Yoldaşım, köşedaşım, programdaşım Ersin Çelik, kültürel iktidardan bahis açtığı son yazısını “İsmail Kılıçarslan da deşerse daha derinlerden devam edecek” cümlesiyle bitirip pası ayağıma bırakmış. Oradan devam edeyim. Ama önce Ersin’in “umut dolu” yazısından bir paragraf iliştireyim şuraya: “Hatırlayalım, birkaç yıl öncesine kadar İslami camianın gençlerini; değerlerinden ve gelenekten uzaklaşmakla suçlayan, misal ateizmin ve eşcinselliğin imam hatiplerde bile yaygınlaştığını iddia eden, buna paralel AK Parti’yi inşa eden zeminin kaydığını söyleyen yorumlar bir anda her tarafı sarmıştı. İnsanları kendi çocuğundan şüpheye düşürecek kadar etkili olmuştu yapılan tezvirat. Yurt dışından fonlanan medyanın arşivi böylesi haber, rapor ve analizlerle, sahte röportajlarla dolu. Bugün yeniden tartışmaya durduğumuz ‘Kültürel İktidar’ da tam olarak; iddiasını kaybetmiş, cesaretini yitirmiş, ne olursa olsun başaramayacağına inanmış, kendini, değerlerini, inancını inkâr edecek bir ezikliği dayatıyordu.”
Ersin’in ne dediğini ve niçin umutlu olduğunu elbette anlıyorum ama kültürün “endüstriyel bir üretim” olduğunu kabul etmeye yanaşmadığımız sürece bizden bir şey olmayacağına dair inancımda bir değişiklik yok.
Niçin yok? Şundan: Kültür üretenin endüstrinin içerisinde “fikriyle ve üretim becerisiyle” var olduğunu, olabildiğini hâlâ göremiyoruz Türkiye’de. Solda da göremiyoruz, sağda da. Sözgelimi Barımgillerde de göremiyoruz sözgelimi TRT’de de.
Mutlaka bir “selam”a ihtiyaç duyulan bir endüstrinin sağlıklı bir endüstri olmasını bekleyebilir miyiz?
Soruyu şöyle sorayım. Mobilya alırken aldığımız mobilyanın önce kalitesine, bize önerdiği “fikre” mi bakarız yoksa o mobilya dükkânının sahibinin sahip olduğu “selam değeri”ne mi?
Anlatamadıysam şöyle devam edeyim. Zekâsı en parlak çocuklarımızın mühendislik ve tıp okuduğu ülkemizde “kültür işleri” dediğimiz şey kimlere ve ne şekilde pay ediliyor hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla ben, Ersin kadar umutlu değilim.
İki türlü ilerliyor mesele Türkiye’de. Ya Barımgiller familyasına biat ederek Türkiye’ye ateş açmaya gönüllü olacaksın yahut “selam”ın olacak bir adet. Buradan kültür nasıl ve ne şekilde ilerlesin Allah aşkına?
Nerede kültür fonlarımız? Yok. Nerede STK’larımızın peşine düştüğü kültürel üretim meselelerimiz? Yok. Nerede bütünüyle sivil şekilde ilerleyen hareketlen-melerimiz? Yok. Bunca yokluğun arasında üç beş güzel şey oluyor diye seviniyor muyuz? Evet ve elbette. Yedi Hilal “Kubbe” sergisi yapıyor, bayılıyoruz. Biyografi enstitüsü kuruluyor, bayılıyoruz. Ketebe Çağdaş Arap Edebiyatı’nın bütün başyapıtlarını yayınlıyor, bayılıyoruz. Postofis, bütünüyle sivil şekilde ayda 9-10 kültürel etkinlik yapıyor, bayılıyoruz. Ama o kadar işte. Koy yanına on on beş iş daha. O kadar işte.
Çölden hallice yani…
Bizde durum böyle de Barımgillerde farklı mı? Değil. Hatta daha beter… Her türden ahlaksızlığın temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulduğu düşkün dizilerle hayat bulan bir endüstri orası da.
Orası çöl bile değil.
Ama ne var biliyor musun Ersin Çelik? Şu var. Türkiye’de bazı şeyleri açıkça konuşmak dururken insanların “ya elimdekini de kaybedersem” diyerek konuşmaktan geri durdukları şeyler var ya. Ondan geliyor başımıza ne geliyorsa. Mesela ben “kardeşim, 160 dakika Selahaddin dizisi mi olur? Şunu 40 dakikalık 30 bölüm olarak planlasanız da Cennetin Krallığı’na rakip bir iş çıksa” yazsam şuraya, herkes alınacak. “Yahu TRT’nin rating, Tabii’nin tık endişesi taşımaması lazım gelir” desem “İsmail yine bize ateş etmiş” diyecekler. Hâlbuki ben de biliyorum o “selam” ile gitmeyi gidilecek her yere. Ama yok kardeşim. Selamla değil kelamla olacak. Derin bir anlayış ve vizyonla olacak yani.
Örnekleri çoğaltırım ama yerim bitti. O yüzden çözüme dönük birkaç kelam edeyim. Sivilleşme, bağımsız fonlar, kültüre cebinden de para yatıracak endüstri temsilcileri. Kültürel iktidar mücadelesi vermek istiyorsak Türkiye’deki kültürel vesayetle politik düzlemde çatır çatır kavga ederken bir yandan da bu üç maddeyi hayata geçireceğiz. Bunun başka yolu yok.
Kabiliyetli ile kabiliyetsizi, yetenekli ile yeteneksizi birbirinden tefrik etmek yerine Barımgiller familyasının lacivertini kurmakla kültürel iktidar olunur mu Ersin? Kültürden kazandığı parayı yurtdışında eve, kripto piyasasına, lüks arabaya yatırmayı marifet bilen adamlarla yol alınır mı? Sen söyle.
Bir de hatırlat da Siyaseten’de bu hafta “niçin bir Hazreti İbrahim dizisi yapmıyoruz?” meselesini konuşalım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.