|

Ortaçağ İslam dünyası ve misk

Anya H. King’in kaleme aldığı “Ortaçağ İslam Dünyasında Misk” tıp, diplomasi, edebiyat alanında yer verilen koku üzerinden seyahate çıkartıyor. Geniş bir zamana yayılan kitap Evliya Çelebi ile başlayıp Mevlana ile sona eriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/09/2017 Çarşamba
Güncelleme: 05:02 - 13/09/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Ortaçağ İslam dünyası ve misk
Ortaçağ İslam dünyası ve misk

HÜSEYİN ŞEN

Çoğu zaman bir şeyin “mis gibi” olduğunu söyleriz, o şeyin güzel veya haz verici olduğunu ifade etmek için. Hiç düşünmeyiz o deyimdeki “mis”in, aslında “misk” olduğunu. Ve misk’in ne olduğunu bilenler bile, deyimin “gibi” kelimesiyle yapmaya çalıştığı benzetimi hakkıyla idrak edemezler, çünkü günümüzde kokuların sultanı olan hakiki miski burnuyla koklama şerefine nail olan çok ama çok az kişi var yeryüzünde.

Kur’ân-ı Kerim’de sadece bir ayette ama birçok hadis-i şerifte geçen misk, Himalaya bölgesindeki dağlarda yaşayan ürkek bir ceylan türünün erkeklerinde bulunan keseye benzer bir organından elde edilen maddedir. Ceylanı öldürmeden de elde edilebilen miskin, öldürülüp de elde edilen miskten kalite olarak daha düşük olduğu biliniyor.

Geçmişte de en lüks ve pahalı ticaret nesneleri arasında yer alan misk, misk ceylanının aşırı avlanmasından dolayı nesli tükenmeye başlaması ve bunun neticesinde korunan hayvanlar listesinde yer alması ve avlanması yasaklanması, gerçek miskin teminini modern Dünya’da imkânsız derecede zorlaştırdı.

Hele ki, bir kesenin 25 gram misk ihtiva ettiğini ve bir kilosu için 40 geyiğin avlanması gerektiğini göz önünde bulundurup 1970 ve 80’li yıllarda senelik ortalama 325 kg üretildiğini hesaba katarsak yılda öldürülen erkek ceylan sayısı 13 bini buluyor. Bu modern tüketim dünyasında misk ceylanının ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğu gayet açık. Bundan dolayı korunmaya alınması elbette insanlık adına güzel bir haber. Ama buna rağmen insan, tarihte en önemli kokulardan birisi olan miskin kokusunu da merak etmiyor değil.

Bir hadis-i şerifte “Misk kokuların en güzelidir” buyuran Peygamber Efendimizin (sav) miski bu denli sevmesi, övmesi ve kullanmasından dolayı kokuların sultanı olarak görülen bu kokunun etkileyiciliği, dilimize bile yerleşmiş, yaşadığımız veya gördüğümüz en güzel şeyleri ifade etmek için kullanılmaya başlamıştır.

Yazımızda bu etkileyici kokunun İslam medeniyetindeki tarihi ve yerini konu alan bir kitabı tanıtacağız. Hollanda’nın dört asırlık köklü yayınevlerinden Brill tarafından neşredilen bu kitap, müellif Anya King’in doktora tezinin revize edilmiş ve genişletilmiş hali.

Öncelikle belirtmeliyim ki bu kitap, her ne kadar başlığı “Ortaçağ İslam Dünyasında Misk” olsa da, (orijinal adı Scent from the Garden of Paradise: Musk and the Medieval İslamic World) içerik olarak bunun çok çok ötesinde bir kitap, zira kitap ne coğrafî ne de zaman olarak İslam medeniyetinin sınırlarıyla kısıtlı. Kitapta hem İslam öncesi medeniyetler ve kültür çehreleri hem de İslam medeniyetinin coğrafî sınırları dışındaki bölgeler de ele alınıyor.


Kitapta istifade edilen kaynaklar gerçekten etkileyici. Her ne kadar kitapta istifade edilen kaynak malzemelerin büyük çoğunluğu Arapça olsa da, Pehlevice, Klasik Farsça, Süryanice, Çince, Sanskritçe, Eski Türkçe, Tibet dili, Yunanca ve Latince de istifade edilen diller arasında.

Birçoğu birincil kaynak olan eserlerden yapılan alıntılarda ilk önce o dilin modern bilimdeki transliterasyon kurallarına göre yazılmış bir çevriyazı ve altında da İngilizce tercümesi yer alıyor. Ayrıca kitapta istifade edilen kaynakların kendisi de çok ilginç. İstifade edilen belgeler arasında arkeolojik kazılarda bulunmuş tüccar mektupları, seyahatnameler, kitap sanatlarına dair eserler, sözlükler, şiir kitapları, yemek kitapları, kimya eserleri, tıp kitapları, coğrafya eserleri, cevahirnameler, hisbe kılavuzları, zooloji kitapları, botanik eserleri, tarih kitapları gibi çok geniş yelpazede eserler bulunuyor. Bu yönüyle eser, bu tarz bir araştırmanın nasıl yapılması ve yazılması gerektiğine dair harika bir örnek. Kitap, sadece bir nesne veya ürün üzerinden öncelikle Ortaçağ İslam dünyasının adeta bir kesitini oluşturuyor. Böylelikle genel okuyucu sadece misk hakkında değil, İslam medeniyetinde farklı alanlarda kaleme alınmış bu ilginç kaynaklar hakkında da bilgi sahibi oluyor. Ama diğer yönden de bu ilginç eserlerin büyük çoğunluğunun hâlâ Türkçeye tercüme edilmemiş olması da insanı üzüyor.

Örneğin istifade edilen eserler arasında yaklaşık bin sene önce Tunus’ta hükümdar olan Mu’izz b. Badis (1007-1061) tarafından kaleme alınan ve mürekkep yapımı gibi kitap sanatlarıyla alakalı birçok konuyu ele alan ‘Umdat el-Kuttab var. Bu eserin bir İngilizce tercüme olmasına rağmen maalesef hâlâ Türkçesi yok. Aynı şekilde kitapta istifade edilen diğer bir eser kozmetik ve parfüm tarihine dair dünyadaki en nadir ve eski kaynaklardan birisi olan ve dünyada tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan el-Kindî’ye atfedilen Kitab Kimiya el-ıtr ve’l-tasidat başlıklı yazmadır. Bu eserin Almanca tercümesi Arapça tahkikli metniyle birlikte 1940’lı yıllarda yayınlanmış olmasına rağmen, maalesef Türkçesi yoktur. İstifade edilen kaynaklara dair son örnek olarak da İslam medeniyetinde yazılmış olup günümüze kadar ulaşan en eski İslamî yemek kitabı olan İbn Sayyar el-Varrak’ın Kitab el-Tabih başlıklı eserinin İngilizce tercümesi olmasına rağmen Türkçesi henüz yoktur.

  • Miskin diplomatik hediye olarak gönderilmesine ilişkin Hz. Peygamber’in Habeşistan hükümdarına misk gönderdiği örneği veriliyor. Ticaret rotaları ve merkezleri ile ilgili olarak özellikle çok geniş bir coğrafyada güçlü bir ticaret ağına sahip Yahudi kökenli Razaniyye ailesinden bahsediliyor.

Müellif, kitapta Türk tarihi ile ilgili olarak özellikle Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügati’t-Türk adlı eserinden istifade ediyor. Dünya’da tek yazma nüshası İstanbul’da Millet Kütüphanesi’nde bulunan ve 1072 ile 1077 yılları arasında kaleme alındığı düşünülen bu eser, günümüze kadar ulaşmış en eski Türkçe sözlük. Bundan dolayı Türk tarihinin en değerli ve önemli kaynaklarından birisi. Müellifin istifade ettiği diğer bir eser ise Kutadgu Bilig (1069 M.) Ayrıca kitabın giriş kısmında ilk cümleler Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinin Diyarbakır’la ilgili bölümünde yer alan ve Diyarbakır’da Çin ile ticaret yapan bir tüccarın İpariye Camisi’ni nasıl yaptırdığını ve özellikle malzemesinde nasıl misk kullanıldığını anlattığı kısımdan bir alıntı ile başlıyor.

