|
Ateş çemberi

İki hafta kadar önce ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Ukrayna krizinden dolayı Rusya’yı hedef alan şöyle bir açıklaması olmuştu:

“Rusya, Ukrayna konusunda çatışma yolunu izlerse, ağır bedeller ödeteceğiz.”

Bu tehdit dolu açıklamadan hemen sonra Bilinken’ın kendisi Rus mevkidaşı Lavrov’la, devamında da Biden, Putin’le başkanlar düzeyinde görüşmeler yaptı.

ABD, Rusların Ukrayna’ya askeri bir operasyon yapmasına tehdit cümleleri kurarak karşı çıkıyor; Ruslar, bu ülkenin NATO’ya alınmayacağına dair kendilerine garantiler verilmemesi halinde sınıra yaptıkları dev yığınaktan vazgeçmeyeceklerini ima ediyorlar.

Önümüzdeki dönemde bu görüşmelerin sonucunu, sürecin hangi tarafın istediği biçimde ilerlediğini görerek anlayabileceğiz.

Bir süre önce Blinken’ın yukarıdaki sözünü hatırlattığım üst düzey bir Türk yetkili, bu cümle ile ilgili olara
k “Ne tehdidi, ne bedeli”
şeklinde özetleyebileceğim bir reaksiyonla karşılık vermişti.
İşin doğrusu,
“Ağır bedeller ödeteceğiz”
ifadesi, Rus/Amerikan ilişkilerinin karakterini yakından tanımayanların ilk aklına geldiği gibi askeri müdahale anlamında bir gözdağı değil, ekonomik ambargolarla Rusların ‘c
anına okuma’
vaadinden ibaretti.
Muhatabımızın ABD’den gelen tehdit cümlelerini
‘omuz silkerek’
karşılamasının nedeni de buydu.

Kendisinin de hatırlattığı gibi, yakın zamanda Rusya’ya komşu iki ülkenin başına gelen iki örnek, (2008’de Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi, 2014’te Kırım’ın işgal ve ilhakı) Ukrayna’nın bugün karşı karşıya olduğu durumda olduğu gibi, Amerika’ya sırtını yaslamanın güven verici olmaktan ne kadar uzak olduğunu düşündürtüyordu.

(2014’te Rusya Kırım’ı ilhak ettikten sonra bu hareket, İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler’in Çekoslovakya’yı “Benim hakkım” diyerek işgal etmesine ve Fransa ve İngiltere’nin buna göz yummasına benzetilmişti).

DEDEAĞAÇ’A ABD YIĞINAĞININ ENERJİ KRİZİYLE DE BİR ALÂKASI OLABİLİR Mİ?

Diğer yandan Ukrayna krizi, Avrupa’nın önüne hızla artan enerji maliyeti olarak döndü.

Sonbaharda rekorlar kıran doğalgaz fiyatları, biraz durulur gibi olmuştu.

Ancak Almanya’da yeni kurulan hükümetin Dışişleri Bakanı Annalena Bearbock’un açıklamalarıyla doğalgaz odaklı gerilim yeniden tırmanışa geçti.

Çiçeği burnunda Alman Bakanın Rusya’dan Almanya’ya uzanan Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının açılışa hazır olmadığını söylemesi ve bu sözlerini aynı zamanda Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’ya bir tepki olarak ortaya koyduğunu belli etmesi ile doğalgazın bin metreküplük fiyatı yeniden 1300 dolara fırladı.

O cephede de durum şöyle:

Rusya, vanaları kısıp Avrupa’yı kış ortasında donmakla, Almanya ise Rusya’yı, Ukrayna krizini tırmandırması halinde 10 milyar dolar maliyetle inşaatı tamamlanan Kuzey Akım-2 hattını açmamakla tehdit ediyor.

Peki, sanayisinin Rus doğalgazına ihtiyacı yüksek düzeyde olmasına rağmen, kullanılan tehdit dilinin gaz fiyatlarını tırmandırdığını bilmesine rağmen Almanya’nın böyle bir yöntem izlemesinin
‘tuhaflığını’
nasıl izah etmeli?

Bu sözleri, Alman Bakanın acemiliğine vermek mümkün mü?

Yoksa daha kurumsal bir politikayı mı yansıtıyor bu yaklaşım?

Doğalgaz fiyatlarını yeniden fırlatan bu sözler bir gaf değilse eğer, bu işin arkasındaki Amerikan aklı ile izah edilebilecek bir durumla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.

İkinci Dünya Savaşı’nın mağlupları arasında yer aldığı için ordusunun yeniden güçlenmesine izin verilmeyen Almanya, askeri bakımdan Rusya ile baş başa kalma korkusunu ABD’ye yaslanarak tolere etmeye çalışıyor.

Trump döneminde Berlin’de müstemleke valisi gibi davranan bir ABD büyükelçisi vardı ve bu büyükelçi, Kuzey Akım-2 projesine açıktan karşı çıkıyordu.

Almanlar o büyükelçinin o günkü tutumundan rahatsız olduklarını belli etmişlerdi tabii ancak statüko hatırlandığında bu tepkiler, bu yerden sonra anlamını yitirmişti.

Geçenlerde yine bir Türk yetkiliden, ABD’nin Dedeağaç’a yaptığı askeri yığınağının bu konuyla da bir ilişkisi olduğuna dair bir değerlendirme almıştım.

Rusların Avrupa’yı
“Gaz vermem, donarsınız”
diye örtülü bir şekilde tehdit etmesine karşılık ABD’nin Dedeağaç’a gemilere ‘likit gaz’ getirmeyi taahhüt ettiğini söyleyen yetkili, bu yığınağın gerekçelerinden birini böyle bir strateji ile ilişkilendirmişti.
BOSNA’YA DİKKAT!

Bu gerilimlerin tam ortasında dikkatleri toplamayı gerektiren bir başka gelişme de Bosna Hersek’te yaşandı.

Bilindiği üzere Bosnalı Sırpların lideri, Sırp Cumhuriyeti entitesinin Bosna-Hersek vergi ve yargı sisteminden çıkması ve kendi ordusunu kurması için kendi meclisine teklif götüreceğini söylemişti.

Milorad Dodik dediğini yaptı ve bu teklif Sırp meclisinde kabul edildi.

Bu kararın ne anlama geldiğini, nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu başka bir yazı ile anlatalım.

#ABD
#Antony Blinken
#Ukrayna
#Rusya
2 yıl önce
Ateş çemberi
Efendimiz’in (sav) Zekâtı-2
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim