TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı PKK’ya karşı Türk ordusunun kimyasal silah kullandığını ima ile karışık iddia etti. Tabipler Birliği’nin böyle bir vazifesinin olup olmadığı, bu birliğin başında neden Türk ifadesinin bulunduğu, başında Türk ifadesi bulunan bu birliğin başında bulunan Fincancı’nın Türk ordusuna neden böyle bir iftira attığı henüz anlaşılamadı.
Boğaziçi Film festivalinde yönetmen Özcan Alper aldığı ödülü Şebnem Korur Fincancı’ya adadığını açıkladı. Salonda bulunan izleyiciler alkışladı. Yönetmenin küçük tuvalete sıkışmış gibi hareketler yaparak, kendisine ve söylediği söze kıymet vermeye çalışan ilginç jest ve mimiklerle bu ödülü neden o kadına adadığı; bu işlerin böyle yürüdüğünü, bir sonraki film için sponsor arayışının o dakika itibariyle başladığını, faşist kültürel gettoya biatın böylece tazelendiğini bilmeyen kişilerce anlaşılamadı. Alkışlayan seyircilerin, aslının taklidinin taklidi bile olamayan bu festivalde, asıllarda böylesi bir durum yaşanınca seyirci alkışlıyordu ezberinden hareketle, ne söylendiğini ve niçin söylendiğini bile anlamadan alkışladığı işin ehli olanlar tarafından anlaşıldı ama neden ve nasıl bu kadar şahsiyetsiz olabildikleri hiç kimse tarafından anlaşılamadı.
İzleyiciler arasında bulunan oyuncu Burak Haktanır “O kadın TSK’ya iftira attı” diyerek itiraz etti. Salonda bulunan izleyicilerin bir kısmı bu kez Burak Haktanır’ı alkışladı. Fincancı’nın neyi niye dediğini bilen, bu iftiranın PKK paçavralarında nasıl sahiplenildiğinin farkında olan, bu ödülün ne sebeple ‘o kadına’ adandığını anlayabilecek kadar bu ortamı tanıyan oyuncunun bu asil ve vakur itirazı bu milleti ve devleti sevenler tarafından takdir ve muhabbetle anlaşıldı ama bu ‘HAKTANIR’ itirazı alkışlayanlar arasından bir tek kişinin bile neden sesini yükselterek bu tepkiye destek vermediği, veremediği anlaşılamadı.
Ödül almak için sahneye çıkan Selcen kız ‘eril dil’ kullanılmasını eleştirdi. Salondaki seyirci Selcen kızı da alkışladı. Yaşanan bunca hadiseden tek anlayabildiği şey Burak’ın itirazında geçen ‘o kadın’ ifadesinin ‘eril’ bir söyleme denk düştüğü olan bu kızın nasıl edip de bu ülkede oyuncu olabildiği bu işleri eriliyle dişiliyle bilmeyenler tarafından anlaşılamadı. Selcen kızın bu içi boş ve kof anlamsız özgüvenle, meseleyi bu kadar saçma bir yerden anlamasına rağmen bir şeyler söylemeye ihtiyaç hissetmesi, bir sonraki projesine cinsiyet karşıtlığı ile yatırım yapmak olarak anlaşıldı ama yaşadığı ülkeden, gündemden, ordusunun haysiyetinden, PKK yandaşlığının kahpeliğinden bu kadar bihaber olmasına rağmen sanatçılık iddiasıyla ortaya çıkması dahası bu haliyle ödül alması anlaşılamadı.
Burak Haktanır buna da itiraz ederek cevap verdi. Selcen kız, ‘beni niçin eleştiriyorsunuz, ben meselenin ne olduğunu bile anlamadım’ dedi. Seyirci alkışladı. Burak Haktanır, anlamadığın meselelere dair niçin konuşuyorsun diye tepki gösterdi. Seyirci yine alkışladı. Selcen kızın ‘ben hiçbir şey anlamadım’ itirafıyla ne mal olduğu; Burak Haktanır’ın itiraza devamla gemileri yaktığı net olarak anlaşıldı. Alkışlarla yaşamayı alkışlanarak değil alkışlayarak yaşamak olarak anladığı artık iyice anlaşılan seyircinin ne için yaşadığı, bunca tutarsızlıkla nasıl yaşayabildiği anlaşılamadı!
Sunucu Korhan Abay, Haktanır’a ‘TSK kendisini savunabilir, sana ne oluyor zıpçıktı’ dedi. Seyirci yine alkışladı, Burak yine itiraz etti. Orada bulunmayan TSK’nın kendisini orada nasıl savunabileceğini düşünebilecek asgari mantık seviyesinden mahrum olduğu anlaşılan Abay’ın, ödülünü PKK güzellemesine adayan yönetmeni saymazsak orada bulunmayan PKK’yı bu sözüyle savunarak, kendi tabiriyle zıpçıktı’nın paşababası olma merakı PKK’lılar tarafından bile anlaşılamadı. Salonda bir tren olmamasına rağmen bunca seyircinin olması seyirciler tarafından bile anlaşılamadı.
Salondan çıkışta seyircilerin bir kısmı Burak Haktanır’ı tebrik etti. Burak twitter profiline kendisini tarif için ‘Eril Birey’ yazdı. Festival yönetimi ne dediği ve kime dediği belli olmayan ne nalına ne mıhına bir açıklama yayınladı. Kadıköy Sineması bundan böyle festivale ev sahipliği yapmayacağını açıkladı. SİYAD daha da jüri göndermem Boğaziçi’ne dedi. Bütün bu kepazeliği oturduğu köşeden sadece seyreden vatana millete dine devlete meftun tayfanın ne için kültür ve sanatta yokuz, nasıl var oluruz, neden var olmalıyız sorularını hâlâ sormaması ve bir cevap arama derdine adam akıllı düşmemesi 2071’e giden yolun ancak bu suretle inşa edilebileceğini bilen dertliler tarafından anlaşılamadı ve anlaşılan 2053 yılında bile an-la-şı-la-ma-ya-cak!
