|
Hasta toplumlar hasta devletler ve Musul

Bazı ahlak anlayışları zamanla hasta toplumlar, bazı ahlak anlayışları ise zamanla güçlü ve sağlıklı toplumlar inşa ediyor.



Hasta toplumların

'iyi' ve 'doğru'ları

insanın özünden kopuk bir değerlendirme sisteminden kaynaklanıyor.



Sağlıklı toplumların 'iyi' ve 'doğru'ları ise

insan özüyle

uyumlu bir değerlendirme sistemi üzerine kurulu.



*


Ünlü iletişim psikolojisi uzmanı

Doğan Cüceloğlu

'nun Hasta Toplumlar ismiyle Türkçeye çevrilen ve Buzdağı yayınlarında basılan kitaba yazdığı önsözden bir bölüm şöyle:



“Bir toplumun gelenekleri ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır?”


Bu soruya önceleri, “evet,” cevabını verir ve şöyle savunurdum; “gelenek ve görenekler toplumun yararına olmasa devam edemezler, zamanla ortadan kaybolurlar.



Devam ettiklerine göre toplumsal yaşamda gördükleri bir hizmet, bir işlev vardır.



O nedenle kuşaktan kuşağa doğal olarak aktarılmış gelenek ve göreneklere saygılı olmalı, aile ve eğitim kurumlarında onların öğretilmesine özen gösterilmelidir.”



Robert B. Edgerton

'un hasta toplumlar kitabını okuyunca, “bir toplumun gelenekleri ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır?” sorusu üzerinde yeniden düşünmem gerektiğini anladım.



Los Angeles'teki Kaliforniya Eyalet Üniversitesi

'nde (ucla) psikoloji ve kültür antropolojisi alanında ders veren profesör Edgerton, toplumların devam eden gelenek ve göreneklerinin her zaman toplumun yararına olmadığını, bazı durumlarda gelenek ve göreneklerin bir toplumu hasta edip öldürdüğünü, yok ettiğini gözlemlemiş.”



*



Kitap sekiz bölümden oluşuyor.



Yazar, çeşitli ilkel toplum uygulamalarından oldukça ilginç örnekler veriyor.



Aztekler, Zulular, Asenteliler, Eskimolar

gibi toplumların uygulamaları anlatılıyor.



Yok olmuş toplumların hangi aşamalardan geçtikleri, neden yok oldukları önce

Kızılderililerden

başlayarak anlatılmış.



Son bölümde insanların neden rasyonel davranışlar sergilediği veya sergilemediği konusu ele alınmış ve sonuç yazısıyla bitirilmiş.



*



Aslında anlatılan sadece yazarın

'ilkel düzen'

dediği temel ihtiyaçlarına odaklanan küçük topluluklar değil.



İlk insandan bu yana meydana gelen

şehirli ve köylü

tüm toplumların zamanla gelenekselleşen davranışlarını ele alıyor.



Kitabı böyle okumak daha mantıklı.



Bana göre 'ilkel toplum' denilen geçmiş dönemlerde yaşayan insan topluluklarıyla modern toplumda yaşayan insanların

zaafları ve güçlü
yanları

arasında hiç bir fark yok.



İlk insanın fiziksel, sosyal ve kültürel ihtiyaçları neyse bugünkü insanın ihtiyaçları da aynı.



İlk insanın bu ihtiyaçlara karşı davranışı nasılsa bugünkü insanlarında öyle.



*



Kitapta tüm gün avlandıktan sonra

kampa dönüş yolunda karanlığa yakalanmış bir adamın tipik öyküsü

böyle anlatılıyor.



“Ay ışığının olmadığı bir gecede kaybolmuş bir adam defalarca yardım istemiş. Siriona yakınlarındaki bir kampta yaşayan akrabaları ise adamanın çığlıklarını duymalarına rağmen önemsememişler.



Yarım saat sonra bağırma sesi kesildiğinde adamın kızkardeşi neşeli bir şekilde;

'Bir Jaguar onu kapmış olmalı'

demiş.



Ama öyle olmamış. Avcı geceyi bir ağacın tepesine tırmanarak geçirmiş.



O karanlık gecenin sabahında kampa döndüğünde kimse onu karşılamamış.



Onu ölüme terkeden kızkardeşi ise yakaladığı avların küçük bir kısmını verdi diye ağabeyine acılı bir serzenişte bulunmuş.”



*



Şimdi bu öyküde yer alan avcı ve kızkardeşiyle, Musul operasyonu arasında nasıl bir bağ var.



Kimler avcı?


Kimler kızkardeş?


Kimler hasta?


Kimler şiddetten başka çözüm üretemiyor?



Kimler şiddeti normalleştiriyor?



Noktayı kitabın giriş cümlesiyle koyalım: Tüm toplumlar hastadır ancak bazıları daha hastadır.


#Musul
#Edgerton
#Doğan Cüceloğlu
8 yıl önce
Hasta toplumlar hasta devletler ve Musul
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset