İstihbarat savaşlarının internet ortamına taşınmasıyla birlikte veri güvenliği de büyük önem kazandı. Hem sahada üstünlük kurmak, hem de kendi güvenliklerini üst seviyeye taşımak isteyen devletler, önemli verileri milli kaynaklarla elde edilen sistemlerle korumaya çalışıyor. Veri bilimi uygulamalarında birçok ülkenin dışa bağımlı olduğunu ifade eden IntelProbe Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Alper Özbilen, "Kuantum bilgisayarlarla beraber veri güvenliği önem kazandı. Biz veri teknolojilerini yerli imkanlarla Türkiye'ye kazandırmak için çalışıyoruz. Teknik uzman ihtiyacını gidermek için eğitim faaliyetlerinin yanısıra seminer ve sertifikasyon süreçlerini kapsayan üniversite sanayi işbirliklerini hayata geçirdik” dedi. Özbilen, gelecekte veriyi elinde tutanın dünyaya hükmedeceğini söyledi.
Günümüz koşullarında nitelikli bilgi için veriye ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Özbilen, “Artık kurumlar ve şirketler daha az veri siliyor. Şu an dünyadaki veri miktarının 44 zettabayt civarında olduğu tahmin ediliyor. Boyut büyüdükçe veriyi işleme, depolama, transfer etme gibi problemler de ortaya çıkıyor. Bu problemler için bizim önceliğimiz, büyük miktarda veriyi gerçek zamanlı veya gerçek zamanlıya yakın işleme ihtiyacı. Veriden, bilgi çıkarırken ihtiyaç duyulan hesaplama gücü bugün artık klasik bilgisayarların çok ötesine geçti. Kuantum bilgisayarlar, kimyasal simülasyon, makine öğrenmesi ve optimizasyon gibi alanlarda kullanılacak seviyeye ulaşırken, bu sayede risk yönetiminden yapay zeka modellerine veya kişisel ilaç üretimine uzanan geniş bir alanda yeni teknolojileri geliştirme imkanı sunuyor. Kuantum bilgisayarlar geliştikçe kullanım alanları ve erişim imkanları da genişleyecek. IntelProbe olarak biz de ülkemizin kuantum hesaplama alanında dünya teknolojileriyle yarışması için çalışıyoruz” diye konuştu.
Teknolojinin yapay zeka temelli veri analizine dönüştüğünü anlatan Özbilen, “Yeni teknoloji düzeninde önde gelen savunma şirketlerinden biri olmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda etkileşim ve işbirliğini önemsiyoruz. Yurtdışından birçok dünya devi savunma sanayii şirketi ile yenilikçi ortak projeler geliştirmek üzere adımlar attık. İtalya, Hollanda, Fransa ve Belçika ile ortak fon temelli teknoloji geliştirme anlamında ciddi yol aldık” diye konuştu. Özbilen, sensör teknolojileri noktasında kara, hava ve deniz araçlarına entegre olabilme özelliğine sahip görüntü ve ses işleme teknolojileri geliştirdiklerini belirterek, "Neredeyse birkaç ülkenin tekelinde olan 'büyük veri analitiği' uygulamalarını yerli kadrolarla geliştirerek, ülkemize kazandırmak için mücadele ediyoruz” şeklinde konuştu.
Kovid -19 salgını sürecinde savunma sanayisinin çalışmalarını sürdürdüğünü aktaran Özbilen şöyle devam etti: “Şirketimiz yakın coğrafyamızdaki farklı ülkelere teknoloji ihracatı yapıyor. Tüm gelirlerimizi yine AR-GE ve ürünleşmeye yatırıyoruz. Bazı hassas savunma ürünlerini ise sadece ülkemiz ve sınırlı sayıdaki dost ve müttefik ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamak için geliştiriyoruz. Kısa bir zaman zarfında, veri analitiği konusundaki uzmanlığımızı birçok ülkede gösterme fırsatımız oldu. Salgına rağmen bazı AB projesine katıldık. Dev sayılacak Avrupalı ve Amerikalı şirketlerle işbirliği imkanı elde ettik.”
Yeni nesil savunma teknolojileri şirketi olan IntelProbe'un yapay zeka uygulamaları başta olmak üzere veri analitiği ve kuantum hesaplama gibi yöntemlerle siber güvenlik, savunma ve telekomünikasyon teknolojilerinde çalıştığını aktaran Özbilen, “Profiling Analytix (PaX) adlı yüksek teknoloji ürünümüz ile yapay zekâ destekli büyük veri analitiği çözümleri sunuyoruz. Genel amaçlı savunma, siber güvenlik, bankacılık, kurumsal müşteri yönetimi gibi birçok alanda geniş bir yelpazede kullanım alanı bulunmaktadır. Veri yönetimini otomatikleştirerek, kaynağından raporlamaya kadar veri üzerinde kontrol sağlamaktadır. Sadece yapısal veya yarı yapısal veriler üzerinde değil, yapısal olmayan ses ve görüntü gibi içerikler üzerinde de analizler yapmaktadır” dedi.
- Özbilen şu değerlendirmede bulundu: "Nasıl ki sınırlarımızın güvenliğini yabancı ülke askerlerine emanet edemiyorsak, verilerimizi ve teknolojik ihtiyaçlarımızı da yabancı şirketlerin ürünlerine emanet edemeyiz. Buradaki en temel motivasyonumuz, zamanla dayatmaya ve mecburiyete dönüşen uluslararası tekeli kırabilme idealimizden gelmektedir."