Şunu diyebiliriz; ilmi, ameli ve istikameti tam bir şeyhin, böyle olan herkes gibi hata etme ihtimali, böyle olmayanlara göre daha azdır. Ama hiçbir zaman hata dairesinden çıkamaz, masum ve masûn olmaz. Bu düşünce bize Şia’dan geçmiştir.
İstişare için ehlinin yani bilenlerin bulunması gerekir ve istişaresizlik işte o sözünü ettiğimiz edebiyatı doğurur; şeyh her şeyi bilir, onun kimseye sormasına gerek yoktur, onun her yaptığında bir hikmet vardır. Şarap içerken bile görsen kalbini bozmayacaksın gibi garabetlerin yüz katını her gün duyuyoruz. İyileri töhmet altında bırakmamak için bunları zikretmiyorum. Ama iyiler de bu işin kontrol mekanizmasını bizzat kendileri oluşturmalıdırlar. Aksi takdirde çoğunluğa dahil edilme riskini de göze almalıdırlar. Kötülükler belli bir dozun üzerine çıkınca Allah bile artık cezalandırmada iyileri kötülerden ayırmıyor, fitne geldi mi hepsine birden geliyor (bkz. Enfal 25).