|
Ne şiş yansın, ne kebap! Ne şiş, ne kebap asla yanmasın! Ne şişi, ne kebabı yaktık mı? Yanmasın ne şiş, ne kebap!

1 Mayıs 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesinin Kültür sayfasında "Karşılaştırma edâtlarında yapılan dil yanlışlıkları" başlıklı bir yazı yayımlandı. Osman Akkuşak''ın kaleme aldığı yazıya ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Önce şunu belirteyim: Eskiden "bağlama edatı" adıyla "edat" diye öğretilen sözcükler, bugünkü dilbilgisi öğretiminde "bağlaç" adıyla anılıyor. Örneğin, "Ali ile Veli, bisikletleri ile gezintiye çıktılar." cümlesinde kullanılan ilk "ile" bağlaç sayılırken, ikinci "ile" edat (ilgeç) sayılmaktadır. Osman Akkuşak''ın üzerinde durduğu "ne... ne..." sözcükleri de günümüzde edat değil, bağlaç türünde değerlendirilmektedir.

Dr. M. Necmettin Hacıeminoğlu''nun Türk Dilinde Edatlar adlı eserinde "Karşılaştırma-Denkleştirme Edatları" arasında yer verdiği "ne... ne..." M. Kaya Bilgegil''in Türkçe Dilbilgisi''nde "bağlaçlar" arasında yer alır.

Adı geçen iki kitapta verilen bilgilere ve örneklere bakarsak, Osman Akkuşak''ın Oktay Ekşi ile Mine G. Kırıkkanat''a haksızlık ettiğini anlarız. Yani, "Sezer''in itibarı o kadar büyük ki, ne generaller, ne de İslamcı partiler, kamuoyu önünde, onun otoritesine karşı çıktılar." diyen Oktay Ekşi de, "Liberal ekonomi yanlısı Türk politikacıları, ne partileri içinde ne kafalarında ne de ülke yönetiminde demokrat ve liberal olabildiler." diyen Kırıkkanat da herhangi bir dil yanlışı yapmış değildir. Osman Akkuşak''ın bu cümleleri, niçin yanlış veya bulanık bulduğunu anlayamadım doğrusu. Bu cümlelerde yüklemin olumsuz olması "zorunlu" değildir, olsa olsa "câiz"dir. (Bu "caiz"in Kaya Bilgegil''e ait olduğunu belirtmeliyim.)

"Ne... ne..." bağlacıyla kurulan cümlelerin öteden beri alıştığımız bir söz dizimi vardır. Bu bildik diziliş içinde yüklem olumlu, anlam ne''lerden ötürü olumsuzdur:

"Eyvah, ne yer, ne yâr kaldı!"

"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır."

Ancak yüklem, cümlenin başında yer alıyorsa, olumsuz yapılması gerekir:

"Tadı yok sensiz geçen, ne baharın, ne yazın;

Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın."

Bu durum, Kaya Bilgegil''in kitabında herhalde sehven yanlış yansıtılmış. "Diğer ögelerden sonra söylenen yüklemler, olumsuz hâlde bulunurlar." denmiş, oysa verilen örnekten de anlaşılacağı gibi, vurguladığım "sonra" yerine "önce" denmesi gerekirdi. "(Gelemez) şimdi (ne) Fatih, (ne) Yavuz." (a.g.e., s. 157) Dergâh Yayınları, kitabın yeni baskısında umarım bu yanlışı düzeltir.

Kaya Bilgegil, "ne... ne..." bağlacının kullanıldığı cümlelerde olumsuzluk belirten zarflar, (hattâ başka zarflar) kullanılmışsa, yüklemin olumsuz yapılması gerektiğini belirtir. İki örnek aktarayım: "(Ne) muzu (ne) şeftaliyi (hiç) yememiş.", "(Ne) kerrat cetvelini (ne) grameri (henüz) öğrenmemişti." (s.158)

Bu son cümlenin yüklemini olumluya çevirirsek, cümle "eskiden öğrenmişti" anlamını kazanıverir. "Henüz" zarfını cümlenin başına alırsak, yüklemi olumlu kılmamız gerekir: "Henüz ne kerrat cetvelini, ne grameri öğrenmişti." En iyisi, atalarımızın tercih ettiği söz dizimine uyup "Henüz ne kerrat cetvelini öğrenmişti, ne grameri." demek.

Recâizâde Mahmud Ekrem Bey Ta''lîm-i Edebiyat''ın Za''f-ı te''lîf bahsinde olumsuzluk edatı "ne"nin kullanımına ilişkin "Bir İstitrad" açmış, çeşitli örneklerle beş buçuk sayfa yazmaktan kendini alamamış ve meseleyi "hüsn-i tabiat ve hükm-i vicdanınıza havâle eylerim" diyerek kapatmıştır. (a.g.e., s.96-101, İst. 1299)

23 yıl önce
Ne şiş yansın, ne kebap! Ne şiş, ne kebap asla yanmasın! Ne şişi, ne kebabı yaktık mı? Yanmasın ne şiş, ne kebap!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak