|
Modern aşiretçilik: Irkçılık!

Ebu Cehil Peygamberimize sorar:

-Müslüman olsam beni Habeşli köle Bilal"le bir mi tutarsın?

Peygamberimizin cevabı şu olur:

-Evet, bir tutarım. Ancak mü"minler kardeştirler. İslamiyet inancında üstünlük ve şeref ancak takva iledir.

Ebu Cehillerin tek derdi vardı: Statü!

Peygamberimize sordukları sorunun dibinde de bu statü talebi vardı.

Ebu Cehil"in de, Ebu Leheb"in Peygamberimizden istediği tek şey vardır: Ayrıcalık!

Ebu Cehil de, Ebu Leheb de Peygamberimizin amcalarıydı. Yani Peygamberimizin aşiretine mensup idiler.

Mekke"nin soyluları olarak bilinirlerdi.

Aşiretçi bir anlayışa sahiptiler.

Kendilerini Kureyş"in en soylu aşiretinin liderleri olarak kabul ederlerdi. Sırf bu nedenle kendilerini ayrıcalıklı ve üstün kabul ederlerdi.

Peygamberimizin getirdiği akide ise üstünlüğü soy sopta, kanda ve aşirette değil inançta arıyordu. Takvada arıyordu.

O tarihlerde milliyetçilik/ulusçuluk yoktu. Aşiretçilik ve kabilecilik vardı.

Peygamberimizin yaptığı şey şuydu: Aşiretçilik ve kabilecilik yerine akideyi ikame etmek!

Peygamber geldiğinde geçerli tek akçe, bugün ırkçılık/ulusçuluk olarak tanımladığımız üstünlüğü soy sopta ve kanda arayan aşiretçi/kabileci zihniyetti.

Peygamberin yerleştirdiği şey ise akide oldu.

Aynı akideye/inanca mensup olanların kardeşliğini esas alan Nebevî tebliğ, gerçekte eşitsizlikçi ve üstünlükçü bir rejimi yok etmeyi amaçlıyordu.

O yüzden Mekke pazarlarında bir köle olarak alınıp satılan Habeşli Bilal Peygamberimizin nezdinde öz amcaları olan Ebu Cehil"den ve Ebu Leheb"ten üstün ve şerefli kabul ediliyordu.

Ebu Cehil"lerin, Ebu Lebeb"lerin kabul etmediği tek şey işte buydu.

Ademin oğulları olmak bakımından bir eşitliği kabul etmedikleri gibi Allah ve Peygamber nezdindeki şeref ve üstünlük anlayışına da itiraz ediyorlardı.

İslam tarihinde Muaviye"nin ve oğlu Yezid"in sürdürdüğü anlayış da işte bu aşiretçi/kabileci anlayıştı. Arapçılık ideolojisi Muaviye ve Yezid üzerinden Kureyş"in bir kabilesine üstünlük ve ayrıcalık talep etmek biçiminde karşımıza çıktı.

Muaviye ve Yezid iktidarı kendilerine ait bir hak olarak gördüler ve iktidarı ele geçirmek için her türlü hileyi ve zulmü esas almakta bir sakınca görmediler.

Hilafetin Saltanata dönüşme süreci Muaviye ile başladı ve oğlu Yezid"le pekişti.

Arap milliyetçiliği aşiretçilik/kabilecilik anlayışı üzerinden hortlatıldı.

Üstünlük ve şeref anlayışı akideden alınıp aşiretçiliğe/kabileciğe yeniden devredildi.

Oysa İslam akidesinin esası belliydi: Ebu Cehiller, Ebu Lehebler hangi ırka, kavme, aşirete ve kabileye mensup olursa olsun sevilmesi ve desteklenmesi gereken kişiler değildi!

Peygamberimizin veda hutbesinde söylediği sözler gerçekte ümmetine kendi sonrasına dair yapmış olduğu ciddi uyarıları içeriyordu.

Şöyle hitap ediyordu Peygamberimiz:

"Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz Adem"in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Hepiniz kardeşsiniz. Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır."

Ne yazık ki sonraki süreçte üstünlük ve şeref anlayışı tekrar Araplık, aşiretçilik ve kabilecilik anlayışı üzerine oturtuldu.

Bence ulusçuluk/ırkçılık dünkü o ilkel aşiretçi/kabileci anlayışın modern bir versiyonudur.

Kim ki üstünlüğü ırkında arıyorsa bilsin ki cahiliye anlayışı üzerinedir.

Kim ki şerefi kendi kavminde, ulusunda arıyorsa bilsin ki cahiliye pisliğine bulaşmıştır.

Kim ki şerefi ve üstünlüğü aşiretinde ve kabilesine mensubiyette arıyorsa bilsin ki cahiliye zihniyetine mensuptur.

Türkiye"deki asıl sorun, eşitsizlikten kaynaklanıyor.

Devletin resmi ideolojisinin bir ırka üstünlük tanıması, diğerlerini ret ve inkar etmesi, dahası ve en fenası bir insanlık suçu olan asimilasyona tabi tutması bugünkü sorunu yaratan cahiliye zihniyetinin bir ifadesidir.

Birilerinin hala eşitliğe razı olmamasında da bu Ebu Cehil kibri yatmaktadır. Ebu Cehil"in benimsediği üstünlükçü anlayış yatmaktadır.

Başbakan Erdoğan"ın ayaklarımın altına alıyorum dediği ve cahiliye pisliği olarak mahkum ettiği anlayış işte bu üstünlükçü/ayrıcalıklı zihniyettir.

Etnik milliyetçilik/ırkçılık denilen şey, cahiliye toplumunun o günkü aşiretçi/kabileci anlayışın modern giysilere bürünmüş halinden başka bir şey değildir.

Biliyorum, bu sözlerden birileri aşiretlere veya ırklara karşı çıkıldığı varsayımı üzerinden bir çarpıtmada bulunacaklardır.

Oysa yalın gerçek şudur: Türklük üzerinden yapılan Türkçülüğe, Kürtlük üzerinden yapılan Kürtçülüğe karşı çıkmak bizatihi Türke/Türklüğe, Kürde/Kürtlüğe karşı çıkmak anlamına gelmediği gibi aşiretçiliğe karşı çıkmak da aşiretlere karşı çıkmak anlamına gelmemektedir.

11 yıl önce
Modern aşiretçilik: Irkçılık!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset