Hoş, ‘aman kıpırdamayalım’cılardan, Türkiye’nin bir kez daha yükselen jeopolitik değerine sahip çıkanlara geçmek güzel ama ‘nasıl bir fayda’ sorusuna yanıt veren de duymadık. Oysa var!
Ankara’nın resmi duruşu kendini en yalın haliyle Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında gösterdi...
Mealen; İran’a, “mezhep işiyle uğraşmaktan uzak dur artık”, ABD’ye de “aslında sorun buradaki varlığın” denildi. Adil. Ama tarafsız mı?..
Herhangi bir ülke ile ABD arasındaki gerilimde tarafsız olmak -eşyanın tabiatı gereği- Washington’a yarayan bir durum.
Peki, Türkiye’nin yaptığı bu mu?
Ankara’nın kriz masasında duran sayfalardan biri, bu sıcak günler geçtikten sonra iki ülkenin yakınlaşabileceği ihtimalini sorguluyor. Olasılık, Süleymani’nin ölümünün Tahran iç dinamiklerinde yaratacağı etki ile ilgili. İç politik kanatlardan birinin önünün açıldığı hissediliyor...
***
Dışişleri Bakanı Zarif ve onu destekleyen siyasi liderliğin elini rahatlatan süreci önceki yazılarda ima etmiştik. Esad’ın İran ziyaretini görüntüleyen karelerde Süleymani’nin bulunuşu ama Zarif’in haberinin bile olmayışı, takiben istifa etmesi hafızalarda taze. Şimdi bu konjonktür İran seçimlerine (21 Şubat) oturuyor.
Süleymani’nin cenaze törenine bakarsanız, İran tarihinde ancak Humeyni’nin cenazesinde bu kalabalığı görürsünüz! 15 Kasım’da parlayan protestoların geldiği ‘ayar’ budur...
‘Bu konsolidasyonu kimin yönettiği’ni bilmeden vaziyet edilmez.
Ankara bunu pas geçmez.
***
Mini muamma olarak; suikast zamanlamasında ABD-İran arasında yaşanan gizli mesajlaşmaları da tahmin edebiliyoruz. ABD, suikast sonrası için İran’a “kıvamı kaçırmayın” dedi, İran da, “kıvamı biz tuttururuz” yanıtını verdi.
Nasıl yorumladıklarını ve sonuçlarını göreceğiz...
***
Uluslararası boyuta devam edelim...
Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin hemen öncesinde ABD, İran’a destek vermeleri halinde stratejik kayıp yaratabilecek ülkeleri ‘tarafsızlaştırmaya’ soyundu.
Bunlardan ilki Pakistan’dır. İslamabad’ı, Taliban ve Suud kartıyla İran’dan uzak tuttular. Türkiye’nin kendi/yerli politikası ise bu olayda zaten tarif ettiğimiz gibi.
Ancak Irak ve Suriye var; Irak parlamentosunun, ABD güçlerinin ülkeden çekilmesine ilişkin kararının ülke idari sisteminde etkinliği ayrı konu ama ABD zaten çekilmeyecek, Bağdat’taki üssün bedelini istiyor. Ama üssün nasıl oraya geldiği yok ortada!
Yine de Amerikancılıktan vazgeçmeyen akıllara ders olarak gösterebiliriz. İşte Amerikanız; demokrasi, insan hakları, uluslararası hukuk, Amerikan değerleri dediğiniz şeyin somut ifadesi; “çıkmıyoruz”!.. Neye dayanarak? Zorbalığa!
***
Hasılı, Süleymani’yi konuşurken arkamızda asılı duran haritayı unutmayalım...
***
Süleymani neden öldürüldü?..
Bu soru hâlâ ortada duruyor mu? Devasa çözümlemelere gerek yok. Ortadoğu’nun İran bazlı zemini temizleniyor. Irak’ta öldürülmesinin sebebi de o. Tahran’ın Bağdat’ta siyaseti etkileme kapasitesi artık bir hafta öncesi gibi değildir.
ABD Irak’ta temel çizgileri yeniden çizdi ve Tahran’ın bu yeni normali sindirmesini bekliyor.
Süleymani, Tahran’la tüm saha arasındaki şebekeyi sadece rütbesiyle değil, sevin-sevmeyin karizması, iç siyaseti etkileme kapasitesi, derin devlet bağı ile yapılandırdı. Suriye ve Irak’taki İran’ı inşa kodlarını, şebekenin şifrelerini biliyordu.
Ölünce bu rabıta kopmadıysa da, İran’ın bölgedeki kollarını deri tutuyor...
***
İran’ın cevabı ne olacak?
Cevabın tonu, İran ve Çin’in alacağı pozisyon ile de ilgilidir. Türkiye’nin Fransa-Almanya-Rusya ile birlikte yaptığı dörtlü zirvenin yeni formatı da öyle: Türkiye-Fransa-Almanya-İngiltere!..
Bakalım ‘bugün’ Putin ne söyleyecek!