin görülmesi ve giderilmesi noktasında da bir fırsat doğurdu. Yazarlara göre; dijital buluşmalar okurla aralarındaki iletişimi şimdilik koparmasa da yüz yüze iletişimin gücünü sağlamaya kadir değil. İşte görüşler…


NABİ AVCI: İnternet satışları fuarları işlevsizleştirdi

İlk kitap fuar deneyimimi 80’li yıllarda Ankara Kocatepe Camii Avlusu’nda Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen kitap fuarıyla yaşamıştım. Zaman zaman okuyucu ya da müşteri olarak buraları gezdim, dolaştım. Son zamanlarda taşıdığım kamusal kimlik nedeniyle çok rahat dolaşamadığımı, kitap ve yayıncılarla rahat rahat ilgilenme fırsatı bulamadığımı söylemeliyim.

Kitap Fuarları pek çok kurum ve etkinlik gibi bu küresel salgından olumsuz etkilendi. Ama bu etki için salgını beklemek gerekmiyordu. Çünkü zaten internet üzerinden başlayan pazarlama faaliyetleri kitap fuarlarını büyük ölçüde işlevsiz hale getirmişti. Son gezdiğim Üsküdar Belediyesi’nin kitap fuarında görüştüğüm yayıncılar da internet üzerinde yapılan satışlardai kendilerinden daha düşük fiyatlar uygulandığını bu nedenle okuyucuların fuardan kitap almka yerine internetten sitelerinden kitap almayı tercih ettiklerini söylüyorlardı. Fuarlar, birçok yayınevini bir arada gezme fırsatı ve uygun fiyatlarla kitap alma şansını zaten internet üzerinde yapılan pazarlama faaliyetleri nedeniyle yitirmişti.

Geriye yazarlarla yüzyüze görüşme seçeneği kalmıştı ama fuara katılan gerçek okuyucuların oraya yazar görmekten çok uygun fiyatlarla kitapları almak için geliyordu. Yazarlarla hemhal olmak, imza günlerinde buluşmak, özellikle genç okurlar için cazibe unsuru idi. Bir süreliğine internette programlar üzerinden bir araya geliniyor, söyleşiler yapılıyor. Yüzyüze iletişimin yerini hiçbir şey tutamaz ama gelecekte de kitap fuarları bir nebze daha direnebileceklerse yüzyüze iletişimin kolaylığı nedeniyle…


FATMA BARBAROSOĞLU: Yazdıklarıma dair izlek kazandırıyor

Tepebaşı’nda yapılan TÜYAP Kitap Fuarına en az iki kere giderdim gençliğimde. O zamanlar alacak çok kitap bulur ama hepsini almaya gücüm yetmezdi. Kitapların ismini not eder, alamadığım kitaplar yerine yayınevlerinin broşürlerini çantama koyar eve gelince onları işaretler, alma sırasına koyardım. Bazı yayınevleri kitap hediye ederdi. Ne mutluluktu. Yazar olarak kitap fuarlarında okuyucularla karşılaşmayı seviyorum. Okuyucu ile karşılaşma anları yazdıklarımın nerede ve nasıl okunduğuna dair iyi bir izlek kazandırıyor bana. Okuyucu olarak TÜYAP Kitap Fuarı’na ilk gittiğim günü hatırlıyorum ama yazar olarak hangi fuara gittim, ona dair bir kayıt yok. Fakat ilk imza günümü bütün teferruatı ile hatırlıyorum, Çemberlitaş’ta Birlik Vakfı’nda olmuştu. O günü köşe yazısı olarak yayınlandım hatta. Unutamadığım kitap fuarı anım şöyle: 1980’ler Tepebaşı TÜYAP Kitap Fuarı. Merhum Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Eşini gördüm. Kitapların arkasında oturuyorlardı. Kimseler yoktu. Cesaret edip gidemedim. Ben lise yıllarımı sizin yazdıklarınızın gölgesinde geçirdim diyemedim. İçimde ukdedir. Pandemi ile hayatımıza çok fazla dijital yenilik girdi. Yenilikler hayatımıza iki gözlü heybe olarak girer. Heybenin bir gözünde avantaj diğer gözünde dezavantaj vardır. Önemli olan zaman içinde dezavantajları avantaja dönüştürme kapasitesine kavuşmaktır. Dijital ortamda çok güzel toplantılar, atölyeler yapılıyor. Dijital Kitap Fuarları talep kitlesini göz önünde bulundurarak farklı bir etkileşim mekanı ve zamanı inşa edebilir.


İSKENDER PALA: Fuarı günlerini okuma günlerine çevirelim

Hakiki okurun kitap almak için fuar zamanını beklediğini düşünmeyenlerdenim. Her ne kadar bir şenlik atmosferinde yaşanan fuarlar aydınlanmak isteyenler için bir fırsat olsa da. Bir fuarın yeni okur anlamına geldiğini söyleyebilir miyiz, endişeliyim. Maamafih öğrenci gruplarının fuarda kitaplar arasında dolaşmasını önemserim ve bu yüzden salgının imkansızlaştırdığı fuarları hüzünle anmak gerekir. Belki de bu yılın fuar günlerini okuma günleri olarak belirleyip ülke genelinde bir kampanyaya da dönüştürmenin yollarını aramak lazımdır.

Bir okur olarak ilk fuar deneyimimde parasızlıktan alamadığım kitapların listesini yapmakla yetindiğimi hatırlıyorum ama bir yazar olarak katıldığım ilk fuar çok berbat birkaç saatin ardından sona erivermişti. Tüyap kitap fuarlarının Tepebaşı’nda yapıldığı günlerdi. İdeolojik kategoriler yüzünden bazı yayıncılar asla stant kiralayamıyor, binbir güçlükle kiralasa bile imza günü veya seminer tertiplemesine fırsat tanınmıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 1993 yılıydı. Bir yazar olarak tanınmaya başladığım zamanlar. Pek çok milliyetçi muhafazakar yayıncı gibi benim çalıştığım yayınevine de stant kiralanmamış, fuara katılma fırsatı tanınmamış. O vakitler bahriyede yüzbaşıydım ve bahriyenin yayınladığı kitaplarım da vardı. Deniz Müzesi olarak bir stant kiraladık. Başına bir asteğmen ile bir sivil memur koyduk. Fuardan evvel de imza tarihi olarak iki gün öğle saatlerini belirledik. Fuar başladı. Deniz Kuvvetleri’nce yayınlanan kitaplarım yanında yayınevim de birkaç paket kitap getirdi. Ne çare fuar program kitapçığında benim adım da yok, imza günü duyurum da. Unutulmuştur diyerek imza hazırlıklarına başladık. İmza saati geldi ama bir türlü benim adım anons ettirilmiyor, ettiremedik. Velhasıl tek bir okur için kitap imzaladığım bir imza günü ve fuar idi. Sonraki yıllarda uzayıp giden imza kuyruklarıma bakarken bu anım, çehremde bazen acı, bazen tatlı bir gülümseme oldu hep…


SELİM İLERİ (2018 Onur Yazarı): Okurla dostluklar kurdum

Böyle bir facianın ortasında fuarların olmaması daha doğru. Çünkü her anlamda kalabalık olacak fuarlar. Onun vebalini ödemek çok zor. Ama yine de üzülüyorum, alıştığım bir şey… Fuarlar olmayacak ama anıları kalıyor. İstanbul, Bursa, İzmir fuarlarının bende çok anısı var. Tümüne katıldım. Çok sevgili okurlar, insanlar tanıdım. Onlarla dostluğum oldu. İstanbul’daki fuarın yıllar geçtikçe yerleşmiş bir kurum oluşu çok önemli. Çünkü Türkiye’de başlar ve biter bir çok şey… İlk fuarda çok gençtim. Sadece bir katılımıcıydım. Kitaplarım vardı ama imza günüm olmamıştı. Dostlukların Son Günü’nun yayımlandığı yıldan sonra hemen hepsinde imza günü oldu. Hem yaş itibariyle hem virüsün yarattığı sıkıntıdan dolayı anılar arasında gidip gelip mekik dokuyorum. İnternetten etkinlikler oluyor ama tabi ki yazar ve okur buluşsa daha iyi olur. Benim bilgisayar işleriyle bağım yok. Hala gelişmiş telefon bile kullanamıyorum. İlk gün neredeyse bozuyordum. Ben yapamıyorum. Ama tabi ki yazarlar için hepsi güzel olur bu buluşmaların…


ADNAN ÖZYALÇINER (2019 Onur Yazarı): Kuruluşundan beri fuardayım

Ben TÜYAP’ın ilk kuruluşundan bu yana fuara katılanlardanım. TÜYAP Kitap Fuarı’nın kitapla okur arasındaki sıcak ilişkiyi nasıl geliştirdiğine tanık oldum. TÜYAP’ın ardından arka arkaya yeni kitap fuarları doğdu. Bence kitaba, kitap okur ilişkisine yaygınlık kazandıran bu ilk kitap fuarı olmuştur. Okuruyla yazarıyla bir düşünce alışverişi yaratan yerleşik bir fuarın salgın dolayısıyla yapılamıyor olması düşünce yaşamımızda büyük bir eksiklik yaratacaktır. Bu bakımdan hem bir okur hem bir yazar olarak dolduramayacak bir boşluk içinde hissediyorum kendimi. Edebiyat, sanat dayanışmasından, okurlarla yazarlarla düşünce paylaşımından yoksun kalmak, gerçekten üzücü bir durum. Dijital platformlarda yapılan çalışmalar bir kitap fuarının yaratacağı doygunluk ve olgunluğu kesinlikle ortaya çıkaramaz. Bu fuarlarla dostluklar, arkadaşlıklar kuruluyor. Yazar-okur arasında, yazar-yazar arasında dostluklar doğuyor. Bu noktada çok ayrı bir anlamı da var fuarların…


NAZLI ERAY (2020 Onur Yazarı): Hüzünlü ama umutluyum

TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’na başladığından beri hep katıldım. Belki bir ya da iki kez katılamamışımdır. Onun haricinde hep fuardaydım. Bu sene ödül aldığım için çok mutlu ve heyecanlıyım. Tüm hazırlıklarımızı yapmıştık. Faruk Şüyün ile birlikte 400 sayfalık kitabımızı dahi hazırladık. Telefonda hazırladık. Tolga Yarıcı ile fotoğraf sergimizi yaptık. Fakat ne yazık ki pandemi dolayısıyla fuar ertlendi… Fuarların ertelenmesi ya da iptal olması okur ve yazar arasındaki bağı hiçbir zaman koparmaz. Biz okurla her daim iletişim içindeyiz. Bu süreçte buluşamasak da sanal ortamda görüşüyoruz. Etkinlikler yapıyoruz. Tabi ki TÜYAP en az 250 bin kişinin geldiği büyük coşkuyla konuklarını ağırlayan yoğun bir etkinlikti ama okurla olan bağımızı ve iletişimimiz pandemi döneminde de hiç kopmadı. Kopamaz. Sadece o birebir iletişimi çok özledik. Ben bir yazar olarak her dönem fuardaydım. Sonunda da böyle bir ödülle ödüllendirildi. Bu sene böyle bir talihsizlik oldu. Hüzünlüyüm ama umutluyum…


MUSTAFA ÇİFTÇİ: Bu mola fırsata çevrilebilir

Ne yalan söyleyeyim fuarları sevemiyorum. Okur olarak dolaşırken de yazar olarak imza günü için gittiğimde de aynı duyguları yaşıyorum. Kalabalık beni ürkütüyor. İlk fuar deneyimim pek yorucu oldu. Otelden salona geçene kadar epeyce uzun bir yol aldık. Salon çok kalabalıktı. Kalabalık yerlerde klimalar öldüresiye çalışır. Ben klimadan hazzetmem. Hasılı sıkıntılıydı. Korona sebebiyle iptal edilen fuarlar belki organizatörler için bir düşünme fırsatı olur. Eksik gedik ne varsa toparlanır. Kendim için istemiyorum. Zaten ben fuarları sevmiyorum. Ama fuarları bekleyen bir kitle var malum. Onlar için fuarları daha cazip kılacak faaliyetler tasarlanabilir. Hasıl ben korona sebebiyle verilen aranın bir fırsata çevrilebileceğini düşünüyorum. Özellikle organizatörler için.


TEOMAN DURALI: Dijital kolaycılığına dönmemek lazım

Fuarlara katıldığımı hatırlamıyorum. Bir kere Bursa’da katılmıştım. Biraz istisnayım bu konuda. Ben internetten kitap dahi ısmarlamam. Lazım olan varsa arkadaşlarıma bildiririm onlar bana getirirler. Ya da kitapçılarda bakarım. Fakat fuarların çok yararlı olduğu kanısındayım. Dijital ve sanal aslının yerini hiçbirzaman tutamaz. O bakımdan fuarların günü geçmemeli. Bu süreci dijital kolaycılığına dönüştürmemek lazım. Hiçbir sanal etkinlik gerçeği gibi olamaz. Bu sanatın her dalında böyledir. Her şey için geçerlidir. Yüz yüze, insan insana temasın yerini hiçbir şey tutamaz. Bu geçici felaket bittiğinde bir an önce, doğal olana olağan olana, olması lazım gelene dönmemiz gerekecek. Bunun yararının büyük olduğu kanısındayım.


AHMET MURAT ÖZEL: Esas olan alım-satım değil kitapla ilişki

Kitap fuarlarına ulaşım İstanbul’da önemli bir dert. Bu sebeple kolay ulaşamayacaksam fuarlarla işim olmuyor. Kitabı temin etmenin daha kolay, daha az yorucu yolları var artık. Yazarı görmek, onunla tanışmak, ondan imza almak isteyen okurun fuara gitmesi hoş bir şey. Okur, özellikle genç okur, sevdiği kitapların yazarını bir de masa başında, sesiyle, somut varlığıyla görmek isteyebilir. Ama yazarla okurun ilişkisinde esas olan, ilişkinin kitap üzerinden kuruluyor olmasıdır. Sanırım ne alma, ne de atma bakımından pek imzacı bir insan olmadım hiç. Fuarlar, online alışveriş denen şey yokken, kitapları topluca kovalayabildiğim, seyredebildiğim, ucuza alabildiğim bir yerdi benim için. Fuarlarla romantik bir ilişki kurduğum pek söylenemez.


