‘Küresel belirsizlik’ anındayız ve bu dilim, ‘yeni çağın tehditleri’ ile kuşatılmış durumda. Biden’lı ABD’nin de bu fikirde olduğunu ‘resmen’ biliyoruz. Mesele diğer kaslı ülkelerin, Rusya, Çin, İngiltere, Türkiye, Almanya vb., bu flu süreç aşılırken, kendi çıkarları/hedefleri konusundaki adımları nasıl yontacakları veya sağlam duracakları, müttefikleriyle beklentileri arasında ne kadar sıkışacakları ile ilgili…
Soru(n)lar da böyle başlıyor…
Çünkü bunların gerçekleşmesi için ABD’nin liderlik taahhütleri yetmiyor. Bahsedilen ülke ve kuruluşların Amerikan liderliğine destek vermesi gerekiyor. Vitrin bu ama vitrinin camdan olduğuna yönelik vurgu artık daha yoğun duyuluyor, üstelik camın her iki yanından geliyor.
***
Madalyonun diğer tarafında ise Washington’un Biden’ın seçildiği günden, sözde Ermeni soykırımını tanıdığı ana değin geçen sürede-tek tek sayıp ‘saatlerinizi’ almayayım-tüm resmi ağızlarından Ankara’yı ısıran ‘ağır’ ifadeleri var. İki ülkenin ortak dosyasındaki ‘açmazlar’ da belli. İlaveten, NATO içinde Türkiye’nin yeri belliyken, buradaki varlığının eritilmesi ihtimalini aba altından gösteren yaklaşımlar da hafızalarda duruyor. Görüşmelerin başlıklardan açılması halinde tüm dosyanın rafa kaldırılması bile kimseyi şaşırtmaz.
***
O renk paleti şudur…
Türkiye, Libya’da ABD ve Rusya ile yüz yüze. Suriye’de ABD ve Rusya ile yüz yüze. Kafkasya’da sadece ikisi ile değil, Çin’le de yüz yüze. Kısa süre içinde Irak’taki müstakbel NATO varlığı ile de yüz yüze gelecek.
Bu işin güney ve doğu yönü. İlişkilerin merkez üssü Batı’da ise.. Polonya ile bambaşka bir ilişki boyutuna geçildi. Stratejik giriştir bu ve Varşova’ya SİHA satılması, Polonya Devlet Başkanı’nın Türkiye ziyareti, burada söyledikleri, ABD-NATO-Rusya için Polonya’nın anlamı düşünüldüğünde ister-istemez mesaj haline dönüşüyor.
Cumhurbaşkanı’nın, ‘Türkiye’den siz nasıl (SİHA) alıyorsunuz’ diyebilirler” göndermesi bu manadadır. ABD şu ana kadar bir şey demedi! Ukrayna-Kırım aynıdır. Ankara-Kiev ilişkilerinin geldiği boyut, yine ABD-NATO için mesaj taşımaktadır. Nitekim, bugüne değin Rusya’dan duyulmayan çıkışlar bu aşamadan sonra gelmeye başlamış; “Kırım’a alakanız sizin benzer hassasiyetlerinize ilgimizi artırır” diye tercüme edilebilecek sopa göstermelere varmıştır…
***
Bu konjonktür sadece ABD, NATO, Rusya için değil, Avrupa Birliği için de mesajdır! Bir yandan kendi ataletiyle yüzleşmeleri sağlanırken öte yandan kiminle çalışmaları gerektiği konusunda somut veri sunuluyor…
Bir yandan, Fransa’nın, ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözünü hatırlatıp, “bunu NATO’nun hesaba çekmesi gerekir” derken, diğer taraftan, Liderler Zirvesi ve Biden’la görüşme arifesinde, Paris’le masaya oturulması da aynı paletin renklerindendir.
***
Hepsi diplomatik taktik hareketler sınıfındandır ve Türkiye’nin stratejik pozisyonunu pekiştirmek adınadır. “ABD-NATO-Türkiye ilişkileri niçin böyle bir gerilim safhasında” sorusunun zirvede sorulacak olmasının anlamı, “siz bu hareketleri kime yaptığınızın farkında mısınız” demektir.
Unutmayacağız, hâlâ resmi görüşmelerde, “S-400’lerin kontrolü de bizde olacak” diyen bir Amerika var!