DİPLOMATİK HEDİYE OLARAK MİSK

Kitabın bölümlerine gelince: Kitap yedi bölümden oluşuyor. “Misk ve Terminolojisi” adlı bölümde miskin mahiyeti, özellikleri, kökenleri, kullanımı ve terminolojisi yer alıyor. Örneğin bu bölümde bir tek misk ceylanından elde edilen misk miktarının sadece 25 gram olduğunu, 1960 ile 1980 yılları arasında senelik ortalama üretimin 325 kg olduğunu ve bunun 13000 eril ceylanın öldürülmesi demek olduğunu öğreniyoruz. Buna ilaveten, misk’in değeri 1850 ile 1970 yılları arasında altın bazında ağırlığının ¼ altın iken, ağırlığının üç katı altın değerine kadar yükselmiş. 1979 yılında kaliteli miskin kilosu 45 bin dolar iken 1990 yılında bu rakam 700 bin dolara kadar çıkmış.

“Öte Asya ve İslam Dünyası’nda Lüks Ürünler” başlıklı ikinci bölümde daha genel olarak ortaçağda İslam dünyasında ve Öte Asya’da üretilen ve ticareti yapılan lüks ürünleri ele alıyor.

“Miskin Tarihi ve Misk Ticareti: Öte Asya’dan Yakın Doğu’ya” başlıklı üçüncü bölümde ise miskin bir koku olarak keşfedilmesi ve İslam öncesi dünyada ticaretinin hikâyesini ele alıyor. Tarihî kaynaklar ışığında ilk önce Çin’le başlamak suretiyle Hindistan, Tibet ve Orta Asya’da miski ele aldıktan sonra, İran dünyasında kokular (aromatics), Sasaniler dönemi İran’da Misk ve Kokular, Son Dönem Antik Dünya’da Misk’in Batıya Doğru Yayılması başlıklı bölümlerle İslam öncesi medeniyet ve kültür çehrelerinde miskin izini sürüyor.

“Misk ve Misk Üreten Ülkeler Hakkında İslami Bilgi” başlıklı dördüncü bölümde müellif ilk önce kısaca Arapça ve Farsçada miskin terminolojisini ele alıyor. Sonrasında Ortadoğu’da misk üreten ülkelerin coğrafyası ve miskin kökenleri hakkındaki bilgiyi ele alıyor. İbn Masaveyh (777-857 M.) , el-Cahiz (776-868/9 civarı), el-Ya’kubi (ö. 897), el-Ceyhani (10. yy.), Ebu Zeyd el-Sirafi (10 yy.) ve el-Mes’udi (896-956 civarı), el-Tamimi (ö. 980), İbn Mandaveyh (ö. 1019) ve İbn Kaysan (ö. 990), İbn Sina, el-Biruni (ö. 1050 civarı) ve İbn Badis (1007-1061) gibi müelliflerin eserlerinden misk ile ilgili kısımları mukayeseli olarak inceleyerek o dönemde misk üreten ülkeler ve coğrafyası hakkındaki bilgileri ortaya koyuyor. Bir sonraki alt bölümde ise kaynaklar ışığında miskin çeşitlerini ve kalite sıralamalarını ele alıyor.

Sonrasında ise “toponim, etnonim ve kaynaklar” başlıklı alt bölümde ise Tibet, Çin, Hindistan, Kırgız, Kitan ve Çin-Hind sınır bölgelerin ve Merkez Avrasya’dan gelen farklı misk çeşitlerinden bahsediliyor. “İslam Medeniyetinde Miskin Üretimi Hakkında Anlayış” başlıklı alt bölümde ise İslam medeniyetinde müelliflerin misk ceylanının miski nasıl ürettiğine dair ne tür ve ne kadar bilgiye sahip oldukları ele alınıyor. “Ticaret Dünyası ve Misk Ticareti” başlıklı beşinci bölümde öncelikle misk üreticileriyle ticareti işleniyor ve üreticiler hakkında çok az bilgi olduğu vurgulanıyor. Ayrıca miskin çok değerli olması hasebiyle vergi veya diplomatik hediyeleşmelerde de kullanıldığından bahsediliyor. Miskin diplomatik hediye olarak gönderilmesine ilişkin Hz. Peygamber’in Habeşistan hükümdarına misk gönderdiği örneği veriliyor. Ticaret rotaları ve merkezleri ile ilgili olarak özellikle çok geniş bir coğrafyada güçlü bir ticaret ağına sahip Yahudi kökenli Razaniyye ailesinden bahsediliyor.


Ayrıca bu bölümde bahsi geçen ilginç bir eser meşhur İslam âlimi el-Cahiz’e atfedilen Kitab et-tebessur bi’t-ticare başlıklı eserdir. El-Cahiz’in muhtemelen seyahatleri esnasında edindiği ilginç bilgileri paylaştığı bu risalede o dönemdeki ticaret dünyası ve ürünleri hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir (Bu risale Prof. M. Mahfuz Söylemez tarafından Türkçeye çevrilerek yayınlanmıştır). Bu bölümde bahsi geçen diğer bir konu attârlar ve attârların eserlerinde en sık işlediği konulardan birisi olan miskin tağşiş ve taklidi, yani sahte benzerlerinin üretilmesidir.

İSLAM TIBBINDAKİ YERİ

“Erken Dönem İslam Dünyasında Günlük Hayatta Misk” başlıklı altıncı bölümde ise Arap ve Fars parfümlerinden ve miski tütsü, merhem, kokulu pudralar, yağlar ve sular gibi miskin kullanıldığı farklı kozmetik ürünlerden bahsediliyor. Bunun haricinde klasik İslam kaynakları ışığında miskin kadınlar ve erkekler tarafından nasıl kullanıldığını, İslam tıbbındaki yerini ve eczacılığa ilişkin özellikleri ve eczacılıktaki uygulamaları yer alıyor. Son olarak da gıda ve meşrubatta kullanımı inceleniyor. Bu bağlamda geçen ay bu sayfalarda yer alan “800 yıllık bestseller yemek kitabı” başlıklı kitap tanıtımımızda bahsi geçen yemek kitabında da miskin yaygın bir şekilde kullanıldığını hatırlatmak isteriz.

Kitabın son bölümü olan yedinci bölümü İslam kültüründe miskin sembolik önemine ayrılmış. Bu bölümde öncelikle miskin, gerek dinî gerek dünyevî sebeplerden dolayı, İslam kültüründeki diğer kokular üzerindeki üstünlüğü ele alınıyor. Buna ilaveten, el-Mutenebbî (915-965), el-Ma’arrî (973-1057) ve Nizamî gibi birçok şairden örneklerle Ortaçağ İslam kültüründe miskin sembolik anlamlarını ele alıyor.

“Misk ve Krallık” alt başlıklı bölümde ise miskin eskiden beri krallık makamıyla ilişkilendirildiğini ve bu geleneğin İslam medeniyetinde de devam ettiğinden bahsediliyor. Yazar, “Misk ve İslam” başlıklı alt bölümde ise misk-din bağlantısını özellikle iki bağlamda ele alıyor: Miskin hadisler ışığında bir sünnet olarak pratik kullanımı ve miskin dinî sembolizmi. Müellif “İslamda miskin rolü Hz. Peygamber’in kendisi ile başlar” diyor ve hadis-i şeriflerden örneklerle Peygamber Efendimizin güzel kokuyu ve özellikle miski ne kadar çok sevdiğini ve ne denli sık kullandığı vurgulanıyor. Ayrıca İslam medeniyetinde Kâbe’den başlamak suretiyle dinî mekânların güzel kokularla kokulandırılması ve cenaze merasimlerinde kokunun kullanılmasından bahsediyor. “Misk ve bahçe” alt başlıklı son bölümde ise miskin İslam medeniyetinde nasıl cennetle, cennet bahçeleriyle ve bahçe sembolizmiyle ilişkilendirildiğini ele alıyor. Özellikle tasavvuf kaynaklarına atıfta bulunarak Hz. Mevlana’nın misk sembolizmini sık sık kullandığını vurguluyor. Kitap son olarak Mevlana’dan bir iktibasla son buluyor ve sonuç kısmına geçiliyor.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Evliya Çelebi ile başlayan ve Mevlana ile sonuçlanan bu kitap, gerek bilgi yoğunluğu, gerek kaynaklarının çokluğu ve çeşitliliği gerek araştırmanın kalitesi açısından son derece değerli bir eser. Yukarıda da vurguladığımız gibi her ne kadar bir konuyu ele alsa da bu çeşitliliğinden ötürü genel okuyucu kitlesine ortaçağ İslam medeniyetinin bir kesitini sunuyor. Eserin bir an önce Türkçeye kazandırılmasını ümit ediyor, bu tür kitapların amber ve başka meşhur kokular için de yazılmasını diliyorum.

#Anya H. King
#Misk
#İslam Dünyası
7 yıl önce