FUAT SEVİMAY: Elbet bir gün buluşacağız

Kitap fuarına okur sıfatıyla ilk kez gittiğimde, kendimi hoş bir kalabalığın parçası hissetmiş ve o rengarenk cıvıltının ortasında büyük keyif almıştım. Ve zaten sonra hiçbir fuarı veya benzer etkinliği kaçırmamaya özen gösterdim. Birkaç gün önce Kadıköy Sahaf Festivaline uğradım ve Müteferrika, Hermes, Hengame, Kediköy ve daha bir sürü sahaf dostu ayaküstü de olsa görmenin mutluluğunu yaşadım. Sanırım birbirimize iyi geliyoruz. Yazar sıfatıyla ilk fuarım ise heyecan vericiydi. Kalkıp kim bana gelir ki diye düşünürken, tanıdığım veya tanımadığım onca güzel insanla bir araya gelmiştim. Ben her konuda insanların temasının, konuşup tartışmasının, yüz yüze bakmasının değerine inanırım. Kaldı ki edebiyat biraz da bunun için vardır. Her ne kadar bu tuhaf salgın döneminde çevrimiçi çözümler yaratmaya çalışsak da okurun güleryüzünü canlı görmenin, bir çift sözünü dinlemenin yerini tutmuyor bunlar. Ekran karşısında tek tipleşiyor, tek taraflı konuşuyoruz. Belki bir avantajı, uzaklara daha kolay ulaşabilmek ama yine de İzmirli okurla İzmir’de, Trabzonlu dostlarla Trabzon’da görüşmenin tadı bambaşka. Bu nedenle dilerim fuarlarımıza, söyleşilerimize, okur ve yazar dostlarımızın muhabbetine tez zamanda kavuşuruz.Küçük bir temenniyle bitirmek isterim. Salgın hepimizi sarstı ve umarım bazı şeylerin ne kadar anlamsız ve nefes almak, dost yüzü görmek, anın tadını çıkarmak, çıkıp dolaşabilmek gibi başka bazı şeylerin de ne kadar değerli olduğunu anlamışızdır. Şarkının da dediği gibi, elbet bir gün kavuşacağız ve o kavuştuğumuz günde fuarların, salgının bize hatırlattığı değerlere daha fazla özen göstermesini dilerim. İlk fuarda görüşmek üzere.


TARIK TUFAN: Yazarı görünce kalbimiz çarpardı

Hiç kuşkusuz kitap fuarları kitabın etrafında kümelenmiş herkesi bir araya getirmesi açısından son derece kıymetli ortamlar. Yazar, okur, yayıncı, editör, dağıtımcı, sahaf hepsi fuarlar vesilesiyle buluşuyor. Yazarın okurlarıyla yüz yüze geldiği, kısa bir süre de olsa birbirlerinin hayatına dokunduğu, imza vesilesiyle hatıraya dönüşen güzel ortamlar bunlar. İyi fuarlar aynı zamanda tüm katılımcıların heyecanının artmasına, böylece daha nitelikli ve yoğun üretimlerin oluşmasına da katkı sağlıyor. Birçok yazarın, yayıncının, okurun heyecanla beklediği zaman yaklaştıkça mutluluk duyduğu fuarlar var. Online fuarların hiçbirinde bu etkinin eskisi gibi olacağını düşünmüyorum. Kitap etrafındaki buluşmalar ne yazık ki ortadan kalktı.

Hayatımda ilk kez gittiğim kitap fuarı Tüyap’ın İstanbul Tepebaşı’nda düzenlediği kitap fuarıydı. Benim için mucizeler dükkânıydı, bir büyülü ormanın içine girmiştim sanki. Etrafımda ağaç dallarından kitaplar sarkıyordu. Her birini koparıp hayatıma katmak için derin bir istek duyuyordum. Saatlerce bıkmadan usanmadan kitaplara bakıyordum. İletişimin bu kadar güçlü olmadığı dönemlerdi. Bu yüzden de bir yazarı görmek kalbimizin hızla çarpmasına sebep oluyordu. O yazarın karşısında durmak, birkaç kelime olsun konuşmak elindeki kalemle kitaba imza atmasını izlemek bir mucizeye tanıklık etmek gibiydi. Yakın gelecekte eskisi gibi olabileceğini sanmıyorum. Yaşadığımız ağır travmalar hafızamızda yer ettikçe aramızdaki mesafeler kolay kapanmayacak.

#Pandemi
#Kitap fuarı
#Tüyap
3 yıl önce