|
Değişen güvenlik paradigması ve Kanal İstanbul

Kanal İstanbul Projesi’nin yeniden gündeme gelmesiyle beraber, eski bazı tartışmalar da gün yüzüne çıktı. Kanal İstanbul’un salt bir rant projesini olduğunu söyleyenlerden tutun da Trakya’nın savunmasını zaafa uğratacağını iddia edenlere kadar pek çok ilginç ve aslına bakarsanız içi boş söylemler gündemi işgal etmeye başladı. Peki hamaseti bir kenara bırakarak Kanal İstanbul projesini nasıl okumalıyız?

GÜVENLİK PARADİGMASI DEĞİŞİYOR

Dünya son dönemde, daha önce hiç olmadığı kadar hızla değişiyor ve dönüşüyor. Bu değişim ve dönüşümden olguların ve paradigmaların etkilenmemesi ise mümkün değil. Bu değişimden güvenlik de etkileniyor ve dönemin ruhuna uygun şekilde kavram kendisini güncelliyor.

Güvenlik insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un kendi adıyla literatüre kazandırdığı ve genel kabul gören hiyerarşisinde “güvende olma ihtiyacı”, ilk basamak ihtiyaç olan “fizyolojik” ihtiyaçlardan hemen sonra gelir. Güvenliği sağlamak aynı zamanda karşılanan fizyolojik ihtiyaçların da korunması anlamına gelir. Zaten genel geçer güvenlik tanımı, kazanılmış değerleri tehdit eden unsurlardan uzak durmak olarak ifade edilir. O halde değerleri elde etmek kadar onu elimizden alacak tehditleri de bertaraf edecek şekilde güvenliği sağlamak gerekir. Zaman içinde bu tehditlerin şekli ve içeriği değişebilir. Örneğin bundan bin yıl önce bir ordunun asker sayısı önemliyken, yaklaşık 100 yıldır ordunun asker sayısından daha ziyade sahip olduğu teknoloji önemlidir. Bugün ise o teknolojilere erişecek finansal güç ve/veya söz konusu teknolojileri üretmek için gerekli insan kaynağına ayrılacak bütçe önemlidir. Dahası artık bir ülkenin kaynaklarını kendi lehinize kullanmak için askeri işgale gerek yoktur. O ülkenin şirketlerinin yönetimini ele geçirmek yeterlidir. Benzeri bir şekilde bir ülkeye zarar vermek için askeri güç kullanmaya da gerek yoktur. O ülkenin ekonomisine saldırmak askeri işgalden hem daha kazançlı hem de kolaydır. Sayısını çoğaltabileceğimiz örnekler güvenlik algısının fiziki güvenlikten ekonomi güvenliğine doğru evrildiğini gösterir.

GÜVENLİK VE EKONOMİ GÜVENLİĞİ

Arnold Wolfers, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra (1952) kaleme aldığı “Muğlak bir sembol olarak ulusal güvenlik” başlıklı makalesinde güvenliği şu şekilde tanımlar; Güvenlik, elde edilmiş değerlere yönelik bir tehdidin bulunmaması halidir. Wolfers’a göre güvenlik; objektif anlamda eldeki değerlere yönelik bir tehdidin olmaması, sübjektif anlamda ise bu değerlere yönelik bir saldırı olacağı korkusunun taşınmamasıdır. Bu tanımdan önce ve sonra pek çok tanım yapıldı. Bu tanımların hemen hemen hepsi tehditlerden uzak olma üzerinde kurgulanmıştı ve dönemin ruhu bu tehditlerden uzak durmanın ancak askeri güç ile sağlanabileceğini gösteriyordu. Ancak bugün durum oldukça farklı ve ABD Ulusal Güvenlik Strateji belgelerinde de son dönemde sık sık vurgulandığı üzere artık ordunun gücü ile ekonominin gücü aynı cümle içinde kullanılıyor ve ekonomi güvenliği doğrudan ulusal güvenlik olarak tanımlanıyor.

Öte yandan söz konusu ekonomi güvenliği olunca bir husus ilave etmekte fayda var. Daha önceki güvenlik tanımında ifade edilen elde edilmiş değerlere yönelik tehditlere ilave olarak ekonomide elde edilmesi muhtemel potansiyel değerlere yönelik tehditleri de göz önüne almak gerekiyor. O halde ekonomide potansiyelinizi realize etmenizin önüne engel çıkaran şeyler de ekonomi güvenliğinizi tehdit ediyor demektir.

KANAL İSTANBUL’UN
STRATEJİK ÖNEMİ

Gelelim Kanal İstanbul meselesine. Açıkçası, güvenlik paradigmasındaki bu değişimi okuyamayan ve yeni güvenlik konseptinin ekonomi güvenliği üzerinden kurgulandığını kavrayamayanların Kanal İstanbul projesinin stratejik değerini anlamalarını beklemek yanlış olur. Toplumun bir kesiminin Kanal İstanbul’u bir rant aracı veya bir inşaat projesi olarak algılamasının bilgi eksikliğinden kaynaklandığına inanıyorum. Ancak Türkiye’yi yönetmeye talip olanların davranışlarını bilgi eksikliği ile izah etmek pek mümkün görünmüyor. Zira, Türkiye’nin jeopolitik konumu, küresel politikaları ve stratejik hedefleri kapsamında tam da dönemin ruhuna uygun bir şekilde potansiyel çıkarlarını realize edecek bir projenin maksatlı bir şekilde engellenmeye çalışıldığı kanaatini taşıyorum. Dahası bu tarz stratejik öneme sahip projelerin maliyetinin ve getirisinin hesaplanırken bakkal hesabı misali sadece gelir gider üzerinden bakılması da profesyonellikle bağdaşmıyor.

#Arnold Wolfers
#İkinci Dünya Savaşı
#Kanal İstanbul
#Türkiye
4 yıl önce
Değişen güvenlik paradigması ve Kanal İstanbul
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca Korona vakasını açıklayınca neden sevindim?
Hıncal, Perinçek, Özdil, Ardıç ve Aydın Doğan’ın kıymetlisi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’